Tip-1 Diyabetli Olsam Da!
Annemin ve babamın kız çocuğuyum…
Abimin kız kardeşiyim…
Sevgili Eşref’in, eşimin, yol arkadaşıyım…
Kadınım…
İş hayatında iş insanıyım…
Deniz ve Deren’in halasıyım…
Barış ve Ediz’in teyzesiyim…
Arkadaşım… Ablayım…
Her şeyden öte iyi bir insan olma çabasındayım…
Farklı kronik yaşam şekillerine sahip o kadar fazla kişi var ki dünyada.
Biz tip-1 diyabetliler de bu kişilerin bir kesimiyiz. Yakınlarımızı da sayarsak bu sayı gittikçe artar. Zira ailede biri kronik yaşam ritüellerini uyguluyorsa herkes o ritüellere uyum sağlıyor ve tıpkı bizler gibi bu zorunlu yaşam şeklinin zorunlu birer üyesi oluyor.
Yakın çevremiz bizi diğerlerinden ve kendilerinden oldukça farklılaştırıyor…
Tip- 1 diyabetle yaşarken maalesef “herkes gibi” yani “tip-1 diyabetli olmayan bireyler gibi insan olduğumuz” bir kenara bırakılıyor. Bazen biz de buna katkıda bulunuyoruz. Ama özellikle yakın çevremiz bizi diğerlerinden ve kendilerinden oldukça farklılaştırmaya başlıyor.
Yemek yerken; “Bunu sana özel yaptım.” ya da “Bu senin tabağın.” denebiliyor.
Dışarıda bir şeyler yenilecekse; “Ona uygun bir şey var mı ki!” sorusu gelebiliyor.
Enerjimiz düşmüş ve kendimizi yorgun hissediyorsak; “Şekerin mi düştü?” ya da aniden sinirlenmişsek; “Şekerin mi yükseldi?” sorularını duyabiliyoruz.
Çok susayıp, kana kana, su içince de duyulan; “Acaba şekerin mi yüksek?” sorusu.
Ama biz de insandık. Biz de sinirlenebilir biz de yorulamaz mıydık? Neden her şey tip-1 diyabete bağlanır ki!
Eğer bir şeker ölçüm sensörü kullanıyor ve sensör sesli bir uyarı vermişse ya da insülin pompası kullanıcısıysak ve pompadan bir ses duyulmuşsa oluşan endişeli dakikalar. Ama kendi doktorumuz, hemşiremiz değil miydik? Tip-1 diyabetle ilk tanıştığımızda bize bunlar öğütlenmemiş miydi?
Normalleşme önce kendimizde sonra çevremizde…
20 yıldır tip-1 diyabetli olup 40 yaşında biri olarak yukarıda bahsettiğim durumların bir kısmını ben de yaşıyorum. Galiba, tip-1 diyabetliysek, bunlar galiba kaçınılmaz oluyor.
Ancak önce kendimizi bu zorunlu yol arkadaşıyla yaşamayı normalleştirir ve onunla yaşamanın her türlü moduna hakim olursak etrafımız da bu normalleşmeye alışıyor. Ustalığı ve doğru bilgiyle yönetmeyi hissettirdiğimizde hem kendimize güvenimiz yükseliyor hem de yakınlarımız daha az müdahale ediyor.
Elbette ip gibi giden değerleri görmek hepimizin ortak dileği ama arada bozulan dengeyi görünce de demotive olmamak lazım. Tip-1 diyabet yönetimi de hayat gibi inişileri çıkışları olan bir yaşam şekli. Hayatımızda yolunda gitmeyen şeyleri yoluna sokma çabamızı tip-1 diyabet yönetiminde de kullandığımızda gerisi çorap söküğü gibi geliyor.
Eminim sonrasında da bizlere sadece tip-1 diyabetli olarak bakmak yerine diğer kimliklerimizle de ama ondan da öte “insan” kimliğimizle bakılmaya başlanacak.
test
damdan düşenin halinden damdan düşen anlar. diyabetli olmayan biri sizin halinizden anlamaz. bir şeyin yok senin derler. aslan gibisin derler. babaannemde de şeker var derler. kronik yorgunluk ve halsizliğinizi kimse bilemez. akşam gelip 8 de yatınca eşiniz bile hemen yattın der. anlatamazsın halini, anlatmaya da gerek yok. ama diyabetli diyabetliyle evlense çok iyi olur. öyle işte bir dokun bin ah işit. diyabet çok acımasız, vicdansız bir yol arkadaşı. bazen diyorum çözümü bulunacak bazen de diyorum mezara kadar berabersiniz.