Biraz avuntu eklemek istedim yaşama, ruhumuz dinlensin diye. Yasaklardan bıkanlar, yaşam biçiminden sıkılanlar, bunalıma girenler okuyun lütfen.
Gençsiniz bir gün tesadüf eseri bazı sıkıntılardan dolayı doktora gittiniz ve diyabet olduğunuzu öğrendiniz. Bu hastalıkla ilgili kulaktan dolma ama hiç önemsemediğiniz bilgileriniz var mutlaka, ama başınıza gelmesi bir hayli canınızı sıktı. Doktorunuz size tedavi yöntemlerini anlattı; ilaçlar eğitimler derken kendinizi bir girdabın içinde buldunuz. Karalar bağladınız mutsuzluğunuz maksimum seviyede ve çevrenizde bu konuyu bilen bir sürü akıl hocasının değişik önerileri ve kafa karışmaları ve de kısır döngülerin yaşanması asıl önemlisi mutsuzluk ve yaşamdan soğuma gibi semptomlar.
Tamam buraya kadar az bile bahsettim ve bu bahsettiğim madalyonun ön yüzüydü birde çevirip öbür yüzüne bakmaya ne dersiniz?
Öncelikle şunu düşünelim; gittiğimiz doktor yaptırmış olduğu tahliller sonucunda size şunları da söyleyebilirdi:
- Maalesef değerler şüpheli, sizi onkolojiye sevk ediyorum …………. olmanız olası.
- Size ……… besinler yasak kesinlikle yemeyeceksiniz -ki malumunuz doğuştan yasaklı glütensiz yaşayanlar var.
- Ooo böbrekleriniz iflas etmiş büyük ihtimal diyaliz ile yaşayacaksınız
- Siz önce bir göz doktoruna görünün gözlerinizi kaybedebilirsiniz
- Sizi bir uzamana sevk ediyorum maalesef belden aşağınıza felç gelebilir
- Ooo iç organlarınızda tahribat var durum vahim ameliyat ve ömür boyu tedavi ve de özel beslenim .Gibi……..bir sürü olasılıklar.
Bu liste uzayıp gider aslında bunlar belki uçuk sorunlar gibi görünse de yaşamın gerçekleri aslında.
Düşünsenize başınıza bunlardan biri de gelebilirdi, çok şükür sadece diyabet. Peki bu riskler hala yok mu?
Var elbette ama diyabetle yaşamayı öğrenen ve sağlıklı beslenip değerlerini her zaman normal tutan bir diyabetlinin;diyabetsiz bir yaşam sürdüren bir kişiden riski inanın çok daha az olacaktır. Literatür-de sürekli bahsedilen bir cümle vardır<<diyabetli uzun yaşar>> evet doğru kendine bakan diyabetli uzun yaşar.
Ama önemsemeyen, adam sende diyen, sıkılan ,yemek için yaşayan ve hatta atın ölümü arpadan osun diyen Diyabetli şahışların; yukarıdaki hastalıklara ve daha bahsetmediğim ciddi komplikasyonlara yakalanması kaçınılmazdır.Asla bana bir şey olmaz demeyin ve yaşamak için beslenin.<<Yaşam da yemek yemenin dışında o kadar zevkli şeyler var ki; genç ve sağlıklı kalabilmek ve de kimseye muhtaç olmadan dimdik ayakta ölebilmek gibi>>
Ayrıca değinmeden geçemiyeceğim;Biz erkelerin aklının nerede olduğu(!??) toplumca bilinmekte ve bu cinsiyetlerin yaşamlarının en önemli parçasının bu olduğu onsuz bir hiç olduklarını sanmaları bilinen bir gerçektir maalesef. Şunu unutmayın ki diyabetli erkeklerin şekerleri kontrol edilemezse kaçınılmaz son vuku bulur ve ilerleyen zaman içerisinde eşleriyle yada karşı cinsle kardeş olurlar.
O halde diyabetten korkmayalım sadece bilinçsizlikten korkalım ve diyabeti hastalık olarak görmeyip, aslında Diyabetin bir yaşam koçu olduğunu varsayıp O’nu beslemesini bilelim. Karar sizlerin sayın diyabetli dostlarım. (Görsel kaynak: 1001kadin)
Ünsal Kantarcı
Ünsal bey merhaba,
Yazı için teşekkürler bana ne kadar şanlı olduğumu bi kez daha hatırlattınız, gerçi bunu hiç aklımdan çıkarmamaya çalışıyorum dediniz ya “gençlik” biraz tecrübesiz biraz da isyankarlık var kanımızda ne yapalım, hoş görün af edin gitsin 🙂
Bu konu da sizlere, ki (yanlış anlaşılmasın) ne kadar şanslı olduğunuzun farkındasınız tabi iznizle bi örnek;
“Stephen Hawking” Hawking 1960’ların başında 21 yaşındayken tedavisi olmayan Amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalığına yakalandı. Motor nöronların zamanla yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden; ancak beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayan bu hastalık, Hawking’i tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkum etti.Ünlü bilim adamı, 1985 yılından bu yana sesini de yitirmiş olduğu için, koltuğuna yerleştirilmiş, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde insanlarla iletişim kurabiliyor. Kuantum fiziği ve kara deliklerle ilgili iddialarıyla, bugün yaşayan bilim adamları arasında dünyada en çok tanınan isimdir. Kitapları, 40 dile çevrildi; evrenle ilgili çılgın teorik bilgilerini popüler hale getirmek için gereken maddi bağımsızlığı sağlayacak ve Cambridge Üniversitesi’ndeki uygulamalı matematik ve teorik fizik laboratuvarını geliştirecek kadar da sattı. Hawking, hastalığıyla gizemli bir kişilik oluşturmaktadır. Son kitabı “Ceviz Kabuğundaki Evren”de, dünyanın büyük bir felaket ile karşı karşıya kalabileceğini belirterek uzayda insan kolonileri kurulmasını gündeme getirmişti. Bir fenomen haline gelen ve milyonlarca satan “Zamanın Kısa Tarihi: Büyük Patlamadan Karadeliklere” kitabı, Hawking’e asıl şöhreti getirdi.İlk kitabının yayımlanmasından bu yana gerçekleşen önemli buluşların ardındaki sırrı açığa çıkaran “Ceviz Kabuğundaki Evren”, “Zamanın Kısa Tarihi”nin bir devamı sayılabilir.Kendisi halen Cambridge Üni. ders vermekte.”
“Türkiye ile bu hastalık ile futbolcu Sedat BALKANLI ile tanıştı ki Sedat’ı bu hastalıktan değil bi tür kanserden kaybetmiştik.Allah rahmet eylesin.”
Sizlerden ricam bu gece yatmadan önce kendimizi Sedat’ın ve Hawking’in yerine koyup düşünmeniz.Şüphesiz ki herkes kendi acısını bilir ve o acı, onun için dünyanın en önemli, en büyük sorunu olur.
Sağlığımızın kıymetini bilelim o bi yerlere gitmeden önce.
Sağlıklı sağlıcakla kalın.
Hatice hanım yine muhteşem bir yorum ve örneklemeyle kaleminizi konuşturmuşsunuz.Her şeye rağmen ayakta kalabilmek, güçlü olabilmek ve her şeye rağmen yaşamdan tat alabilmesini bilmek…..
Önerinizi yerine getireceğimden en ufak bir kuşku duymanızı istemiyorum. Düşüneceğim Hatice hanım uykuma dalmadan önce……
Teşekkürlerimi ve saygılarımı sunar hep sağlıklı ve dimdik ayakta olmanızı temenni ederim.
TEŞEKKÜRLER.