15:45′te Uçak Paris’e Doğru Yola Çıkıyor yazımızda bahsetmiştim. Cümlelerim aynen şu şekildeydi; ‘Aslında ne olur ne olmaz diye iğne ucu ve uzun etkili Lantus’u da yanıma almam gerekir. Çünkü ya insülin pompası bozulursa Ama maalesef Lantus yok Ancak yine de iğne ucu alacağım yanımıza. Kısa etkili insülin yanımda zaten var. Bir durum olursa Lantus’u buluruz diye düşünüyorum ‘
Bu satırlarımı okuyan takipçimiz Sn Hatice Kalyoncu bana hem blog, hem Facebook hem de telefonuma gönderdiği mesajıyla ulaştı. Uçuşumuzun olduğu pazar günü sabahı evimize yakın oturan Hatice Hanım’ın yanına gittik Eşref ile. Hatice Hanım’ın oğlu Kaan tip-1 diyabetli. Sağolsun beni Lantus olmadan göndermedi 🙂 Hatice Hanım’a bu vesile ile tekrar teşekkür ederim.
İnsülinlerimi insülin taşıma cüzdanımda taşıdım. 2 Apidra, 1 Lantus kalemi almıştım yanıma. Otele varır varmaz resepsiyondan rica ettim. Dolaba koydular. Daha doğru ben koydum. Onlar bana sadece eşlik ettiler. Yoksa kendilerine verirsem buzluğa koyma ihtimalleri var. Riske atmamak lazım. Bir de Paris’de birçok kişi diyabeti ve insülin pompasını biliyor. Birkaç denememde insanların diyabeti gerçekten bildiklerini farkettim. Kan şekeri ölçümü yaparken metroda meraklı birkaç kişinin kaç çıktığını merak eder bakması bunun göstergesiydi. Ya da ölçüm yaptığım gören birisi yanındaki arkadaşına benim tip-1 diyabetli olduğumu söyleyebiliyordu. Bizdeki gibi herkes bi haber değil. Farkındalık bence en yüksek seviyede.
Paris’e giderken birçok arkadaşımız özellikle beslenme konusunda çok uyarmıştı. Ağız tadları farklı olduğu için. Ancak ben öyle ya da böyle yiyecek bir şeyler bulurum demiştim. Gerçekten keşke dinleseymişim. Yanımda en azından belli başlı besin öğelerini be özellikle vişne ya da üzüm suyunu alsaydım iyiydi. Paris’te İkinci Gün yazımda bahsetmiştim bundan. İnanın 1 teneke kutu vişne ya da üzüm suyu bulmak imkansız. Genelde tek bir marka ve sadece portakal suyu var. Ki portakal suyu demek ne kadar doğru bilemiyorum. Fanta’nın az asidik olanı. Ve 1 teneke meyve suyu oldukça pahalı. Kutusu 3 euro. Yani TL olarak 9 TL 🙂
Aynı şekilde yemekler de çok pahalı. Biz alışmışız az para vererek oldukça mükellef sofralarda yemek yemeye. Türkiye’de ortalama 2 kişi bir mekanda iyi bir yemeği 80 TL civarında yiyebiliyorsa Paris’te ancak 1 kişi bu paraya yemek yiyebiliyor 🙂 Örneğin bir yarım ekmek sandiviç euro. Yani 21 TL 🙂 Gerisini siz düşünün artık. Ki dışarıda glisemik indeksi düşük; kepekli, çavdarlı ya da çok tahıllı ekmek de bulamıyorsunuz. Hep beyaz ekmek yedik.
Bazı atıştırmalıkları ve meyveleri ise Carrefour’dan aldık. Carrefour’un merkezi Fransa. Birçok yerde hem büyük Carrefour hem de express tarzından mağazaları var. Ancak gittiğinizde sakın TR ağız tadına uygun bir şeyler bulacağınızı düşünmeyin. Ki meyve de pahalı. Elma ve mandalina almıştık. Ortalama olarak kilo fiyatı 8 TL.
Bu arada Fransa mutfağı iyi olduğu kadar bir o kadar da kötü. Kruvasan, krep ve Nutella her yerde. Ve aşırı bir tüketim var. Sizlerin de bildiği üzere biz evimize bunları almıyoruz. Ki göz görmeyince gönül dayanıyor ve yeme isteğimiz de olmuyordu. Ancak her yer krep ve Nutella dolu olunca ben de kendimden geçtim ve yedim 🙂 Özellikle son iki gün kahvaltıda 1’er tepeleme tatlı kaşığı tükettim 🙂 Araya bilgi girmem lazım. Türkiye’deki Nutella’lar beş para etmez. Bizim gibi az gelişmiş ülkelere gönderilen ürünler kim ne derse desin farklı gönderiliyor. Ki bize gelenler bence daha ağdalı ve şekerli. Bunu denedim ve gördüm. Burada gıda politikalarının bir oyunu var. Sonra neden tip-1 diyabet Türkiye’de artış gösteriyor diye kimse bir şey demesin. Çünkü bu durumda çok normal.
Bizdeki halka tatlıya benzeyen ve benim bildiğim Altunizade Capitol’de satılan bir tatlı. Burada çubuk şeklinde bir görüntüsü var.
Tadına bakmadık. Çünkü Capitol’dekini beğenmemiştim. Ama diyorum ya; Türkiye’de bildiğimiz tatların ana vatanına geldiğimizde gerçek tatların bildiğimiz gibi olmadığını görüyoruz 🙂
Bu da ayrı bir tatlı. Solda görebiliyorsunuz. Herkesin elinde bundan var. Her milleten insan tüketiyor. İnanın size anlatamıyorum bile. Bunu nasıl tüketiyorlar. Nasıl yiyiyorlar anlayamadım.
Hamur kısmının kalınlığı oldukça fazla. Üzerine koydukları Nutella, meyve vb öğeler de ayrı. Bunu yersen ölürsün diyebileceğim kadar bomba etkili bir besin. Ki besin demek bile bence yanlış. Keyiflendirici diyelim…
Paris düz ayak bir şehir. Öyle tepesi, yokuşu olan bir şehir değil. Şehrin herhangi bir yerinden yürümeye başladınız mı en bilindik yerlere rahat rahat gidebiliyorsunuz. Nutella yeseniz de, yarım beyaz ekmek boyutunda içerisinde özel yapım sucuk ve peynirli sandiviç de yeseniz kan şekeriniz gram hoplamıyor 🙂 Denedim. Gördüm 🙂 Kesin bilgidir 🙂 Bazen o kadar çok yürüyorduk ki. Şekerim yerlerde. Fanta’ya benzeyen içecek kan şekerini yükseltmiyor. Küp şeker desen 4 değil 8 tane tüketsem bile bir işe yaramıyor. Yine diyorum. Adamların şekeri dahi farklı. Öyle çoook şekerli değil. Vişne ya da üzüm suyunu da ancak 2. günümüzde bir Türk marketinde bulmuşuz. O zamana kadar inanın hipoglisemi tedavilerimi düzgün yapamadım. Ki yine araya giriyorum. Paris’teki vişne ve üzüm sularının şeker oranı daha az. İndeks kısmında da gördüm. Yine kesin bilgi. Bizdeki meyve suları bildiğiniz şeker deposu. Yine diyorum. Türkiye’de tip-1 diyabetli birey sayısı artıyor. Sonra neden artıyor diye tartışılıyor. Bu konuda sizlerle farklı bir yazı paylaşacağım. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakalığı’nda çalışan ve diyabetli olan bir takipçimizin maili bu konuya biraz daha açıklık getiriyor. Bir aksilik olmazsa sizlerle yarın paylaşırım.
Hepimiz artık biliyoruz. Spor ya da uzun yürüyüşler yaptıktan sonra vücudumuz yapılan aktivitenin de etkisi ile çalışmaya devam ediyor. Ortalama 8 saat kadar sürüyor bu durum. Ve ben özellikle gece yatarken kan şekerimi 180 mg/dL civarına bile getirmeden yatamadım. Hani biraz yüksek yatarım ve yürüyüşün etkisi devam ederken ve gece yatarken hipoglisemi geçirmem diye planlıyordum ama olmadı. Kan şekerimi ne yaptıysam yükseltemedim. Ki böylece genelde 120 mg/dL civarında yattım.
Macaron bile yedim. Hem de bir sürü. Ek doz insülin yapmadan, uzun yürüyüşler sonrasında oldukça iyi geldi. Şanzelize’de, Laduree adındaki pastahane tarzı yerden baya macaron yedik. Türkiye’de 1 kez macaron yiyip beğenmeyen ben buradaki macaronlara bayıldım. Eşref ile yedik de yedik 🙂
Öyle ya da böyle tatilimiz bitti. 1 Ocak 2014 akşamı Paris saatine göre 19:30’da uçağa binmek için Charles de Gaulle Havalimanı’na geldik. X-rayden geçmeden önce güvenlik görevlisine tip-1 diyabetli olduğumu ve insülin pompası taşıdığımı söyledim ve pompamı gösterdim. Kadın güvenlik görevlisine bahsetti. Ve beni x-rayden geçirdiler. X-rayin yanından filan geçmedim. Zira yan tarafları da kapalı. Kadın güvenlik görevlisi başka bir kadın güvenlik görevlisinden bir cihaz istedi. Siyah, oklava gibi ama ucunda mandal gibi bir mekanizması olan bir cihaz. Mandala beyaz ve ufak bir bez parçasına benzer bir şey taktılar ve pompamın ekranı üzerinde hafiften gezdirdiler. Kadından rica ettik pompamı kontrol ederken fotoğraf ya da video çekebilir miyiz diye ama yasakmış.
Neticede sağ salim geldik. Ama benden özellikle yurt dışına gidecek tip-1 diyabetli akranlarıma öneri; yanınızda meyve suyu, meyve ve küp şeker götürmeyi unutmayın. Beslenmenizi öyle ya da böyle sağlıyorsunuz ama bunları ihmal etmeyin derim.
Unutmadan belirteyim; tatlandırıcılar konusundaki yazımı paylaşacağım. Evimiz tatlandırıcı dolu 🙂
Esra hanım hoş geldiniz 🙂
genelde böyle seyahat dönüşü deriz ki yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat 🙂 ama işin içinde tip 1 olunca konu tamamen seyahatte yenilenler oluyor…gezi bol tatlı geçmiş anlaşılan en güzel yanı da şekerinizi yükseltmemiş olması tatil diye buna denir 🙂
sevgiler
Türkan Hanım Merhaba,
Dediğiniz gibi; işin içinde tip-1 diyabet olunca tatilden çok tip-1 diyabet yönetimi ve karşılaşılan zorluklar anlatılıyor 🙂
Şekerin iyi gitmesi ise harikaydı 🙂
sevgiler
Esra hanım ve eşref bey hoş geldiniz. Pariste güzel bir yılbaşı geçirdiniz. Sefer Erdem’in size bol bol selamı var. İyi akşamlar.
Teşekkürler Şentürk Bey.
Bizden de Sefer Erdem’e selamlar.
sevgiler
Hoş geldiniz AVCI’lar,
Fotoraflar hiç de bir diyabetilinin objektifinden çıkmışa benzemiyor ama 🙂
Teşekkür ederiz Hatice Hanım 🙂
Bilerek çektik o fotoları. İbretlik olsun diye 🙂
Sevgiler
esra hanim umarim iyi bir tail yapmisinizdir paris de ..fransada yasayan tip 1 olarak ben yanimdan hiç ayirmadigim bir urun var ismi glucopulse bence rahat 1 sey boyle az seyle rahat dolasabiliyorum
Keşke daha önce söyleseydiniz Cemal Bey 🙂
Tatil fena geçmedi. İyiydi.
Sevgiler
Esra hanim, pompaniza bomba testi yapmislar. Ben simdiye kadar pompa ile yurt disinda 30 civari ucus yaptim, safece 1-2 sinde bomba testi yapildi. Acaba siz pompanizi rezervuardan ayirarak mi gosterdiniz, sakin bunu yapmayin, pompanin vucuddan ayrilabildigini dusunup x-ray cihazina sokarlar.
Paris te tatil yapasım geldi nedense :)))
Tuğrul Bey Merhaba,
Pompayı ne vücudumdan ayırdım ne de rezervuarı pompadan ayırdım. Güvenlik görevlileri hem Türkiye hem de yurt dışında oldukça bilgililer. Ya da benim denk geldiklerim öyle 🙂
Sevgiler
[…] Tatilimizin Kritiği yazımızda bahsetmiştim. Türkiye’de olan ve yediğimiz bazı besinlerin aynısını […]