Her zaman çok acayip şekillerde bilinen (daha doğrusu yaşamayanların tahminlerde bulunduğu) bir hastalıktır.
Hasta olmayanların hastalara tepkisi “çok yaşıycan” ya da “yazık” şeklinde olur ama kimse bilmez psikolojik veya fizyolojik yaşantımızı. Öncelikle ki teşhis koyan doktorum dahil; ‘Ooo çok yaşayacaksın sen he he he’ şeklindeki tepki veren insanlara seslenmek istedim hep… İyi çok yaşa ama sıkıyorsa bununla yaşa.
Gerçi alıştıktan ya da adapte olduktan sonra günlük yaşantınıza pek zararı olmasa da özellikle tip 1 iseniz (ki günümüzde kökten bir tedavisi yok sürekli insülini dışarıdan almalısınız) istediğiniz an bir şey yiyemezsiniz. Hayatınız programlıdır (gerçi o yönden normalde olacağınızdan daha sağlıklı beslenmiş olursunuz ama yine de psikolojiye ters bir etken). Herhangi kafeye gittiğiniz zaman ısmarlayabileceğiniz şeyler kısıtlıdır. İnsülin yaparken tuhaf bakışlara maruz kalır, hatta bazı yerlerde eroinmanmışsınız gibi “napıyosun kardeşim, burası aile mekanı” gibi tepkiler alırsınız.
En kötüsü de kurtlar vadisi sağolsun diyabetik olduğunuzu öğrenen kişiler “Hadi bir insülin yap da görelim”, “Sen de büyük İskender gibi pantolon üstünden yapıyorsun di mi” ya da “Uçuruyormuş hafif, İskender vurdukça mayışıyordu.” şeklindeki yorumlarıyla dayak isterler.
Bir de şimdi bir akasya durağı çıktı başımıza. Bir karakter sinirlenince (Osman’dı sanırım.) ‘hadi insülin yap, sakinleş’ diyorlar. Adam da insülini yapıyor, uslanıyor.
Sinir hastası değiliz ki biz insülinle sakinleşelim.
Hele bir de günde bir tane şeker hapı içen ve HbA1c’si 5.6’nın üstüne hiç çıkmamış, şekeri 150’yi arada gören teyzelerin her yerde ‘ben şeker hastasıyım, bana şu öncelik, bana bu ekstra’ diye dolaşmalarına da gıcık olmaktayımdır.
Anlatmak istediğim odur ki sevgili meslektaşlarım; diyabet yanlış anlaşılan ya da bilinmeyen bir hastalık olup hasta olanların dahi %50si ne olduğunun pek farkında değildir. Diyabeti öğrenmeden hakkında yorum yapmak yasaklanmalıdır ki biz de rahat rahat yaşayabilelim…
Oktay Dokuz (Resmi Oktay Bey’in Facebook profilinde görmüş ve beğenmiştim. Aslına bizler değirmenlere karşı savaşır gibi savaşıyoruz diyabetle.)
Ancak bu kadar güzel ifade edilebilir yaşadıklarımız……..
bundan iki hafta kadar önce tunanın şekeri gece saat 3 te ölçtüğümde 350lerde çıkmıştı. öğlen bir tanıdığımla konuştuğumda o sabah hastaneye gittiklerini babasının tansiyonunun ve şekerinin yükseldiğini söyledi bana. ilgi alanıma girdiği için şekerinin kaça çıktığını sordum: 130 dedi…. çok normaldi ama neymiş onunki 75lerde gezinirken böyle fırlamışmış birden… sen ne diyorsun biz dün gece 350 ile mücadele ettim dedim.. hayır bir de bunu bana söylemese bari sinirlerimi hoplattı…. kaldı ki çocuğum şeker hastası. bunu da biliyorsun… insan bana şekeri yükseldi 130 a çıktı demeye utanır… böyle insanlar var maalesef…
Melek Hanım,
Herkesin derdi kendine büyük işte.
Elbette içimizde kızıyoruz ama elimizden ne gelir ki? Bize göre bizimkisi, ona göre onunkisi daha önemli.
Ama eğer diyabetli bir arkadaşım ile sizin yaşadığınız durumun aynısını yaşasaydık ben de aynı tepkiyi verirdim 🙂 .
sevgiler
MELEK HANIM , MERHABA
Kızınız kaç yaşında ? Gece Çağla’nın ( 5 yaş ) kan şekeri de 300 ve üzeri olabiliyor . Böyle zamanlarda ne yapıyorsunuz ? Gece 2 kere mi ölçüm yapıyorsunuz ? Bizim teşhisimiz konalı 2 ay oldu . Elimizden geldiği kadar kontrol etmeye çalışıyoruz , maalesef gece ölçümleri hep yüksek çıkıyor :(((
Asena Hanım Merhaba,
Blogtaki tüm yazıları okudukça umarım bilgilerinize bilgi ekleyebilir oluruz.
Aynı zamanda bloğumuzdaki kişileri de daha yakından tanıma fırsatınız da olur. Tuna bizim erkek yavrumuz 🙂 . http://www.diyabetimben.com/ve-bugun-bulustuk.html linkindeki yazıda Tuna Paşamız’ı da görebilirsiniz 🙂 .
sevgiler
Asena Hanım ,
merhaba,melek hanım’a sordunuz ama dayanamayıp ben bır iki tecrübemı yazmak istedim. Benım kızım 8 yaşında diyabet oldu. bizimde gece yükselıyordu ve sabahta yüksek cıkıyordu öğrendıkkı büyüme hormonu çocuklarda 3 de çalısırmıs .dr ‘umuz gece insülinimızı daha erken yapmamızı ve yatmadan ara öğününüde meyveyle değildi kepeklı ekmek ve sütle yapmasını önermişdi..sizde bir danısın doktorunuza belkı önerir böyle bırşeyler….İnşallahda düzelir..deneyerek öğreniyoruz malesef…
Çağlayı öpüyorum ve kızımın dediği gibi şeker alerjisine alışmasını diliyorum…sevgiler…
benım de en nefret ettiğim konusmalardan bir tanesi şu,
şeker hastasıyım ben dediğim zaman insanların bana “şekerin kaç?” yada “şekerın kaçlarda seyredıyor?”diye sormaları.ben de dengede meraketmeyın diyorum ne diyim:)
bir de yine “şekerim var benım” deyince “aaa öylemii yazıııkkk,gecmıs olsun yavrummm vah vah” demeleri….ne düşünüyorlarsa artık.
kamu spotlarında nasıl sigara,obezite gibi şeylerı bilgilendirme amaçlı verıyorlarsa tip1 ve tip2 nin ayrımını, neler yasandıgını televızyon kanallarında anlatılması gerektiğini düşünüyorum…
sevgıler…
Selen Hanım,
Ben de; ‘Aaaa. O sana yasak değil mi?’ sorusundan hoşlanmıyorum 🙂 .
sevgiler
[…] Bey’in Diyabete Dair yazısından sonra biraz da hoşumuza gitmeyen cümleleri konuşalım istedim. Ki Diyabete Dair […]
Ben bu yazıyı açıkçası biraz moral bozucu buldum ve etkilendim. Tam da iki gündür “ya oluyor bu diyabet sanırım, o kadar da korkutucu değilmiş” diye düşünürken sizlerden böyle yazılar okumak biraz tadımı kaçırdı maalesef.
Ben insanların diyabete dair bildiği veya bilmediği şeylerden dolayı suçlanmaması gerektiğini savunuyorum. Örnek olarak kendimi ve ailemi gösterebilirim. 4 ay önce, 20 Mayıs 2012’de ne diyabete dair en ufak bir şey biliyordum, ne de diyabetli bir yakınım-arkadaşım vardı. 23 Mayıs 2012’de hastaneden çıktığımda ise elimde 10 insülin kalemi, şeker ölçüm cihazı, kutu kutu iğneler, dikkat etmem gereken ve korktuğum pek çok şey vardı. Yani unutmayalım insan başına gelmedikçe bilmiyor, uğraşacak onca şey varken bunu kimse merak edip araştırmıyor, araştırmak zorunda da değil.
Ben ilk günden itibaren öğrendiğim her şeyi ailemle, kız arkadaşımla, yakın arkadaşlarıma, iş arkadaşlarımla vb. paylaşıyorum. Başta çekinip tuvalette yapsam da epeydir insülinimi yemek masasında, ailemin, sevgilimin, müdürümün gözü önünde yapıyorum. Çünkü bu benim bir parçam, gizlenecek bir şey değil, çevremdekileri ne kadar bilgilendirebilirsem o kadar hayatım kolaylaşıyor. Şimdi elim patatese gittiğinde arkadaşlarım “aman daha yeme” diyor, annem tam buğday unu ve tatlandırıcıyla mutfakta harikalar yaratıyor, kız arkadaşım almam gereken insülini benden daha iyi hesaplıyor.
Mutlaka birine kızmamız gerekiyorsa önce devlete kızmamız gerekiyor. Çünkü diyabetlilerin yaşamını kolaylaştıracak pek çok şeyi bizden esirgiyorlar. Ölçüm çubuklarından para almaları, sadece 3500 TL’sini karşıladıkları için pek çok insülin pompası firmasının ve modelinin ülkemize gelmemesine neden olmaları, okullarda diyabetli öğrenciler için hiç bir kolaylık sağlanmaması…bunlar gibi pek çok mağduriyet sayabilirken halkın bilgisizliği ve yanlış soruları çok masum kalıyor bence.
İnsanlara kızmayalım, biz de pek çok, pek çok hastalığa dair hiç bir şey bilmiyoruz.
beni en cok rahatsız eden şey: hipoglisemiye girdiğimde okul arkadaşlarımın hemen kendilerini ortaya sürüp onlarında bazen cok kötü olduklarını şekerlerinin düştüklerini söylemeleri.ya arkadaş benimki kanıtlı bak al bak glukometre ne diyo demi!atarlandım bak:)
Selim bey merhabalar
yıl 2012, 1.5 milyon insülin kullanan kişi var, toplumun %7 si diyabetli (yaklaşık ülkemizde tahmin edilen 3-3.5 mlyon kişi) 2020 tahminleri toplumun %14 ünün diyabetli olacağı yönünde. Hiç iç açıcı rakamlar vermiyorum farkındayım ama bu sorunun bir devlet meselesi haline getirilmei şart, dizisinden tutun gazetesine kadar her yerde diyabetle ilgili saçma sapanlıklar boy gösteriyor. Okullarda eğitim yetersiz, hatta tıp fakültelerinde bile. Bazı düzeltmelerin olması içinde toplumunda biraz uyanması lazım malum ülkemizde ağlamayan bebeğe meme vermiyorlar. Durum bu olunca bu yazının da gelmesi doğal 🙂 biraz devlete biraz devletin temelindeki vatandaşa, böyle bir çağda yaşayıp da öğrenmek istemeyene, öğretmeyene sştemim 🙂 Çoğu hastalığı bilmiyoruz doğrudur ama bilinmesi gereken hastalıklarıdan önlenebilirliği, tedavi edilebilirliği ve tedavi etkinliği açısından herkesin bilmesi gereken bir hastalık. bu açıdan hepimiz Esra hanıma ne kadar teşşekkür etsek az. Sesimizi duyurmaya çalışıyor ve de çok başarılı 🙂