Diyabet’in sadece yetişkinlerde ve yaşı ilerlemiş bireylerde olmadığını artık biliyoruz. Çünkü diyabet temel olarak birkaç çeşide (tip-1 diyabet, tip-2 diyabet, gestasyonel diyabet gibi) ayrılıyor. Aslında geçtiğimiz senelerde Coursera’dan ücretsiz olarak aldığım diyabet eğitiminde diyabetin bu kadar bile değil 40 tan fazla çeşidi de olduğu bilinmekte. Tip-1 diyabet ama hangi alt aileden gibi. Ya da özellikle yeni doğanlarda çıkan neonatal diyabet gibi.
Ben neonatal diyabeti Erva’nın babasından gelen yorum ile öğrenmiştim. Özellikle çocuğunuz doğduktan ilk altı ay içerisinde diyabet gibi bir teşhis konulursa bunun neonatal diyabet olup olmadığını doktorlarınızla birlikte araştırmanızı rica edeceğim.
Bizler yani diyabetimben.com’daki herkes çoğunlukla tip-1 diyabetli. Dünya’da ve Türkiye’de de tip-1 diyabetli ve hatta tip-2 diyabetli çocuk ve genç sayısı artmakta. Yani çocuklarda dahi tip-2 diyabet görülüyorsa sonumuz hayır değil.
Son yıllarda Sağlık Bakanlığı da diyabet ve obeziteye eğildi. Okullarda, sosyal hayatlarımızda bir şeylerin daha iyi farkına varmamız için bizlere uyarıcılar koyuyorlar. Geçenlerde bakanlıktan telefonlarımıza diyabetle ilgili mesajlar dahi geldi. SGK ve bakanlık diyabetli bireylerin ilaç, insülin, kan şekeri ölçüm ekipmanları alımına 10 lira para harcıyorsa, diyabetin komplikasyonlarına 100 lira para harcamaya başladı. Ki harcıyordu da. Ancak bunu tam tersine, yani diyabetli bireyin ilaç ve ekipmanlarına daha fazla bütçe ayırıp olası komplikasyon riskini ve maliyetini azaltmaya yönelik aksiyon almaları gerekiyor. Çünkü ekonomik bir tehdit var. Ancak bu tarz bir aksiyon alınmadığı için biz tip-1 diyabetliler temelinde söylemem gerekirse halen bir kutu kan şekeri ölçüm çubuğunun maliyetini, CGMs yani sürekli glükoz ölçüm sistemlerinin ve insülin pompası gibi maliyet kalemlerinin SGK geri ödeme sistemine girmesi ya da geri ödeme desteğinin arttırılması için umut ediyoruz.
Ancak hem sağlık uzmanları, hem devlet kademeleri hem de ekonomistler son dönemlerde özellikle diyabetin Türkiye için ekonomik anlamda en önemli stratejik tehdit olduğunu söylemekteler. Tekrar etmek ve vurgulamak gerekirse; ‘DİYABET, TÜRKİYE İÇİN EKONOMİK ANLAMDA EN ÖNEMLİ STRATEJİK ve EKONOMİK TEHDİT’ konumunda.
Aşağıdaki görselleri incelemenizi öneririm. Dünya geneline baktığımızda 2013 verilerine göre diyabetin görülme sıklığı araştırmasında Türkiye sekizinci sırada. Aynı zamanda 2012 yılı verilerine göre diyabetli bireylerin komplikasyonları devlete ilaç ve diğer maliyetlerden oldukça yüksek. Ve hatta 2008 yılından bu yana her maliyet kalemleri yükselişe geçiyor. Ve komplikasyon maliyetleri de ciddi anlamda artışta.
Paketli gıda tüketiminin hat safhada olduğu, dışarıda yemek yeme alışkanlığı ile kendimizi daha ‘farklı’ görmeye başladığımız, çocuklarımızı ‘mutlu’ etmek, ağlamasını susturmak, okulda başarılı öğrencilere şeker vererek ödüllendirmek adına onlara bol şekerli ‘besinler’ verdiğimiz ve en önemli Türkiye’de tarım ve hayvancılığın dışa bağımlı olması sebebiyle diyabet gibi kronik yaşam şekilleri ülkemizin peşini bırakmayacak.
Sevgiler,
Esra Avcı / 14 yıldır tip-1 diyabetli
test