Farkındayım. Uzun zaman oldu. Ne yazdım ne de herhangi bir yorum yaptım.
Şu an tekrar yazmaya karar verdim. Benim tarzımı bilenler bilir; biraz nasihatvari yazarım. O da yaşımın ve deneyimlerimin sizlerden fazla olmasından ötürü.
Buradan ben sizlere tıp eğitimi verecek değilim ya da nasıl tedavi olacağınıza yönelik telkinlerde veremem. Ama gördüğüm ve bana ters gelen, sağlıkla alakalı yanlışlar için sadece akıl verebilirim. Zaten benim de yazma amacım bu.
Ayrı kaldığım süre içerisinde sürekli tüm yazıları ve de en önemlisi yorumları okudum. Bazen gülümsedim, bazen üzüldüm ve bazen de isyan ettim. İsyanım özellikle annelere oldu. Sürekli bir acıma duygusu ile hareket etmeleri, aman çocuğumun psikolojisi bozulmasın, çocuğum üzülmesin, aman mahrum kalmasın diye diye annelik içgüdülerini maalesef farkında olmadan kötüye kullanmış olduğunuzu görememiş olmanız bana garip geldi. Biraz gaddar olabilmeniz, aslında bir hayat kurtaracaktır ileri yaşamda.
Örneğin çocuk dondurma, çikolata, şekerlemeler, pasta vb. ya da cips, kola gibi ürünleri yemese içmese ne olur? Yerse içerse ne olur? İşte zurnanın zart dediği yer. Öncelikle annelik duygularını bir kenara bırakarak tamamen mantık çerçevesinde düşünün. Şu an kısa vadede isyankar olup psikolojisinin alt üst olması mı, yoksa ileri yaşamında her türlü hastalıklara yakalanma riskinin yüksek olması mı? Ben, şahsım olarak –ki bu tamamen kendi görüşüm-diyabette her şey sınırlı ölçüde serbest tezine karşıyım; bu işin maalesef sınırları hep taşıyor ve uzun vade de sorunlar çözümsüz kalıyor. Ben burada bu ifadeleri kullanırken tamamen yaşanmışlığı dile getiriyorum. Ben yaşadığım hatalı deneyimlerle doğruyu buldum geç de olsa. Ama ne oldu? Gençliğimi, yaşamımı mahvettim.
Onun içindir ki siz genç arkadaşların ve o minicik yavruların yaptıkları hataları görünce kahroluyorum. Bir medyum misali yaşanacakları görüyorum sanki. Bugün diyetisyenler (bana kızacaklar) tamamen kitaplar üzerinden konuşmaktadır. Asıl kaynak yaşanmışlıktır bence. Aslında doğal olan hiçbir şeye karşı değilim. Benim tüm karşı gelmelerim o çok sevilen zararlı gıdaların içeriği. Üzeri okunarak karbonhidrat sayımı yapmanın yanlışlığı da cabası bence. İçeriğinde o kadar kanserojen ve bağışıklık sistemini altüst eden katkılar varken sizce yemek doğru mu ?
Bakanlığın bile yıllar sonra uyandığı ÇİN TUZU yasaklama olayı buna bir örnek bence. Ve aslında bu bir aysberg ve biz sadece üstünü görüyoruz. Çoğumuz bunları bilsek de en değerli varlıklarımıza yediriyoruz ve yiyoruz. Çözemiyorum bu çelişkiyi ve bu yüzden hem gülüyor hem isyan ediyorum.
Bakın son zamanlarda ki artan diyabet ve diğer hastalıklar –ki daha önceki yazılarımda bahsettiğim konular-hiç düşündünüz mü neden diye? Asıl sebebin beslenme ve obezite ve de gıdalardaki zehirler(!) ve ve ve yaşam biçimi.
Yapılan bir araştırmada gökdelenlerde çalışan bireylerde –D- vitamini eksikliği saptanmış. Niye? Güneş alamıyorlar. Bu da bir sürü sorunu beraberinde getiriyor tabiki.
Daha önce de bahsettiğim benim ilk teşhisimin konması; pre diyabet olaraktı. 140 kg lık bir kütle ve gizli şeker. Önce ilaç kullanımına başlama. Yok diyet yok spor falan derken zaman içerisinde sıkılma ve aman ya öbür tarafa aç mı gideceğim gibi saçmalamalar ve sonuçta tip-1 e kadar ulaşmam. Şu an kalp tansiyon, böbrek yetmezliği, nöropati ve belki kanser. Hepsi mevcut. Neden……. Yemek için yaşadığımdan.
Sizlerden ricam hislerinizle değil mantığınızla hareket edin ve asla geç kalmamaya bakın. Başa ne geliyorsa o doyumsuzca isteklerimizden geliyor. Bu günü değil hep yarını düşünün. Kilonuz varsa, bel çevreniz kalın ve göbekliyseniz mutlaka eritin, kilo verin. İnanın her şey çok farklı olacak.
Mutluluk işte bu. Yani sağlıklı olabilmek……
Tüm bu yazdıklarım benim şahsi fikrim olup kimseyi suçlayıp ve yargılamak için yazılmamıştır. Tamamen niyetim; güzellikleri ve sağlığı yakalayabilmenizi işaret etmektir.
Doğru tektir. Doğruyu yakalayın. Sağlıklı kalın. (Görsel kaynak: my.opera.com )
Saygılarımla
29/07/2013
Ünsal KANTARCI
Ünsal bey merhaba,
Bir anne olarak size kızmadım, söyledikleriniz tecrübe ettikleriniz ders çıkarılmadı gereken olaylar.
Fakat bir anne gibi hissedebilmek ve düşünebilmek için annelik duygusunu tatmak gerek(anneniz babanız, eşinizden bile önce gelir)bazen yavrusu anne için.
Diyabetli bir çocuğunuzun var olması demek çok zor bir durum bunu ifade edebilmek bana hala çok zor geliyor, diyabetli bir çocuğa acımak, acır gözle hasta gözle bakılması benim için oldukça rahatsızlık verici bir durum. Biz anneler hem diyabetini hemde psikolojilerini yönetmek durumundayken çocukları farklı tatları tatmalarına yasak koymak hiç vermemek onları dahada yıpratır hasta moduna sokmaz mı? Çünkü onlar çok küçük benimki 3 yasında mesela zaman kavramını yeni kavrıyor bşlmeyen çocuk için iş daha da zor.
Çin tuzu yeni yasaklandı, bana kalsa reklamlarda ballandıra ballandıra gösterilen tümm paketli şekerli ürünler yasaklansa…
Hüpürükmüş püfürkmüş, yok meyveli yogurtmuş, hele o hamile hamile kavonoz kavonoz sarelle yiyen kadın bu reklama illet oluyorum.
Kısacası siz katılıyorum, bir anne olarakda çocuğuma acımıyorum, diyabetinde zaman, öğün , cho gibi kavramları ara sırada diğer gıdaları az olarak tüketmesi gerektiğini öğretiyorum çünkü onlar çocuk hastalıklarıyla barışık olmalılar savaşmamalılar.
Selamlar.
Dilek hanım merhaba;
Şükürler olsun ki sizden bir yanıt alabildim,sevindim doğrusu.
Fikirlerime katılmanıza sevindim,anne olayında ise haklsınız bir anne olabilmenin hislerini bir babanın taşıyabilmesi çok zor ama;ben oldukça duygusal bir kişi olarak ve çocukları çok sevdiğimden dolayı böyle duygular içerisinde olmam bence normal.Diğer konu reklamlar ise vahşet.Hele o sucuk reklamları mangalda kızarırken ki hali;hiç yemeyen benim bile canım istiyor.Sorarım size kaç ebeveyn çocuğuna sucuk alabiliyor,ya da kaç çocuk çocukluğunu yaşayabiliyor.Bu sömürü düzeninde diyabetli bir nesilin olması ve anne olabilmenin dezavantajları ne acaba. Zaten yeni sloganımız 1-2-3….4-5 çocuğa merhaba değil mi. Yapın çocukları rızkları hazır……
Teşekkürlerimle
Ünsal bey
3-5 çocuk dünyaya getirmek mesele değil, nasıl bir dünyaya gelecekleri nasıl bireyler olacakları mesele. Ama meseleyi görmek değil ki amaç sömürmek dediğiniz gibi.
Ben diyabetle mücadelenin yolunun medyAdan geçtiğini düşünüyorum, medya ( her sokağa çıktığında sadece 25 kuruşa hüpürük)reklamını ( meyveli yoğurt muşş) gece gündüz vereceğine sağlıkla ilgili diyabetle ilgili bir yayın verse nolurrr?çok kızıyorummm üzülüyorum.önce tv eğitilmeli medya eğitilmeli.
Ünsal bey,
Diyabetli diye parkda dışarıda ikram edilen gıdaları geri çeviriyoruz,insanların ayyy yazık demelerini değil diyabet nedir demelerini bekliyoruz.
Selamlar
dilek hn size sonuna kadar katılıyorum ben ünsal beyin eşiyim %80 söyledikleri çok doğru oldukça sıkınntılıı dönemler yaşadık ama çok şükür şimdi her şey doğru yolda ilerliyor ama asla ve asla anne olmayan bir kişi annelik duygusunu özümseyemez ,anlayamaz ve tabiiki anlamasıda beklenemez size kolaylıklar ve sağlıklar diliyorum .ve olabildiğince sabır ve dirayet te beraberinde 🙂
Bir annenin yıkıldığı andır çocuğa hayır yiyemessin demek zorunda kalması.Biz anneler çocuğumuz yediği zaman mutlu oluruz.Hayır kelimesi kızıma daha cazip geldi, aksine o hayır dediklerimi dahada çok yemek istedi.Psikolojisi bozuldu ve karbonhidrat sayarak yemeye başladık.ilk zamanlar herşeyi yedi ama şimdi yiyebileceğini anlayınca maymun iştahlığı kalmadı:)
Herkese Merhaba,
Hayat maalesef ideal dünyadaki gibi yaşanmıyor. Bu biz yetişkinler için de geçerli.
Mesela biz oldukça uzun zamandır evimize paketli ürün almıyoruz. Bize göre zararlı besinlere verdiğimiz paraya acıyoruz.
Ancak irade denen şey biz yetişkinlerde varken ben çocukların bu kadar da sıkı bir yönetimle büyütülmesine karşıyım. Ki mevcut durumda normal olan, arkadaşının çikolata yediği, dondurmaları hüplettiği bir ortamda büyüyorlar. Bu ortamda çocuğa ‘hayır’ demekle çocuğun ileride farklı sıkıntılarının ortaya çıkması anlamına gelir diye düşünüyorum.
Bugün şunu hayal ettim; çoğum olursa ben nasıl besleniyorsam onu da öyle besleyeceğim. Algısı yerine oturana kadar böyle olacak. Algısı açılınca da şunu yemek istiyorum dediğinde değişim yapmasını isteyeceğim. Bizim yaptığımız KH değişimin aynısı. Ama sınırları beraber çizeceğimiz bir dünya olacak.
Ancak bahsettiğiniz gibi TV lerde reklam olmasın, orda burda şu ürünler satılmasın gibi bir hayat olmaz, olamaz. Kapitalist sistem çökse biz nasıl para kazanabiliriz ki?
Özellikle tip-1 diyabetli çocuk KH Sayım Yöntemini bilmeli, neyi yerse neden feragat ettiğinin de farkında olmalı. Bu farkındalık tabiki de şıp deyince olmaz.
Bence bu kadar üzerinde durulmamalı çocukların. Yesin, içsin, hoplayıp, zıplasınlar. Diğerlerinden farklı olduğunu bilsin ama bu farkı hayatının her anında da hissetmesin.
Her yazıda belirttiğimiz gibi doğru uygulanan KH Sayım Yöntemi ile ne aile çocuğunun diğerlerinden eksik kaldığını görecek ne de çocuk ben diğerleri gibi değilim galiba diyecek. Bu yöntemi kaçamak yöntemi olarak görmekse inanın bilinçsizlik.
Sevgiler
Tüm yorum yapan ve yazılarımızı okuyan herkese merhabalar;
Bu yazımı yazmaktaki amacım asla bir eleştiri olarak değil sadece bir tavsiye niteliğinde olma amacı gütmekteydi.Sanırım az da olsa yanlış anlaşılmışım gibi geliyor bana.Tabi sadece anne çocuk ilişkileri olayında.Genel kanaatınızın, bir baba asla , bir anne gibi olamaz fikrinize; %50 oranında katılıyorum.Katılmadığım annenin sevgi boyutunun mantıkla badaşamamasıdır anne hep duygularıyla hareket eder (ama maalesef bu da onun yapısı değil mi). Altmışıma merdiven dayamış olan ben,hala anneciğimin yemek konusundaki ısrarları karşısında bunalıyorum.Sanıyor ki aç kalıyorum ve sanıyor ki can boğazdan gelir.Gelde anlat 80 küsür yaşındaki kadına.Tamam hepiniz haklısınız ama benim burada belirtmek istediğim aslında gıda sisteminin çarpıklığı ve bunun karşısında ebeveyinlerin tutumlarıydı.Sisteme o kadar çok kızıyorum ki elimden gelen sadece bu .
Ama Dilek arkadaşımızın önerisinide gözardı etmeyelim ve bu DİYABET ve ÇOCUKLAR konusunda örgütlenelim dernekleşelim paneller düzenleyelim ve toplumu, bu konuda her türlü basını kullanarak bilinçlendirelim.
Hani nasıl bir geminin, kesim için köpek topluyor diye sanatçılar(!!!!!!)tarafından kovalanması haber oluyor,yok efendim kedi ağaçta mahsur kaldı diye haber oluyor ve bunlarla gündem oluşuyor.Yada hayvan hakları diye haykırıyorlar.Tamam kimse benim kadar hayvan sevemez belki ama olayın boyutu çok farklı.Ayrıca Ülkemizde ağaca yönelik bu kadar duyarlı vatandaşımız var basını hemen örgütleyebiliyorlar ama yanan ormanlara çıt çıkmıyor.Yahu ağacı doğayı sevmeyen insan olabilir mi sizce?Ama olayın boyutları hep farklı yerlere çekilip zemin oluşuyor gündem oluşuyor.O hakde bizde diyabetik çocukların sıkıntıları için gündem yaratalım;duyuralım sesimizi o rantçı basına.Ne dersiniz?????
Ünsal bey merhaba,
Size haksızlık etmiş olmak istemem, söylediklerinize katılıyorum, insan hayatı disiplinli ve planlı olduğunda kişi kendine ayıracak kendisiyle ilgilenecek çokca vakit bulabiliyor.sağlık konusundaki önerilerinizde size katılıyorum.
Hiçbir anne hafi bu öğünde yemek yetiştiremedim deyip paketli ürün yedirmez çocuğuna bence. Ama diyabetli çocuklarında beslenmelerinde dozunda bir esneklik zarar boyutuna geçmez diye düşündüğümden size cevaben yorumda bulundum, yoksa diyabetteki tecrübelerinize ayrıca bu platformda büyüğümüz plduğunzdan sizi üzmek istemem.
Ben çocuğuma diyabetinin başlağıcında katı kurallar koymuştum hayır olmaz sen onu yiyemezsin, bize yasak bak bizde yemiyoruz falan diye.o zaman 2,5 yaşındaki çocuğum( Esra hanım’a da) yazmıştım marketten iki kere gizlice paketli gıda almıştı. Bu beni çok üzdü. Diyabetle kişi olarak en iyi mücadeleyi psikolojilerimiz veriyor.
Selamlar.
Ünsal bey merhaba,
Dün gece NTV gece haber bülteninde 8 dk lık tip 1 ve tip 2 diyabetle ilgili uzman doktor canlı yayındaydı.
Bu yayınların gündüz kuşaklarında ve okullarda okul aile birliklerinde gündem olması gerek öncelik buraalr olmalı.
Selamlar
Dilek hanım kızmak bağırmak isyan hepsi boş;bir tv kanalında 4 saat izdivaç programı olup ve bu program haftada 5 gün olursa ve de bunun sunucusu da; ayda 500 000TL ile başka bir kanala transfer olursa; 8 dakikalık bir sağlık yayını bence çok bile bu millete.
merhaba ,
Bende bir diyabetli annesi olarak birşeyler yazmak istedim doğru ya da yanlış bilmiyorum ama yaşadıklarım.Kızım diyabet olana kadar hıc ona hayır demedım ve yemek yemeği pasta börek veya çikolata tarzı şeyleri yemeği cok seviyordu ve hala da seviyor ama artık bilincli diyabeti tanıyor onun kuralları ile oynamayı başarmaya çalışıyor..Bu bir süreç ve hepimiz her gecen gun birşeyler ögrenıyoruz ..Ben ise bır anne olarak tabiki üzüldüm ağladım neden dedım. öyle birşey ki tabi ki yese ne olur o şeyleri yemese ne olur önemli değil saglıgından ama gel de çocuga anlat 8 yasına kadar tadını bıldıgı seylere hayır de ve hayır da demedım diyemedim tabiki yıyeceksın ama sınırlı zaten faydalı seyler değiller o yüzden her yerde var ve tüketılıyor gibi seyler söyledım. Beyaz ekmek yerdı artık kepeklı yemen gerek demedım bak bız bu ekmeği renklı yapalım diyip;1 dılım ondan 1 bılım bundan dıyerek alıstırdım …yemeklerı sabah kalvaltılarını sebzelerle susledım ve faydalarını anlatarak övdüm ….anlayacagınız ıyı seyler yaptıgımı caba harcadıgımı dusunurken zaman zaman herşeyın bos oldugunu düşündugum oldu ergenliğe adım atarken tabaklar yerde kırıldı ıstemem bunları deyip (bu kötü bir örnek okuyan küçükler varsa yapmasın lütfen ).kızımı anladıgımı düşündüm ama sonun da kızımın yasadıklarını anlamadıgımı ona söyledım bana anlat ne hıssedıyorsun ne ıstıyorsun benden dedım ….bırıncısı anlıyorum senı deme dedı 2. şeker le ılgılı yorum yapma dedi….(kıızımda okuyacak bunu ama bende taktık degıstırıp secenek sundum yemegı sımdımı sonramı ıstersın gibi…yanı direk şekerini ölc dememeye calsııtım ama sımdı söylüyorum çünkü kızım büyüyür artk …..uzatmayayım evet bız anneler fazla duygusalız ister istemez kaygılıyız sürekli tetikdeyız yedımı ıctımı ıgnesını yaptımı dogru yaptımı (2 kere yaptıgı olmusdu kızımın)…tabiki onlara güvenıyoruz ama hata ınsana mahsus ama aması var……….
S onuç olarak : keşke bu sitede ki çocuklar birleşse ve duygu ve düşüncelerini paylassa hem anneler hem babalar ve hatta diyabete alısamayan büyüklere bile örnek olurlar dıye düşünüyorum ….hadi esracım bir çağrı gönder belki seni dinlerler..
Meltem Hanım Merhaba,
Çağrınıza kulak verip ne yapabiliriz? Nasıl bir yazı ile ilgilerini çekebiliriz düşüneceğim.
Bu arada ara sıra da olsa bana sürekli kan şekerini ölç, bunu yeme ya da az ye gibi telkinler geldiğinde deliriyorum 🙂 Ki çocukların bunları istememesi gayet normal bence.
Sevgiler
Öncelikle Meltem hanım ve diğer okurlar merhaba;
Meltem hanım, yorumunuzu okurken inanın gözyaşlarıma hakim olamadım, yaşadıklarınızı sanki o an birebir yaşadım ama yaklaşımınızın mükemmelliğini de göz ardı edemedim. Siz üstünüze düşeni layıkıyla yapmışsınız artık izleme zamanı. Bir kız babası olarak kız çocuklarını çok severim ama bugün bana sorsalar erkek mi istersin kız mı diye (aslında asla tercih yapan biri değilimdir ama temenni olursa tatbiki)niye yalan söyleyeyim erkek derdim. Kız çocuk yetiştirmek zormuş bunu anladım 25 yaşına geldi çocuğu olacak ama hala sorunları bitemedi.
Sizin arzu ettiğiniz çocukların bir araya gelmesi ve diyabeti kendi aralarında yorumlama olayı benim uzun zamandır düşündüğüm bir konu ama uygulamanın nasıl olacağı konusunda hala bir çıkış bulmuş değilim. Şu an itibariyle yapılan yaz okulları dışında bir etkinlik olduğunu sanmıyorum zaten o olayında boyutları farklı aslında. Benim arzum tamamen hiçbir bilgisi olmayan sac ekmeğinden tarhana çorbasından bulgur pilavından başka bir şey bilmeyen, televizyondaki reklamlara içi yana yana bakan daha doğrusu içinde gerçek çöküntüyü yaşayan ve o çoğunluğu teşkil eden diyabetli bile olduğunu bilmeyen bilse bile anlamayan bir aileye sahip olan yavruların toplanmasından onlara yardım eli uzatılmasından ve bunun için kitlesel hareketle uyuyanları uyandırılmasından bahsediyorum ben.
Günümüzde var olan LÖSEV gibi kuruluşların varlığı ne kadar güzelse, Kardelenler ne kadar güzel bir projeyse, o halde neden diyabeti çocuklar içinde böyle bir oluşum olmasın. Hayvanlara, ağaçlara dernekler kuran, onlar için yürüyüşler düzenleyen ve yakında karıncaları koruma derneğinin(!) bile var olacağı; ama diyabetin asla bir hastalık(!)olarak önemsenip sınıflandırılmadığı, insanımıza bu konuda eğitim verilmediği, hastanede eline tutuşturulan reçeteyle eczaneden aldığı insülinlere bön bön baktığı, ne yiyeceğini ne yapması gerektiğini bile bilmeyen diyabetliler var olduğu müddetçe biz neyi konuşuyoruz.
Burada hangi pompayı mı kullansak, hangi marka iğne iyidir, bugün ne yesek dondurma zararlımı…..Ama o gitmediğimiz; ama varsaydığımız vatan olarak gördüğümüz yerlerde yaşayan evlatlarımız bunların hiç birini bilmiyor. Unutmayın ki onlarda bizim vatandaşımız kardeşimiz bacımız. Uyanın artık ey diyabetliler çözüm bizlerde uzatalım ellerimizi ta oralara kadar…..
Maalesef ülkemizde diyabetin iyi bir rant kapısı olması ve hastalığın her gün çığ gibi büyümesi bu rantiyecilerin ellerini ovuşturmasına sebebiyet vermesine artık dur demeliyiz.
Unutmayın ki torunlarımız da bir diyabet adayı olabilir.
O halde hadi…..
Merhaba meltem hanım.
Diyabetli çocuklarımız kardeş olsalar bu kadar huyları birbirine benzemez.Aynı duyguları yasıyorlar çünkü.Bir araya gelseler neler dökülür kimbilir.Bizler içinde geçerli bu. Birbirimizi anlamamızdaki en önemli etkende bu olsa gerek.Siz kızınızı anlatırken ben oğlumu okudum.Oda bana sen beni anlayamassın diyor.Bende ona anlat oğlum diyorum ama anlatmıyor.Ben anlatıyorum tüm duygularımı ona oda anlatır belki diye ama yok kapalı kutu.Sadece kızıp bagırıyor sitem ediyor ve tabi suçlamalarda oluyor.Evet bunların hepsi olacak ve bizde sabredicez.Yeterki onlar iyi olsun.Büyüdükleri zaman umarım hersey daha iyi olacak.Bu dönemleri sakin atlatmak dileğiyle sevgiler
Ünsal emekli amca merhaba,
İlk olarak tekrar yazmaya karar vermenize sevindim.:)
Tecrübe ve deneyim çok başka bişey.İnsan anlatmak ister, ister ki kendi yaptığı hatayı, yanlışı bir başkası yapmasın diyedir bu.
>>Bazı yanlışların geri dönüşü yoktur.<< ÇİN TUZU=Retinal dejenerasyon (Göz retina tabakası hasarı) Yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite. Büyüme hormonu baskılanması. Pankreas hasarı, insülinde artış, ve buna bağlı diyabet. Böbrek ve karaciğerde ciddi hasarlar. Bu madde hamilelerde plasenta bariyerini geçebiliyor, anne karnındaki bebek de aynı tahribatlara maruz kalıyor. ( Kaynak: cintuzu.nedir.com ) Hastalıklarınız için Allah şifa versin demekten başka birşey yapamadığım için üzgünüm. 🙁 Ricanıza uyacağım ki başka çarem yok gibi gözüküyor.En kısa zamanda kilo vermem gerek gerçi spor salonundan çıktığım yok haftada 3 gün salondayım nerdeyse sorun nerde bulamadım, düşünüyorumda ??????? Şimdi buldum ben yeğeni götürüyorum haftada 3 gün salona 😀 Artık her gittiğimde bende onunla antrenman yapmaya başlıyayım. ARTIK ÖYLE BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ Kİ, LİMONATA YAPAY TATLANDIRICIDAN YAPILIRKEN, MOBİLYA CİLASI LİMONDAN YAPILIYOR. Alferd NEWMAN
Çok isabetli bir yazı olmuş.Sayın Ünsal Kantarcıya çok teşekkür ederim.Yazılanları kısa kısa okudum.Hepsi doğru.Esra hanım sizin yazdıklarınızıda yabana atmamak lağzım.Biz Türk milleti sürekli uyarılmayı ,ikaz edilmeyi bekleyen bir milletiz.Anne ve babalara allah sabır versin.Çok zor olabilir,evlatlarının sağlığını düşünüyorlarsa yüreklerine kelepçeyi vurmaları gerekiyor.İnsanın nefsine çeki düzen vermesi bence dünyanın zor işlerinden biri.Bu mevzuda allah yardımcımız olsun diyorum.Bu tür yazılar sık sık paylaşılsın diyorum.Herkese sağlıklı günler dilerim.
Ayşe Algül merhaba;
Yorumunuza teşekkür ederim.Yaşamı at gözlüğüyle görmediğimiz sürece ve çevremizde olup bitenlerin farkına vararak içinde bulunduğumuz açmazın yan etkilerini bertaraf etmeyi başarabiliriz.Bu sadece hastalıklar için değil yaşamın her karesi içim geçerli.Yeter ki kabullenmeyi bilelim mantığımızı ve aklımızı kullanalım ki mutluluğu yakalayabilelim.
Saygılarımla.
Mutluluk işte bu. Yani sağlıklı olabilmek……:)
Hastalık konusunda bazı kurallarım var. Birincisi bu onun seçimi değil ikincisi psikolojisi herseyden çok önemli üçüncüsü onu ne kadar az derecede zararlı yedirerek büyütebilirim. Süreç çok sıkıntılı geçiyor gerçekten bilmeden saçmasapan konuşan insanların sözleri oluyor. Takma kafaya artık alt tarafı küçücük bir iğne… Gerçekten çok gülüyorum artık.çünkü en kolay tarafı iğne vurmak değil mi sizce de… Yani o iğneyi vurmaya gelene kadar ki süreci bir bilseler böyle saçmasapan konuşmazlar herhalde… Çocuk 3yaşında anne bu sabah şokella yiyelim mi gofret yiyelim mi sebze yemez yemeklere katarım binbir türlü şaklabanlık yaparım,marketler zaten facia ay ne tatlı çocuk al bakalımşeker sana al bir çikolata… Yahu artık kızmıyorum vallahi halk o kadar bilinçsiz ki söyleyin kim çocuğunuza elma uzattı… Hadi diyabeti geçtim şekerin zararından kimsenin haberi yok. Anneme kanser teşhisi konduğunda doktorun her seferinde söylemekten bıkmadığı tek şey”şekerden uzak dur,kanser tatlı sever”. Daha katedecek çoooookkk yol var…o yüzden yanında yaşıtı biri varsa ve yiyorsa ben de sayarak cho sunu yediriyorum. Bıçağın keskin tarafı da komplikasyonlar zaten aman yükselmesin aman düşmesin organ hasarını düşün beynini düşün off yani çok zor değil mi hangimiz ona olmasın bana zarar olsun demeyiz ki…daha neler neler var ama bu saatte bu kadar yazabildim..aman bende ne çok takıyorum alt tarafı küçücük bir iğne değil mi!!!