Sevgili diyabetli seker dostlar 🙂 Malumunuz Salı gununden itibaren diyabetimben.com da bir köşe açıldı ve yazmaya başladım.
Sevgili Esra Avcı ile iki diyabetli oturup bir yemek yiyelim dedik ve yaklaşık 6-7 saat civarı neredeyse mekan kapanana kadar sohbet ettik. Malum iki diyabetli yanyana gelince hikayeler bitmiyor. Kendisi dünya tatlısı, hoş sohbet, deneyimli, tecrübeli, sıcak kanlı bir insan. Buradan bize yazdıkları ile tanıdık sevdik samimiyetine inandık ancak yakından da tam olarak böyle biri. Böyle bir platformu bize sunduğu için hatta ve hatta bunu düşünüp hayata geçirdiği için kendisine tekrar ve tekrar teşekkür ederim. O ve güzel düşünceleri iyiki var.
Bugün biraz 16 yıllık diyabet sürecimde yaşadığım bir kaç detayı sizlerle paylaşmak istedim.
Orta sona giderken başlayan bu durumun bana verdiği sıkıntılar elbette fazlasıyla oldu. Düşünsenize orta okuldan bahsediyorum henüz daha 10 yaşındayken bir çocuk bu yükü nasıl taşıyabilir derken bir diyabet kampına gittim. Orada iki yaşındaki bebeklerin “anne iğne” dediğini gördüğümde dedim ki Serra 10 seneni çok güzel geçirdin,gezdin, tozdun yedin, içtin peki ya onlar ne yapsın? Bu görüntüden sonra hep feyz aldım. Peki ya sen bu durumda olsaydın kendine hangi şikayetlerde bulunacaktın? Orta okul sürecim bu anlamda biraz sıkıntılı geçti. Sen iğne oluyorsun arkadaşların “aaaa o ne? Bunu neden kendine yapıyorsun? Acıyor mu? Neden bizim böyle bir şeye ihtiyacımız yok da senin var?” Gibi soruların ardı arkası hiç kesilmedi. Kaldı ki o yaşta onlara nasıl bir cevap verebilirdim ki? Ben biliyor muydum acaba tüm bu soruların cevabını? Hani derler ya Allah sabrını veriyor heralde benimkiside öyle oldu. Çünkü hala daha bu soruların cevabını tam olarak bilmiyorum. Çok sorguladım neden ben diye ama bunun bir çözüm olmadığını anladım. Sor…sor… İstediğin kadar sor aklına mantığına uymadığı sürece bir cevap bulamayacaktım.
Gel zaman git zaman büyüdüm. Arkadaşlarım da alıştı artık bana 🙂 Allah’tan liseye aynı okulda devam ettimde başka arkadaşlarıma da bu durumu açıklamak durumunda kalmadım 🙂 Bir önceki yazımda bahsetmiştim bir dönem hastanede yattım, midemi üşüttüğüm için iğnemi olmadım diye. Hani derler ya bir askerlik bir de hastane anıları unutulmaz diye 🙂 Askerlik yok ama unutulmayacak hastane anılarım var benim 🙂 25 şişe serumum, yoğurt kaplarında idrarlarım, 6 kişilik odada çeşitli sebeplerden yatan teyzelerim ve refakatçilerim. İnanmazsınız belki ama hala o dönemden kalma görüştüğüm kişiler de var hala 🙂
Hayat güzel yaa gerçekten önce kendinizi sevin 🙂 İnsan zamanla büyüyor işte.. Yemek yiyemediğim için yapmadığım insülinlerin cezasını bir ay hastane koridorlarında çektim. Ama bir daha böyle bir şey yapmamam gerektiğinide sağlam bir tecrübeyle sabitledim 🙂 Artık hiç bir şey yemek istemiyorsam bile almam gereken karbonhidrat kadar az da olsa insülin yapıyorum. hastaden çıkmak için yapmış olduğum türlü türlü oyunlardan sora artık çıkabilirdim ordan 🙂 artık insülin kalemlerime daha da sıkı sarılmıştım. İnanır mısınız ola ki kalemlerimi unutayım resmen sanki 5 parmağımdan biri yok gibi hissediyorum. Dışarı mı çıkıyorum; kimliğimden önce iğnelerim diyorum, onlar varsa tamamdır:) İşte böyle dost olduk biz şekerle.
Dün rutin kontrollerim için doktoruma gittim. Bana dedi ki; “Serra’cım hastalık yoktur hasta vardır”!!!! Eskiden dese belki anlamazdım ama şuan çok net anlıyorum! Ben iyi bir hastayım. Ve hastalık olarak kabul etmemeyi de ben seçtim. Hba1c 6 çıktı. İdrarımda glukozum negatif çıktı. Başardığımı görmek beni dahada hırslandırıyor. Neden olmasın ya aniden hiç ummadığım bu hastalık bir gün yine hiç ummadığım anda gidiverecek belkide:) ( şaka yapıyorum ya tabiki gitmeyecek) o kadar da hayalperest değilim. 🙂 🙂 🙂 Kendimle dalga geçmeyi öğrendim. Buda sanırım daha güçlü yapıyor beni 🙂
Bol şekerli günler herkese 🙂
Serra Koçak Algül
NOT: Yazıyı Facebook ya da Twitter gibi sosyal medya kanallarında paylaşın. Alttaki Facebook, Twitter, Google+ ya da Pinterest butonlarına tıklamanız yeterlidir.
Görsel kaynak: http://www.nkfu.com/cocuklarda-seker-hastaligi
test