Evettt gel gelelim sonra anlatırız dediğimiz detaylı kısımlara 🙂
Sene 2000. Henüz 11 – 12 yaşlarındayım. İstanbul Üniversitesi’nin tatil kampı vardı Enez’de. Orta iki bitti orta sona geçmek üzereyim. Liseye giriş sınavlarına hazırlanıyorum. Bu arada belirtmeden edemeyeceğim benim babam fizik öğretmeni. Haliyle birçok öğrencisi var sınava giren. Disiplini hat safhada. Sanki beni çok mu sıktı, üzerime çok mu titredi ne 🙂 Bütün arkadaşlarım çıkar gezer, Serra 20:00’da evdesin, ders çalışıcaz. Serra denize gitmeden önce bu testleri yapıcaz şeklindeki baskılar evet evet açık açık yazacağım bu baskılar içimde yer etmiş olmalı ki bu şekilde bir patlak verdim. Keza şimdiki düşüncelerime göre olacağı varmış oldu ama ailede kimsede olmayıp bende şeker çıkması beni o dönemlerde bu bahanelerin arkasında itmeye yönlendirdi hep. Her neyse.
Tatil herkes için çok güzel ancak ağzıma aseton kokusu, halisünasyonlar, geceleri kalkıp sadece 5 lt. suları bitirmem, kramplar, aşırı kilo kaybetmelerin, gece arkadaşlarla dışarı çıkarken özellikle wc olan yerlere gitmek istemek (Çünkü bi o kadar zamanım tuvalete gitmekle geçti.) artık canıma tak etmişti. Yeter dedim! İstemiyorum bu tatili, ben ölüyorum beni doktora götürün. Biricik dostum Merve diye bir arkadaşımın doğum günüydü ertesi günü. Plana göre onun doğum gününü kutlayıp dönecektik ancak dedim ki; ‘Artık dayanamıyorum. Ne olursunuz dönelim. Taakaatim kalmadı artık.’ Neyse apar topar döndük ancak yol üzeri olan anneannemin yazlığına uğramadan dönmek olmazdı. İnanır mısınız daha beni görür görmez sen şeker hastasısın dedi. İçimden o kadar nefret etmek geldi ki ondan size anlatamam. Sen yaşlısın nerden bileceksin dedim içimden. Bu arada ikide bir anneanne bana tatlı ver, meyve suyu ver demekten de alamadım kendimi 🙂 O sırada anneannem çaktırmadan kendi kardeşini çağırmış. (Kızı doktor. Şeker ölçüm aleti var diye.) Geldiler şekerimi ölçtüler ki makinede “high” yazıyor. Hiç bir şekilde bir sonuç vermiyor. Neyse dedik sabaha doktora gideceğiz zaten enfeksiyon kapmışımdır kesin, vücudumda mikrop vardır serum yerim geçer kafasındayım 🙂
Velhasılı kelam sabah oldu. Biz gittik Harbiye Diyabet Hastanesi’ne. Doktor dedi ki tip-1 diyabet. Nasıl olur nereden çıkar diye düşünmeye kalmadan doktor sıkıntı stres tetiklemiştir dedi. Tabi ailecek şok geçirdik. Hiç unutamam o sahneyi. Annem hüngür hüngür ağlıyor babam desen aynı şekilde. Ben bu kızı çok sıktım, altı üstü bir sınav, bu kadar üstüne gitmeyecektim diyerek kendini parçalıyor. O gün hastaneye yatıracaklardı beni ancak hastane tadilatta diye yatırmadılar. Her iki saatte bir insülin uygulaması verdiler. O iğneyi geçtim de ölçüm çubukları yok mu o 🙂 Doğru ölçümü yapana kadar kaç kutu boşa gitti 🙂 Tabi o zaman tüm ilaçlar, çubuklar paralı 🙂
Her neyse uymam gereken bir diyet listem var elbetteki 3 zeytin bir kibrit kutusu peynir ile başlayan 🙂 O gün bugündür zeytin yemem 🙂 Öyle sınırlama mı olur ya. Hadi onu geçtim yani herkes tecrübesiz ve o yaşta o hastalık olmaz kafasında. Yahu arkadaş ne demek olmaz oluyor işte. Yalan mı söyleyeceğiz sana. Niye çekiyorum ben bütün bu çileleri ya! Neyse gel zaman git zaman anneme içten içe bir kin nefret besledim yalan yok! Doktor 3 dedi diye sen 3 zeytin vermek zorunda mısın diye başlayan kavgalarımızda hep onu kötü bildim. Hiç inanmadım iyiliğim için yaptığına. Halbuki esas cahillik bende işte. Bir anne evladına nasıl bir kötü niyet besler ki! Çocukluk aklı işte. 11 yaşımdan 19 yaşına kadar hiç affetmedim onu. Düşman gibiyiz evde. Tabi o tüm özverisiyle yine tepemde 🙂 Bir de o zamanlar hayat şimdiki kadar kolay da değil yani 🙂 Ahhh ahhh ne kadar öpsem koklasam onu azdır! Canım annem benim çok seviyorum onu ya.
Büyüyorum yavaş yavaş. Bu kez bitmek bilmeyen imtihanlardan üniversite sınavları 🙂 İlki olmadı tabii ki. O dönemde kısa bi süre hastanede yattım yine. Onun arkasına sığındım kazanamayınca 🙂 Adeta bitmek bilmeyen bahanelerim hep var hayata dair. Ama çok şey öğrendim 🙂 Üniversite sınavlarına hazırlanırken bir gün midemi üşüttüm ve yemek yiyemez hale geldim. Madem yemiyorum iğne de olmayım dedim. Mantığa bak ne saçma 🙂 Ama onu yaptım ve olmadım 🙂 Sen misin olmayan 🙂 1 ayım hastanede geçti. Okula da gitmiyorum. Raporum var. Ohh misss. Sınav içinde herkes aman ne olacak seneye olur diye beni teselli ediyor. Nasılsa bahanem hazır ‘ben hastayım!’
Hastane sürecim aslında çok zor geçti. O sevmediğim annem 7/24 başımda yine (Allah kimseyi annesinden ayrı bırakmasın acılarını göstermesin.). İnsanlar hastaneye akın ediyor tabii. Aaaa nasıl oldu yaa bu diye. Benim sinirler tepemde oluyor. İşte arkadaş o yüzden buradayım diye. Neyse doktora yalvardım yakardım sınava gireceğim çıkar beni diye 🙂 Ona da bahanem hazır sanki sınav umrumda 🙂 Neyse çıktık hastaneden. Herkes üstüme titriyor tabi. Düzenimi kurdum ama peki ya sınav ne olacak? Zaman geçiyor. Babam öğretmen, herkesi sınava hazırlıyor peki ya kızı ne yapacak? Girdim sınava olmadı tabii 🙂 Babam dedi ki seneye artık 🙂
Tamam dedim güzel bi tatil yaparım. Hayata sıfırdan başlarım 🙂 VE DE ÖYLE OLDU! Hayata SIFIRDAN BAŞLADIM! Bu kez ben kazandım! Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi! Başarmıştım olmuştu! Kimsenin yüzü yerde değildi. Serra üniversiteli olmuştu. Her şeyin bi zamanı vardır derler ya aynen öyle oldu. Ben artık büyüdüm üniversiteli bir genç kız oldum. Kendi hayatımı idame ettirebilmeyi öğrendim. 3.5 senede de mezun oldum. Başarı buydu benim için.
Sonra üniversite hocama aşık oldum 🙂 Tabii o da bana 🙂 Komple hayatım değişti 🙂 Ben mezun olduktan bir sene sonra evlendim 🙂 İyi ki dediğim şansım o benim. Anlattım böyleyken böyle ben şeker hastasıyım dedim. O da beni tüm benliğiyle kabul etti! 3 senemiz bitti. Güzel bir hayatımız da var çok şükür. Kendisi doçent. Beni de zorla bu yola sürükledi 🙂 Ben de yüksek lisansımı yaptım sırada doktora 🙂
Şimdi diyorum kendi kendime hadi gelsin her şey üst üste. Zaman her şeyin ilacı. Korkmuyorum artık! İster ilerde çocuğum diyabetli olsun, ister eşim, ya da annem, babam! Bu hastalık değil ki yaşam tarzı. Hani hep o hayatlarına özendiğimiz mankenlerin o zayıf olmak için harcadığımız tüm emeklerin bilinçli yaşamı bu 🙂 BİLİNÇ MESELESİ BU!
Artık daha güçlü ve mutluyum. Kendime bu yaşamı eziyet haline getirmediğim için! Ki eziyet asla değil yaşam bilinci, yaşam tarzı bu. Hepiniz iyi ki şekerlisiniz kıymetinizi bilin. Allah başka dert tasa vermesin. Bizler bu hayatın özel insanlarıyız.
Hepinizi sevgiyle öpüyorum.
NOT: Romatizma hastalığıma da bir sonraki yazıda yer verelim olur mu? O da bir o kadar uzun ve derin bir konu 🙂
Şekerli günler efendim 🙂
Serra
NOT: Yazıyı Facebook ya da Twitter gibi sosyal medya kanallarında paylaşın. Alttaki Facebook, Twitter, Google+ ya da Pinterest butonlarına tıklamanız yeterlidir.
test
Yeliz Budak Etmeyin annelerinizden nefret biz sizi sizden daha çok düşünen varlıklarız bende oğlumla bu konuda çok ters düştüğüm zamanlar oldu.O kızarak ben ağlayarak kalktığımız çok sofralarımız oldu oda bi gün beni anlayacak umarım benim ona yaptığımı o kendine yapmaya başlayacak kendini korumayı öğrendiği gün beni anlayacak …sevgiyle kalın
Yeliz hanım merhaba,
Elbetteki şu an ki düşüncelerimiz bu yönde değil ancak ozaman ergenlik dönemi ile birlikte sağlıklı düşünebilmek ve 12 yaşındayken 27 yaş gibi düşünebilmek pek de mümkün olmuyor. Ama herşey gelip geçici. Ozaman onları hissetmeseydim belki bugün bu kadar güçlü olamayacaktım.
Tek gerçek ve geçmeyen şey şeker:) oyüzden artık onu hastalık olarak görmekten çok yaşam tarzı haline getirdiğimizde tüm sorunlar ortadan kalkıyor. Ewet çok üzdük sizleri belki ama çocukluk aklı diyelim, yaş küçüklüğüne verelim:)
Sevgiler
glsm_gulsumm Bir diyabetli annesi olarak her hikayede gözyaşlarımı tutamıyorum. Benimde kızım 10 yaşında ve iki senedir tip 1 diyabetli.zaman zaman benim kızımda benden nefret ettiğini hissettiriyor,beni sen doğurdun senin suçun demişti .o içinde kendi verdigi kabullenme savaşinda bir suçlu ariyor du .bizim bile kabullenmemiz bu kadar zorken kizimin bu tavırları çok normaldi .konuşarak hiçbirşeyin bizim elimizde oldugunu anlatarak çocugumuzu bilinçlendirmeye çaliştik.çok sükür Allaha şuanda herşey normalleşti.Hayatta hiç birşey bizim için çocuklarımız kadar değerli ve önemli değil. Biz anneyiz biraz sabır özveri ve sevgimizle inşallah herşeyin üstesinden geliriz.sizin şuanda ki durumunuzu okuyunca kızımın yarınlarına umutla bakıyorum. Hikayeniz bana umut verdi.?
Serra Selam,
Anneni ve babanı düşünemiyorum. Mahvolmuşlardır.
Benim de annem çok suçladı kendini ama suçlasa ne olur suçlamasa ne olur. Sonuçta tip-1 diyabet geçmiyor 🙂
Senin için bi köşe açalım. Sen o köşede hep kal ve yaz bize 🙂 Hikayenin içine çektin yine beni 🙂
Hocasına aşık olan öğrenci bi de evlenmişse takdir edilir 🙂 Ben en son lisedeyken Üçüncü Şahsın Şiiri’ni edebiyat hocamın gözlerine baka baka okumakta kalmışım 🙂 Aklıma onu getirdi yazdıkların.
İlk diyetisyenlerimiz ise bizi bizden almıştır. Hayatımızdaki birçok şeyi de etkilemiştir. Adetli listeler ve saman kağıtla ne zaman karşılaşsam kaçarım oradan 🙂
Hayatımız tip-1 diyabetle enteresan gitse de gerçekten biz kadın tip-1 diyabetliler daha bi farklıyız. Daha bir çalışkan, atik, dinamik, planlı vs. Bizi biz yapıyor bu detaylar. Tip-1 diyabetle ilk tanıştığım anda travmam olmadı. Hatta hiç önemsemedim. Neyin kafasını yaşıyordum bilmiyorum ama yalnız olmanın verdiği güçtü galiba.
Bu sebeplerle hayatımızda tip-1 diyabetle birlikte efsaneler yaratmak, farklı olmak ve diğerlerine rol model olmak güzel. Bunu daha iyi başarman umuduyla.
Not: Bi ara buluşalım 🙂
Sevgiler
ben gerçekten anlayamadım
sanırım ilk evrelerde yaşın da etkisiyle aileler suçlanabiliyor kendimi düşünüyorum 1 buçuk yıldır aklımdan hiç ailemi suçlayıcı fikirler geçmedi en nihayetinde bu diyabetin bir çok farklı sebebi olabilir neyse o değil de
esra hanım bakın ben şunu gözlemlerime dayanarak rahatlıkla söyleyebiliyorum bu tarz hastalık olur enggel durumu olur kız çocukları erkek çocuklarına kıyasla ailelerine daha çok zorluk çıkarıyorlar işleri kolaylaştırma konusunda daha isteksizler ve sanki kendilerine yapılanları görmekte daha pasif kalıyorlar
erkek çocukları sanki durumu değerlendirme yapılması gerekenleri görme ve durumlarını rasyonel bir tabanda değerlendirme konusunda daha mı başarılılar
ben bu konuyu uzun zaman önce düşünmüştüm bu konu da bunları açıklama konusunda bana fırsat oldu yazdıklarım size cinsiyetçi gelmesin
Öncelikle merhaba sevgili Esra hanım,
Bu değerli sayfada bu güzel sözleri duymak bana onur ve gurur verir. Çok teşekkür ederim. Ufacık da olsa insanlara bir şey aşılayabilmek, onları yalnız olmadıklarına ikna etmek sanırım tarifsiz bir mutluluk. Ben 16 sene önce kendimi bitek ben hastayım sanıyordum heralde ki bukadar güçlü bilinçli sosyal ağlar yoktu. Ama en güzeli de aslında belki de bugünleri görebilmek.
En kısa zamanda görüşmek dileğiyle seve seve ve müthiş bir heyecanla.???
Sevgiler
Sevgili gülsüm hanım merhaba,
Öncelikle eğer bir umut olabildiyse size tüm bu yazdıklarım ne mutlu bana?? elbetteki yazdıklarım 16 sene öncesine ait. Ozaman çocukluk aklım işte elbette suan durum tam tersi. Ailem annem babam da benım için çok mücadele verdi ancak yaşamamız gerekiyomuş ki yaşadıl. Belki de o dönemleri yaşamasaydım böyle bu günlere gelemeyecektim. Ama inanın herşey geçiyor. Zaman büyütüyor insanı. Bakın bu fırsatlara ne kadar güzelki bu şekilde sadece tatlı bir bağ ile insanlar kendilerini yanlız hissetmiyor. En güzeli de bu duygu işte.
Sevgiler