Esra’nın Notu: Uzun zamandır bir tip-1 diyabetli olarak tip-1 diyabetle yaşam şeklimi de birkaç haftadır sorguluyorum. Aşağıdaki yazı ve tip-1 diyabetli Dr Bernstein’ın yaşam şekli de kafa karışıklığımı arttırdı.
Aslında hayatımızda direkt ve dolaylı karbonhidrat alımı devam ettikçe insülin, doktor ve diyetisyen arasındaki hayatımız da devam edecek. Hem olası sağlık risklerimiz artacak hem de tip-1 diyabetin bize getirdiği maliyetler artacak.
Şunu hep söylerim; insülin ve doğru beslenme bizi hayatta tutan ve daha kaliteli yaşamamıza destek veren ana taşlardan. Ancak tip-1 diyabetli olduktan sonra her şeye daha bir bağımlı hale geliyoruz.
Aşağıdaki yazı eminim kafamızdaki karışıklığı biraz daha karışık hale getirecektir ama sorgulamaktan vazgeçmememiz gerekiyor.
Buğday ve Diyabet İlişkisi
Buğdayın kan şekerini bu kadar hızlı yükseltmesinin sebebi glisemik indeksinin yüksek olmasıdır. Glisemik indeks, bir gıdanın kan şekerini yükseltebilme potansiyelidir. Kan şekerini en hızlı yükselten gıda, saf glukozdur. O nedenle glukozun glisemik indeksi 100 kabul edilir ve diğer gıdaların ölçümünde kriter olarak alınır.
Tüm diyabet hastalarına yasaklanan şekerin (Sakkaroz – Çay şekeri) glisemik indeksi 59’dur. Glisemik indeksi yüksek olduğu için de, tüm diyabet hastalarına yasaklanır zaten.
Peki tüm diyabet hastalarının bol bol yemesi için teşvik edildiği tam buğdayın glisemik indeksi kaçtır biliyor musunuz? Tam 72! Yani, tam buğday kan şekerini şekerden daha hızlı ve daha güçlü şekilde yükseltir.
Neden Glisemik indeksi 59 olan şekeri diyabet hastalarına yasaklarken, glisemik indeksi 72 olan tam buğdayı bol bol veriyorsunuz? Bunu nasıl açıklayabilirsiniz? Şekeri yasaklamanız doğru, ama buğdayı bolca vermeniz korkunç bir yanlış.
Şişmanlatan İnsülin ve Cin Ali
Buğday ürünlerini yemeye başlayan hastalar 2 saatte bir yemek ihtiyacı hissederler. Kan şekerleri düştüğü için acıkırlar. Peki, insülin kan şekerini nasıl düşürür? Şekeri alıp da vücudun dışına mı atar? Tabii ki insülin gidip de şekeri dışarıya atmaz. Her şey vücudun içinde olup biter.
İnsülin hormonu yağ metabolizmasını artıran, yağ yapımını artıran bir hormondur. Yani, bir yandan da şöyle bir mekanizma meydana gelir:
- Tıpkı Amerikan Diyetisyenler Derneği ve ADA’nın dediği gibi 2 saatte bir beslenmeye başlarsınız. Onların önerisi üzerine günlük kalorinizin yüzde 60’ını tahıllı ürünlerden karşılarsınız.
- Bu tahıllı ürünler 2 saatte bir sizi acıktırdığı için yine önerdikleri gibi 2 saatte bir yemeye devam edersiniz.
- Bir süre sonra kilo almaya başlarsınız. Çünkü insülin salgınız hep yüksektir, hücrelerdeki reseptörler insüline karşı duyarsızlaşır, vücudunuzda yağ yapımı artar ve yağ birikmeye başlar.
- Bu yağ göbekte birikir. Sürekli büyüyen bir göbektir bu, buğday göbeğidir.
- Kilo aldıkça bir süre sonra ‘kilo vermeliyim, diyetisyene gideyim’ dersiniz.
- Diyetisyen size aynısını tavsiye eder: Her yemekte 2 dilim ekmek, ara öğünlerde sandviçler. Size birtakım diyetler verir.
- O diyetlerle bir miktar zayıflarsınız, sonra tekrar kilo alırsınız.
- Tekrar diyetisyen, tekrar kilo al, tekrar zayıfla, bir kısırdöngü şeklinde gider.
- Bir süre sonra zaten diyabet hastası olursunuz.
Ben bu durumu şöyle anlatıyorum: Eskiden ilkokul kitaplarında ‘Cin Ali’ vardı. Cin Ali bu önerilere uymaya başladıktan sonra “Obez Ali” oldu. Obez Ali diyetisyene gitmeye başladıktan birkaç yıl sonra da “Diyabet Ali” oldu.
Diyabet İlaçları
Diyabet ilaçları da kilo aldırmaya devam eder. Hele bir de hasta insüline geçmişse ondan sonra işi bitmiştir, ömür boyu insüline mahkûmdur. Bu hastaya ‘Sen insülin kullanan hastasın, günde 180 gram tam tahıllı buğday ürünü yemelisin’ deyip ha bire ekmek yedirirler. Ekmek yedikçe hastanın şekeri daha çok yükselir. Şeker yükseldikçe insülin dozu yükselir. Bir süre sonra şekeri düşmeyen, günde 100-150 ünite insülin kullanan, kilo veremeyen, perişan vaziyette, diyabetin her türlü komplikasyonlarına maruz kalmış hastalar haline gelirler. Bu hastalar, bu şekilde yaklaşıldığında iyileşmediği gibi, her geçen sene daha da kötüye gider. Bir kısırdöngüye girerler. Yapılan iş aslında budur.
Bugün ADA ve Amerikan Diyetisyenler Birliği’nin yaptığı iş, diyabeti artırmaktan ve bir çözümsüzlük sürecine sokmaktan başka bir şey değildir. Bu kuruluşlar direkt olarak diyabet ilacı üreten ilaç sektörüne hizmet etmektedirler. Bu iki kere ikinin dört etmesi gibi ayan beyan ortadadır. Bunun aksini kimse savunamaz.
Hasta İnsüline Hazırlansın Diye Kan Şekeri Yükseltiliyor
Peki, obezite ve diyabetin kat kat arttığını görmemize rağmen neden hâlâ o söylenen önerilere riayet ediyoruz? Bizim ‘burada bir yanlış var’, deyip, doğruları açığa çıkarmamız gerekmez mi? Bu genetiği değiştirilmiş buğdaydan uzaklaşmamız gerekmez mi? Niye kimse bunu yapmıyor? Çünkü bütün dünyadaki endokrinologlar, dâhiliyeciler ve diyetisyenler, ADA’nın ve Amerikan Diyetisyenler Derneği’nin söyledikleri her şeyi Tanrı kelamı gibi kabul ederler. Değişmez mutlak doğru olduğunu düşünürler. Bu kuruluşların yayınladıkları kılavuz kitaplara kutsal kitap muamelesi yapar, kitapta ne yazarsa aynen uygularlar.
Bugün Türkiye’deki uygulamalarda, doktorlar ve diyetisyenler hastalarına günde 130 ila 180 gram arası tam tahıllı ürünler verirler. Yeni yetişen öğrencilere de ezber şeklinde bunlar öğretilir. ‘Hasta insülin alıyorsa tam tahıllı ekmek vereceksin’ denir. Hasta insülin için kan şekeri yükseltilen hasta haline gelir. Yani, hasta kan şekeri yükseldiği için insülin kullanmıyor; hasta insüline hazırlansın diye kan şekeri yükseltiliyor! Bütün bunları dile getirince bilimsel yayınlardan bahsediyorlar. En büyük bilimsel yayın, toplumun kendisidir. Toplumun hali de, CDC’nin rakamları da ortada.
Diyetisyenler hâlâ beslenmeyi protein, yağ, karbonhidrat ve kaloriden ibaret görür. Besinler sadece bundan ibaret olabilir mi? Besinlerin içindeki diğer maddeler, sekonder metabolitler, yani bitkinin kendi ürettiği bitkisel kimyasallar (fitokimyasallar) ve dışarıdan katkı maddesi olarak koyulmuş kimyasallar ne olacak? Vücuduma nasıl etki ediyor, sağlığımı nasıl değiştiriyor biliyor muyum?
Bununla ilgilenen yok. Tek bildikleri ezbere besin piramidini uygulamak ve yağ kullanımını minimuma çekmektir. Kendilerine başvuran herkese light peynir, light süt önerirler. Hele bir de bunu çocuklara yaparlar ki bu tam anlamıyla cinayettir. Gelişme çağındaki bir çocuk yeteri kadar yağ alamazsa, zekâ geriliği olacak, beyin hücresi gelişmeyecek, hücre doğru gelişmeyecek, kolajen alamayacak, bağışıklık sistemi zayıflayacak, hastalıklara açık hale gelecek. Daha sonraki senelerde hastalıkları nedeniyle devamlı antibiyotik verilecek, vücudunda probiyotik kalmayacak. Her şey bir zincirleme reaksiyon şeklinde birbirine bağlı yürüyecek. Kimse işin bu tarafını konuşmuyor.
İçerik kaynak: http://umitaktas.com/tedaviler/bugday-diyabet-iliskisi
test
Esra Hanım Merhaba;
ben buna benzer bir oyunun su içinde yapıldığını düşünüyorum. günlük ihtiyacı olmamasına rağmen insanlara çok fazla su kullandırılıyor ve yanına yararları diye bir ibare ile samimi gösteriliyor. babam kimya öğretmeni olduğundan hep söylerdi su içmenin asıl amacı mide sindirimde yardımcı aradığında içeriği bir yanıcı ve bir yakıcı elementten oluşan suyu kullanmasıymış. yani aslında en kadar basit beslenirseniz veya ne kadar az yemek yerseniz suya en büyük ihtiyaç payı mide de olduğundan su tüketimi neredeyse sıfıra yaklaşıyor. şimdi bunu neden yazmak gerektiğini belirtmem gerekirse;
yazdığınız yazı bana şuan sahip olduğum bazı bilgileri onaylandığını gösteriyor. ve çok ilham verici insanın düşüncesini yeniden dizayn ediciydi. teşekkür ederim…Sisteme bir şekilde bağlanıyorsunuz ve yaşayabilmek için sistemin yaşaması için bazen neredeyse herşeyi ister istemez yapıyorsunuz. işte bireysel olarak cahil bırakılan halkın yardımına internet yetişince kötü niyetleri artık sezebiliyor ve hayatınıza yeniden kurgular getirebiliyorsunuz.
bu sabah televizyonda günde iki bardak süt için diyen bir kamu spotu izledim… evet doğrudur süt içmek önemlidir ama UHT süt kullanmak ne kadar zarar verir onu da Allah bilir. eğer sen bilgilendirir ken süt için faydalıdır diyor ama hangi süt nasıl ve ne zaman ne şekilde alınmalıdır konusunda bilgilendirme yapmıyorsan. o halkı UHTcilerin eline bırakacaksın demektir. hopp o zaman UHT lobisine yazın +1; daha arkasına gelecek sıfır adedini de istatistikçiler seneyi devriyesinde yazarlar zaten tefeyi tüfeyi hazırlarken…
NEYSE BELKİ DAHA DAHA ÇOK DAHA FAZLA DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR VAR ETRAFIMIZDA KEŞFEDECEĞİMİZ. AMA DURUMUMUZA YENİ BİR BAKIŞ AÇISI GETİRMENİN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞU ORTAYA ÇIKMAKTADIR. teşekkür ederim. ve iyi günler dilerim.
Sumer Yalçin Akatay O kadar doğru ki. Bende bu şekilde düşünürdüm ama cahillikden herhalde derdim. Kahvaltıda bile ekmek yenmediğinde( tam buğday). Tokluk şekerim 200 altı olmaya başladı
Kevser Başkara Esra Hanım ben bu söylediklerinize katiliyorum. Mesleğe yeni başlayan bir diyetisyen olarak Avusturya Graz Üniversitesinden bir hocadan aldığım eğitimle tam anlamıyla gözümü açtım. Hiçbir danışanima ekmek bugday vs. tavsiye etmiyorum. Üzgünüm ama bu onerilen şekilde beslenmeye devam edersek bir felaket ile karşı karşıya kalacağız. İki saatte bir beslenmek bir intihar. iyi ogun arası en az dört saat olmalı ki kilo kontrolü olsun. Ben bir çok farklı şekilde eleştiriyorum bu konuları.
Diyabetim Ben Kevser Hanım Merhaba, Yorumlarınıza kesinlikle katılıyorum. Bence de bir felakete doğru gidiyoruz. Buluşmayı ayarlarsak ayrıca sohbet ederiz smile ifade simgesi sevgiler, esra
Kevser Başkara Sabırsızlıkla bekliyorum buluşmayı. Paylaşılacak çok şey var gibi geliyor smile ifade simgesi Sevgiler…
Hüseyin Devecioğlu Esra hanım merhabalar ve paylasimlar icin tesekkurler..
Biz de okuduğumuz makaleler doğrultusunda ve diyabetli oğlumu gozlemledigimizde ayni sonuca vardik. Ve oglumuzun diyetinden beyaz ekmeği çıkardık.
Bu yazıyı okumadan yaklaşık 2 ay önce tip1 diyabetli aileler sayfasinda sofra şekerinin beyaz ekmekten daha masum olduğunu yazdım ama kabul görmedi ve paylasimim ve yorumlarım silindi.. Glisemik indeks tablosunun yanlış olduğu iddia edildi ve 100 denildi tüm seker türlerini koymama rağmen. Maltoz laktoz fruktoz sakkoroz vs vs..Ayni zamanda neden o zaman hipo durumunda ekmek vermiyoruzda şeker veriyoruz şeklinde bir yorum yapilarak görüş çürütüldü.
Diyeceğim o ki yarin ekmek üreticileri çıkar ve ekmegi kutsar..Fakat biz farklı fikirlere direk tepki göstererek değil acaba deyip düşünerek daha doğru bilgilere ulasabiliriz… Tekrar tesekkurler..
Diyabetim Ben Hüseyin Bey Merhaba, Bence gelişime açık olup olmamaktan geçiyor her şey. Ben de bazı yaşam şekilleri ve araştırmaları okudukça ‘neden’ sorusunu sorup duruyorum. Neden bu şekilde beslenmeye zorlanıyoruz? Neden insülin elimizden düşmüyor gibi. Bu arada tartışmak ve müzakere etmek gelişim sağlar smile ifade simgesi Ama gelişim gösterecek tartışmalar smile ifade simgesi Bu arada internet üzerinde çoğu glisemik tablo yanlış. Yabancı kaynaklar her zaman iyidir. Kişisel tecrübeler ve beslenme tercihleri olmalı. Ve mutlaka sistemin önerdiği şekilde yaşamak zorunda da olmadığımız için kendi yöntemlerimize göre de tercihler yapabilmeliyiz. sevgiler, esra
Kevser Başkara Esra Hanım, diyetisyen olunca ve eğitimdeki onerilerdeki yanlışlıkları gördükçe aslında biz sağlık profesyonellerine hayatını emanet edenlere ne kadar üzüldüğümu anlatamam.
Muharrem Hünerli İlgili durumun vücudumda birebir yaşamış biri olarak. Bir sene boyunca karbonhidrat tüketmeyerek. İnsülin kullanmayarak 6,3 te tutmayı başarmış bir Tip 1 diyabetim. İnsülin kullanarak gerekli öğünleri alsaydım bir sıkıntı yaşamazdım. Kilo alımım 67-70 arasına gelene kadar karbonhidrat azda olsa almaya devam edeceğim. Bu kilo aralığından sonra yiyeceğim tek karbonhidrat bulgur olacak ekmeği tamamen keseceğim. Sitede gelişmeleri sizlere yazarım
Esra Toroslu Düven Benim oğlum da 3,5 yaşında ve tip 1 diyabetli peki karbonhidrat alımı olmaması gelişiminde büyümesinde sorun teşkil eder mi ve de tam buğday ekmek yerine ana öğünlerde ne verilmesi uygun olur
Diyabetim Ben Esra Hanım Merhaba, Tip-1 diyabetli çocuklar için yorum yapmamız doğru olmaz. Çocukların büyüme ve gelişimlerini olumsuz etkileyecek detaylar olabilir. Bu sebeple doktorlar ve diyetisyenler karbonhidrat fakir beslenme önermiyorlar. sevgiler, esra
Diyabetim Ben Aslında konu direkt ekmek tüketimi değil. Buğday ve türevlerinin tüketimiyle ilgili. Örneğin tip-1 diyabetli Dr Bernstein ortalama 68-70 yıldır günde ortalama 30 gr karbonhidrat alarak yaşıyor. Ve sizden benden sağlıklı smile ifade simgesi Doğru kaynaktan, az orandan karbonhidrat ve daha az insülin. İnsülin bizi hayatta tutan en önemli araç olsa da olası bilinmeyen etkileri de var. sevgiler, esra
Kevser Başkara Karbonhidrati sebzelerden meyvelerden yogurttan alıyoruz zaten ekstra bir karbonhidrat almak gerekmiyor.
Diyabetim Ben Konuyu bilen Kevser Başkara ‘nın yorumlarını uzman ağızdan dinlemenizi öneririm Esra Toroslu Düven . Uzman görüşü gereken bir durum olduğu için benim ya da bizlerin bir yorum yapması uygun olmayacaktır. sevgiler, esra
Kevser Başkara Tabi sebze meyve alırken de dikkatli olmak lazim. Glisemik indeksten dolayı. ve diğer bazı nedenlerden dolayı örneğin GDO
Muharrem Hünerli Ben ana öğün dışında karbonhidrat tüketmiyorum. Ara öğünler süt meyve ya da yoğurt meyve ikilisini tercih ediyorum. Bir senedir HA1c 5,9 da tutmayı başarıyorum. Açıkçası kilo alım sınırıma ulaşınca karbonhidrat kullanımımı minimum düzeye çekeceğim.
Merhaba,
Yaziyi hayretle okudum. Canan Karatay da benzer seyler soyluyordu. Ekmegi birakali 2 ay kadar oldu. O kadar mutluyum ki anlatamam. Biraz fazla yiyorum ama sekerim hic 200 un uzerine cikmiyor. Ekmegi birakmayi herkese tavsiye edebilirim. Sevgiler.
Ayrica glüten kimse icin faydalı birsey değil.. Bir sürü komplikasyon ile iliskisi olan birşey. Özellikle alerji ve otoimmun hastaliklar
Merhaba arkadaşlar,
diyabetle tanıştıktan 3. hafta sonra buğday ve akrabalarıyla ilişkiyi tamamen kestim. 5. ayıma girdim ve inanın ekmeksizlikten hiç kimse ölmüyor. diyabetliyseniz mutlak suretle bırakmalısınız ekmeği. şiddetle tavsiye ediyorum. başlarda zorlanacaksınız fakat; ölçüm değerlerinin düşük seyrettiğini görünce zorluklara değeceğini göreceksiniz.
ben şunu merak ediyorum
karbonhidrat kaynaklarını kısıtlayarak beslendiğimizde toklu hissini nasıl sağlıyacağız ve ben zaten yeterince zayıfım bu tarz bir diyet iyice zayıflamamıza sebep olmaz mı
Mert Önal merhaba bende senin gibi düşünüyordum burda senin için bir yorum yazdım 🙂
http://www.diyabetimben.com/dr-bernsteinin-diyabet-cozumu-normal-kan-sekeri-degerlerine-ulasma-rehberi/#comment-36169
belki ufak bir fikir olur ona göre kendine bir yön çizebilirsin belki 🙂
Mert Bey Merhaba,
Aslında temel olarak protein ve lif bizi kurtarıyor. Proteinden de hayvansal protein kastediliyor. Bu ikisi hayatımızda olduğu sürece tokluk hissi gelir.
Sevgiler
protein ve lif yeterli derken mesela ekmeği çıkardık onun yerine peynir yumurta et vs. mı yiyeceğiz yoksa ekmeğin yerine birşey koymayacak mıyız
bu tarz bir bbeslenme sanki biraz zor ve alışılmışın dışında olduğundan alışveriş alışkanlıklarını vs. daha fazla değiştirmek gerekiyor sanki tek başına uygulanması zor bir diyet beraber yaşanan tüm bireyler bu yönde beslenmeye ikna edilmeli gibi bu da biraz zor onun dışında tek başına böyle bir beslenme tarzına geçmek zor gibi
anlatabildim mi bilmiyorum ama bu tarz sıkıntıları var bu tarz bi beslenmenin
Mert Bey Merhaba,
Kendimden örnek verebilirim. Ben hemen hemen hiçbir öğünde ekmek ya da tahıl grubu tüketmiyorum.
Öğle yemeğinde peynirli ve sossuz bir salata. Ya da kırmızı et ve salata. Akşam yemeğinde kırmozı et, salata ve yapmışsam kırmızı kinoa salatası. Ya da sadece domates, salatalık, roka ve peynir.
Eşref ve ben ortalama 4 yıldır satın alma alışkanlıklarımızı değiştirmiştik. Şimdi daha da değiştirdik. Market ya da pazardan aldığımız besinler değişti. Biz 4 hafta önce keskin bir geçiş yaptık. Ve şunanda bence her şey daha iyi.
Sevgiler
Esra Hanım duygularıma tercüman oldunuz, doktoromuzun benzer yazılarını okumuştum 🙂 Diyetisyenden geliyorum, moralim çok bozulmuştu. Karşımdaki kişiye hep saygıyla cevap veriyorum ama dayatılmış bilgilerle cevap verilip duruluyor. Gerçekten çok az doktor/diyetisyen vb. diyabet/insülin/pompa hakkında bilgi ve tecrübe sahibi ve paylaşımlar çok az. Bununla ilgili muhalif kişilere sunabileceğimiz bilimsel kaynakları çevirmeye/paylaşmaya çalışacağım izniniz olursa.**
“FDA ve oyunları”nı yazsak kitap olur, viral hastalıklar için durum neredeyse hep böyle; ilacı üretebileceğinde “biri” hastalığı ortaya çıkarır ve ağa balıklar takılır. GDO’lu/tam buğday/tam tahıllı ürünler için de bu durum böyle. [görüşüm/komplo teorim; “ilacımız(!) insülin insan eliyle üretilemeseydi, şu an zaten hiçbirimiz tip1 şeker hastası olmazdık” şeklinde… ] Şöyle bir yakın zamana bakalım. Ne hikmetse “Diyabetik ürünler” reyonlarının yanında hızla “Glutensiz ürünler” reyonları açıldı ve ürünler çeşitlendi. (başka ülkelerdeki bu durumu bilmiyorum) Sanırım çölyak hastalığının da yükselişte olmasını GDO’lu BUĞDAY ürünlerine borçluyuz. (!) Tabiki tek suçlu tam buğday değil. >> http://goo.gl/BGJbJL linkinden beğendiğim bir Dr. Ümit Aktaş yazısını daha okuyabilirsiniz. Anafikrini almanız önemli.
Esra Hanımın bahsettiği/paylaştığı konuyla ilgili yabancı ve Türkçe kaynakları hep araştırmaya çalıştım. 6 öğün yemek konusunda da çok direndim ve başardım artık 3 öğün yemek yiyorum. (Bunu söyleyip söylememek arasında çok kaldım… SAKIN ! Kendi kararınızla 3 öğüne düşmeyin ve diyetinizi değiştirmeyin. doktorum tarafından onaylandığı ve hakkında bilimsel yayınlar okuduğum/doktorumun da bilim dünyasından bu şekilde görüşler olduğunu söylediği için içim çok rahat.)
**tüm bunlar konusunda yabancı bir makaleden çeviri paylaşmayı istiyorum.
Not: Konular arasında hızlı geçişler olabilir affedin, çok doluydum, bir çırpıda yazdım.
Herkese merhaba,
Ben de ekmeği bırakalı (her çeşidini) neredeyse 1 yıl oldu ve üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi hissediyorum..tam buğday ve beyaz ekmeğin karbonhidrat değerleri aynı, yalnızca tam buğday ekmeğinin şekere dönüşme hızı daha yavaş diye biliyorum ben de…
Aslında bu yazılanları ve daha fazlasını Canan Karatay sürekli söylüyor fakat kadının üzerinde sürekli bir linç kampanyası var. Çünkü söyledikleri bir çok sektörün hoşuna gitmiyor, sosyal medyada caps olmaktan öteye gidemiyor. İlaç sektörü gerçekten çok acımasız. Bizlerin hem diyabete hem de ilaç sektörüne karşı mücadele ettiğini düşünüyorum…
Damla Hanım Merhaba,
Ben Canan Hanım’ın iyi bir pazarlama yaptığını düşünüyorum. Merakımdan bir kitabını satın alıp okumuştum. Hiçbir bilgi olmayan bir kitaba denk geldim galiba 🙂
Söylediklerinin bir kısmında haklı olsa da sosyal medyada caps olmaktan öteye gidemeyecek bence.
Ekmek konusunda ise; yapılan unun çeşidine göre kan şekerini yükseltme hızı değişiyor. Yani konu glisemik indeks. 25 gramı 15 gr kh içerir hepsinin ama glisemik indeksleri farklıdır. Hayatınızda bu yönde bir değişim yapmanızsa güzel bir adım.
Sevgiler
Kilo alımı problemi yaşayan arkadaşlar . Bir senede 54 kilodan 65 kiloya çıktım. 3 ana öğün (az miktarda karbonhidrat) ara öğünlerde süt meyve ikilisi ve spor . H1ac 5,9 hayatımda her şey düzgün gidiyor. (bu sitedeki yazılarımdan ilgli gelişimi ve neler yaşadığımı görebilirsiniz) Tarafımın görüşü her birey farklı bir organizmadır. Vücut değişkenleri farklıdır. Çok kiloluysanız karbonhidrat kısıtlaması fayda edecektir. Az kiloluysanız az miktarda karbonhidrat alımı ve düzenli sağlıklı beslenme , fast food dan uzak durma size kilo aldıracaktır.
Tarafımın görüşü br çok doktor ve diyetisyen otomatik pilota bağlamış gibi konuşuyorlar. Bilgileri yeni değil güncel gelişmelerden çoğu bi haber. Hastanede yattığım 14 gün boyunca bizzat tanık oldum. Pompa varmış nasıl bir şey diye sorduğumda . Onu kullanmak sağlıklı değil cevabı almış biri olarak bu öngörümde ısrarcı ve inatçıyım.
İlaç endüstrisine güvenmiyorum. Kar odaklı çalışan firmaların tamamen dürüst davranacaklarını düşünmüyorum. İnsülin yerine bir tedavi yöntemine mümkün olduğunca engellemek için çaba harcayabilecek kadar gaddar olabileceklerini düşünüyorum.Ya da ilgili tedavi yönteminin onlar için bir karlı iş olması durumunda izin vereceklerini düşünmekteyim. İlgili durum nedeniyle tarafım hiç bir firmaya ne sebeple olursa olsun kişisel bilgilerimi vermiyorum.
Bu anlamda Küba ‘da diyabet tedavi yöntemlerini araştırmaya başlayacağım. Bu konuda gerekiyorsa Büyükelçilik ile görüşeceğim.
[…] önsözü: Esra Hanım’ın “Buğday & diyabet İlişkisi ve Kısır Döngü” yazısını heyecanla okur okumaz, benim de bu konuda okuduğum yabancı kaynakları çevirip […]
[…] önsözü: Esra Hanım’ın “Buğday & diyabet İlişkisi ve Kısır Döngü” yazısını heyecanla okur okumaz, benim de bu konuda okuduğum yabancı kaynakları çevirip […]
Esra hanim merhaba,
Burada bence dogru olmayan bir bilgi var. Diyetisyenler günde 130 – 180 gr tam tahil bugday yeyin demiyor. KH alin diyorlar onu cesitlendirmek gerekiyor. Yogurt, süt, meyve vs ile. O KH nin tamami ekmekten alinmiyor. Yazarin bunu bilmemesi mümkün degil bence. Sükroz un glisemik indeksi tam tahil ekmekten fazla olabilir ama kepekli ekmegin glisemik indeksi 41. Bence kararinda KH yi dogru kaynaklardan almak cok önemli. Özellikle cocuklarda yeteri kadar KH almamanin gelisme bozukluklarina yol actigini arastirmalar gösteriyor. Iyi bir diyabet egitimi ile normal bir yasam sürülebiliyor, fazla alternatif aramaya gerek yok diye düsünüyorum.
Levent Bey Merhaba,
Burada çeşitlilik elbette esas. Ancak tip-1 diyabet yönetiminde karbonhidrat sayım yönteminin ortaya çıkması vücutta şekere direkt dönüşen grubun “karbonhidrat” yani “C” elementi. Glikozun formülü C6H12O6. Hidrojen ve Oksijen zaten olmazsa olmaz. C ise denklemi bozan en temel konu. C’yi sayarak ve çeşitli alsak dahi biz tip-1 diyabetlilerde direkt, indirekt C ve insülin dengesi kolay olmuyor. Bu noktada da ne kadar az C o kadar denklem dengesi deniyor. Tabiki bunun da handikapları, yaşa göre ihtiyaç sorunları vs ortaya çıkıyor.
Bu arada Ümit Aktaş’ın yazısıymış bu yazı. Oluşturduğu kimlikle kendisini onaylamadığım konular çoğunlukta. Ancak özellikle Dr Bernstein’ın kaynaklarına kulak vermenizi öneririm.
sevgiler