Pazartesi günü 19:00 gibi Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaydık 🙂 Yine sondan başlayıyorum ama tekrar başa sarıyorum hemen.
Tatilimiz güzel geçti. Barcelona’da hemen hemen görülmesi gereken tüm turistik yerleri gezdik, yöresel yemeklerini yedik, yeri geldi tadını beğenmediğim ve aç kaldığım yemeğe dahi para verdim, yeri geldi flamenko izledik, yeri geldi yarım litre kırmızı şarap ile sarhoş oldum, yeri geldi Barcelona Stadı’nda yılların maç takipçisi gibi hayran kaldım 🙂
Tip-1 diyabetli sarhoş mu olur demeyin. Olur. Gerçekten güzel de olur 🙂 Galiba ilk kez kırmızı şaraptan sarhoş oldu. Otele gelene kadar gülmelerim, sarhoş vari hareketlerim, Eşref’in üstümü başımı çıkarıp beni yatırması filan. Daha nasıl anlatayım sizlere 🙂 Ama bu İspanyollar ağzının tadını biliyor. Şarapları gayet başarılı. Bir akşam yemeğinde ayaklı sobaların altında hem yemek hem şarap hem de sıcak olunca sarhoş olmak kaçılınmazdı. O halimizle tatlı yemek için girdiğimiz mekanda hesabı öderken verdiğimiz euro kaç kez incelendi bilemiyorum 🙂 Halimden pek memnun kalmadılar galiba. Türkiye’de olsa kıyameti kopartırdım ama olsun. Sarhoş halimden cümle kuracak takatim yoktu 🙂
Kan şekeri, insülin ve beslenme. Bunlar da fena gitmedi. İnsülin dozlarım günlük ortalama 32 ünite civarındaydı. Az insülin, doyana kadar yemek ve bol bol yürüyüş. Türkiye’deki iş yoğunluğum sebebiyle spor yapamıyor olmama bir kez daha isyan ettim. Aynı zamanda spor biz tip-1 diyabetlilere gerçekten çok ama çok iyi geliyor. Kan şekeri yüksekken spor yapmaktan bahsetmiyorum. Hayatın bir parçası olmasından bahsediyorum. Sizlere spora yazıldığımdan bahsetmiştim. Bu hafta sonuna kadar fiziken de spora başlıyor olacağım 🙂
Kan şekeri kontrollerim biraz daha fazlaydı. Her şey yolundaysa her akşam yemeğinde sonra yaptığımız gibi tatlı yemek büyük bir mutluluk idi 🙂 Evet, her akşam yemeği sonrası tatlı yedik. Yedik yedik ama zaten tüm gün yürümüş ve sonrasında yine yürüyecek olmanın rahatlığıyla yedik 🙂 Unutmadan; ne olur ne olmaz diye iki adet ölçüm cihazı almıştık. Biri yanımızda biri oteldeydi. Paris’te yaşadığımız hırsızlık olayı sonrası iki tane almak iyi oldu. Unutanlar vardır diye hatırlatayım; Paris’te yılbaşı gecesi metrodan çıkarken biri Eşref’in cebine eline sokmuştu. O cepte de kan şekeri ölçüm cihazı vardı. Hoş Eşref, Hasanpaşa doğumlu 🙂 Kimdir ki Eşref’ten bir şey çalacak 🙂
Pegasus uçakları terminal 2’den hareket ediyormuş. Bagajımızı verdik, kontrolden geçmek için yürüdük, merdivenleri çıktık. Ayakkabılarımızı çıkardık, galoşlar giydik. Sonra bir görevli çantamı açmamı istedi. Eşref’in parfümüne baktı, el kremime baktı. Sonra bizlerin eli ayağı vişne suyunu eline aldı ve ‘bu ne’ diye sordu. Bu likit olanı alamazsınız dedi 🙂 Ya parfüm ve krem var. Onlara neden bir şey demiyorsun diye içimden geçiriyorum. Ben başladım; ‘tip-1 diyabetliyim. Hipoglisemi anlarında vişne suyu içiyoruz. Şu an her şey normal ama hipoglisemiye girdiğimde bunun yanımda olması lazım’. Doktor raporumun ve vişne suyu taşımam için doktor onayının olup olmadığını sordu. Rapor var ama evde 🙂 Şaka gibiyim değil mi??? 🙂 Biraz bekletti beni. Bir cihaza gitti ve vişne suyunu kontrol etti. Çantama koydu ve devam et dedi 🙂 İsterseniz atabilirsiniz ama risk alırız dedim. Sorun yok. geçebilirsin dedi. Ben de ‘çok naziksiniz’ diyerek ver gazı moduna girdim 🙂 Bu arada İspanyollar hata yapsalar bile özür dilemenin ya da kibar davranmanın yeterli olacağını düşünüyor. Benim de ‘çok naziksiniz’ dememin sebebi buydu. Kültüre alışmışım 🙂
Bu olaydan yola çıkarak ne olur ne olmaz tip-1 diyabetli olduğumuza dair raporun yanımızda olmasının faydalı olabileceğini görmüş oldum.
Hiçbir kontrolde insülin pompama bile bakılmadı. Paris’te bakmışlardı.
Otel odamızda ise hem ufak atıştırmalıklar hem de meyve suyumuz da eksik olmadı. Tatil modunda uyku ve yorgunluk düzeyi farklı olduğu için ne zaman ne olacağı belli olmuyor.
Tatil bitti. Bu yazıyı Pazartesi gününü Salı’ya bağlayan gecenin 01:30’u gibi yazıyorum. Yarın erkenden işe gideceğim. Yine yoğun bir tempo bekliyor. Evimizi özlemişiz. İstanbul’u daha doğrusu ülkeyi sadece ülke ve güzellikleri anlamında sevsem de ülke sınırları içerisinde olmak güzel 🙂