21 yaşında sakin biri olan Büşra 13 yaşında tanıştı bu yaşam tarzıyla.
Grip sebebiyle doktora gitmemiz sonucu tahliller yapıldı. Doktorum şekerimin 200 civarında olduğunu görünce tahlilleri tekrarlamak istediğini söyledi. 2 saat sonra kan tahlili için gelmemizi söyledi. Anneme, babam; ‘Ne şekeri canım. Olur mu öyle şey? başka hastaneye gidelim yarın.’ dedi (12 yaşında bir çocukta seker olacak değildi ya ).
Ben o gün annemle altın gününe gittim. Pastalar, börekler kaça çıktı kim bilir şekerim. Ertesi gün hafta sonu olduğu için Pazartesi’yi bekleyecektik. Ama gribim geçmisti gitmeyi erteliyorduk. Abime gülerek anlatmıştım. ‘Şeker varmismis bende. Doktorlar da saçmalayabiliyor.’ falan demistim.
Üzerinden 6 aya yakın zaman geçti. Sık sık tuvalette kalkiyordum, aşırı su içiyordum. Ve annem beni bir tabak manti hatrına hastaneye gitmemi kabul ettirmisti. Hemen doktora gittik. Doktor acilen Tıp Fakültesi’ne gitmemizi söyledi. Annemin şoku o an başlamıştı. Bunu fark edebiliyordum. Yolda onu neselendirmek için çıkışta çarşıya gideriz dedigimi hatırlıyorum. Tıp Fakültesi’ne adımınızı attık ve 7 gün boyunca hastanenin bana öğreteceklerinden habersizdim.
Çocuk doktoruna gidiyoruz. Saatin mesai saati bitimine denk gelmesi sebebiyle bakamayacagini söylüyor. Endokrine sıra zaten alamiyoruz. En sonunda babam oradaki bir doktora şekerimi ölctürüyor. Doktor hemen acilden giriş yapmamizi söylüyor. Elimde meyve suyu yürüyerek acilden giriyoruz. Serum takıldı hemen. Üzerinden çok gecmeden bir sedye geldi. Yoğun bakıma gidecekmisim. Neden gideyim ki canım, neyim var ki benim. O an anneme ve babama baktım gözlerinde ki uzuntuyu ve soku gördüğüm an gülümseyerek sedyeyi getiren kişiye yürüyerek gidebilirim dedigimi animsiyorum 🙂 Sedye amca bunu kabul etmemişti. Ama en azından oturarak girmistim yogun bakima.
Gelmişim yatağa yatmıştım. Bir sürü birsey bagladılar. Başımda sürekli oten bir makina. Önümde durumları ciddi olan çoğu benden yaşça küçük cocuklar. Benim goremedigim tarafta büyük bir telaş olmuştu anladigim kadariyla. Bir çocuk hayatını kaybetmişti. Bütün gece ağladım. Zaman da gecmiyordu. Ölecek miydim ki? Hemşireler ve doktorlar yanıma gelip konusuyorlardi gittikleri anda tekrar yalnızlık korkusuyla olsa gerek ağlamaya başlıyordum.
Sonunda sabah olmuştu, güneş çıkmıştı. Ailemin kıyafet getirdiğini, birazdan cikacagimi söylediler. Saniyeleri sayıyordum artık. Neyse bir şekilde zaman geçti. Beni servise aldılar ve yeni hayatımda tanışma zamaniydi. Artık her sey yeni başlıyordu. İğne yapmayı, şeker ölcmeyi ve öğrenmem gerek ne varsa ogretiyorlardi. Onların ogrettiginden daha fazla şey öğreniyordum. Ailemin o bitkin, üzgün halleri beni cesaretlendirip gülmem gerektigine itiyordu. Iyi olduğumu göstermem gerekiyordu. Yine de defalarca onları gizli gizli ağlarken yakaliyordum.
Hastanede olduğum süre boyunca yemedigim yemekleri yer olmuştum. Yemek yemenin ne kadar büyük nimet olduğunu anlamıştım. Biraz zamansız bir farkındalıkti. Çünkü her seyi ölçülü yemem gerekiyordu. Gram gram ölçer hazirliyorduk evde yemeklerimizi. Ailemin korkarak bana insülin yapması beni gulduruyordu.
Önce abim öğrendi, sonra ablam. Bir ölçüm yapmak için bile dakikalarca uğraştığımiz oluyordu. Her daim yanımda olmaya çalıştilar. Benimle spor yapıyorlar. Ne yiyorsam onlarda o kadar yiyordu.
1 yıl böyle geçti. Bir defasında dayanamayıp kuş lokumu nokta kadar isirmistim. Kendimi çok suçlu hissetmistim 🙂 Sonra bir tavsiye üzerine Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne gittik. Artık daha mutluydum. Daha fazla yemek yiyebilecegimi ve yediğim yiyeceklerin içindeki şekeri sayacagimi ogrettiler. O zaman 27 kg idim sanırım. Daha fazla şey yiyordum artık. Hem de karbonhidrat sayımı yapıyordum büyük bir zevk ile. Kisa süre içinde çoğu besinin kh değerini öğrenmiştim. Bir sıkıntı yasamiyordum.
Ama asamadigim bir sorunum vardı. Herkesten diyabetimi sakliyordum. En yakın arkadaşımdan bile. Ailem yanımda şeker bile diyemiyordu. Lise sona kadar kimseyle paylasmadim. Yemekten önce ortadan kaybolur işimi halleder gelirdim. Kırk takla atardim kimse ogrenmesin diye.
O sene sınıfa diyabetli biri geldi. En büyük düşmanımdi. Çünkü sınıfta şeker ölçümü yapacak kadar bu durumu saklamayan biriydi. Gormezden geliyordum. Çünkü sınıftaki arkadaslarimin acıma ifadelerini ondan çok ben görüyordum. Yine o yıl matematik öğretmenimin öğrenmesi sonucu sınıfta ‘sen şeker hastasi misin’ sorusuyla karsilasincaya kadar gayet güzel sakladım. Ama soru gelmişti bir kere hayir diyemezdim. Evet dedim ve gülümsedim. Asmistim duvarlarımi artık. O hocama çok şey borçluyum sanırım. Arkadaslarim diğer diyabetli arkadaşım gibi insülin kullandigimi dusunmemislerdi. Sadece tatlı bir sey yerken az sonra olecekmisim gibi bakıyorlardi. Artık daha az sakliyorim. En azından bilmesi gerekenlerden saklamiyorum.
Bu bir eksiklik veya hastalık olarak görmedim hiç. Daha özenli bir yaşam şekli sadece 🙂 İnisli cikisli bir cok sey yasiyoruz. İp ustunde cambazlik yapıyoruz. Her an ama kontrollu oldugumuz icin korkmuyoruz artik 🙂
Ailemin büyük desteği zaman zaman beni zorlasa da güçlü olmami sağladı. Aileme doktorlarima ve Esra Hanim’a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum 🙂
Mutlu, keyifli sağlıklı günler diliyorum 🙂
Büşra
NOT: Yazıyı Facebook ya da Twitter gibi sosyal medya kanallarında paylaşın. Alttaki Facebook, Twitter, Google+ ya da Pinterest butonlarına tıklamanız yeterlidir.
test
Büşra Merhaba,
Hikayenin okul kısmındaki tip-1 diyabetli sınıf arkadaşının sınıfa gelmesi hikayesi çok hoşuma gitti 🙂 Bazen kendimiz gibi birilerini görmek de pek mutluluk vermiyor 🙂
Teşhis sürecin de biraz uzun uzadıya olmuş ama en azından teşhis alabilmişsin. Çoğunlukla teşhis koymakta güçlük yaşanıyor. Başka rahatsızlık varmış gibi yorumlama oluyor. Benim de yıllar sonra teşhisim konulmuştu.
O kadar güzel ve adım adım yazmışsın ki. Hikayenin içinde buldum kendimi. Bu konuda da aradan bir teşekkür edeyim sana.
Tip-1 diyabet benim gözümde de zorunlu bir yaşam şekli. Sonrasında da özenli bir yaşam şekline dönüştü.
Umarım tip-1 diyabeti herkes senin ve benim gibi görebilir.
sevgiler,
Selam,
Bende 2009 da 22 yaşımda tanıştım tip 1 diyabetle. Hiç bi zaman hastalık olarak görmedim zaten. Yaşama biçimi değişikliği sadece 🙂 Çok şükür halimize.