Müge Keller’i hatırlıyoruz değil mi? Kızı diyabetli ve Ankara’da yaşıyorlar.
“Şeker Kızım” kitabını yazmıştı Müge Hanım. Ve ben nihayet bugün alabildim kitabı. Müge Hanım bir anne olarak hayatlarına giren ‘diyabet’e aile olarak nasıl uyum sağladıklarını ve aile büyüklerinin tepkilerini, kızı Lara’nın okulunu ve bazen acımasızca davranan arkadaşlarını ve Lara’nın duygularını anlatmış bu kitapta.
Kapak sayfasında 2 şeker ve bu şekerlerin sapları olarak ta insülin kalemleri kullanılmış 🙂
Kitabın arka sayfasından esinlenerek yazdım kitapta neyin olduğunu. Geliri AÇEV’e gidiyor. Hepimize duyurulur. 7 TL’ye aldım.
Kitap mağazasına girdikten sonra başka kitap alabilir miyim diye baktım ama vazgeçtim sonra. Çünkü hepsi eski bilgileri içeriyor. Bence bu kitaplar raflardan kalkmalı.
Ama “Diyabette pH Mucizesi” kitabı ilgimi çekti ve aldım. Kitabı okudukça sizlere neyi anlattığını yazarım. Zira arka kapak sayfasında açıklaması olmasına rağmen kitabı anlatmakta güçlük çekebilirim sizlere. Bunu fiyatı da 25 TL.
Bakalım neler öğreneceğiz hep beraber bu kitaptan 🙂
Not: Öyküm’e de danıştım bazı kitaplar için 🙂 İki arada kitap bakarken Öyküm ile konuşmadan olmazdı 🙂
Şeker Kızım kitabını okuduktan sonra:
Kitabı bir çırpıda okudum bu akşam. 80 sayfa. Müge Hanım’a teşekkür ederim. Bir diyabetli olarak ben de bazen bir oradan bir burdan anlatırım tüm detayları. Bu sebeple kitabın anlatım dili ve bağlantıları güzeldi 🙂
Okurken ben böyle mi yaşıyorum dedim. Kan şekeri ölçümleri, insülin pompası, düzenli yemek, glucagone hypokit, pompanın setleri vs. Bunların hayatımızda kapladığı yeri gördüm. Bir başka diyabetlinin ve ailesinin yaşadıklarının resmini izleyince böyle düşünüyorsunuz.
Aklımda birçok cümle kaldı ama güldüğüm bir kısımdan alıntıdır. Lara tatilde ve kampta. Tekne turu yapılacak.
/… Kampın son günlerinde yapacakları tekne turu için bir gece önceden hem Lara’yı hem ağabeyimizi aradım ve buz kalıplarının içine yerleştirilmiş insülinleri ve glucagon’u tekneye binmeden önce mutlaka yanlarına almaları gerektiğini hatırlattım. Tabii tekneye binmeden önce bir kez daha aradım. Ağabeyimize, “Eğer Lara denize düşerse, Lara’yı bırak, o yüzer, ama pompayı kurtar” bile dedim…/
Benimde cok ilgimi cekmisti Ph olayi ama gercek hayatta uygulamasinin cok zor olduguna karar verip devamini getiremedim. Teori kismini bir kenara koyalim gundelik yasama uygulamayi yapabilmek bence imkansiz. Tarifler ve bahsedilen gidalar cogunlukla bizim mutfagimiza ait degiller. Surekli bahsi gecen yesil sivi toz olarak amerikada satiliyor. usenmedim onu bile getirttim bu kadar rezil bir icecek olamaz 🙂
Merhaba,
İlginç bir tesadüf eseri Lara’nın okulunda staj yapmaktaydım geçtiğimiz Diyabet Günü’nde ve o gün okula kurulan stantta Lara, arkadaşlarıyla kitabı satıyordu. Erkek arkadaşımın diyabetini öğrendiğimiz haftadan itibaren sarıldığımız kitaplara bir yenisini ekledim tabii orada hemen.
Öncelikle kitabın gelirinin AÇEV’e bağışlanmasının da etkisiyle kitaba ilgi hayli yoğundu öğrenciler arasında, gözlemlediğim kadarıyla. Bu nedenle de önden bir tebrik edeyim Müge Hanım’ı, hem bağışlama hem de okula stant kurma fikri için.
Kitabı bir şehirlerarası yolculuğumda bir solukta okudum. Müge Hanım, bir diyabetli en yakını olarak geçtiği adımları gayet içten bir dille anlatmış, tebrik ederim. Oldukça kısa ve günlük dilde yazıldığından, çoğu zaman odağın diyabetin dışına kaymamasından ötürü diyabetle yeni tanışan herkese tavsiye ederim kitabı. Özel waffle fikri aklımın bir köşesinde. Şartları olgunlaştırıp üretime geçmek için sabırsızlanıyorum. 🙂
Ayrıca hangi hastaneye gittiyseniz, orası nasıl bulunmaz bir yermiş öyle? Ailenin tüm bireylerine eğitim vermeler, portakala iğne yaptırmalar vesaire. Ütopyadan fırlamış gibiydi sanki o kısım. 🙂 Keşke bütün hastaneler öyle olsa!
Merhaba Ajda hanim,
Kitabi begendiginize cok sevindim. Kitapta bahsi gecen hastane Baskent Universitesi Hastanesidir. Sevgiler, Muge