Uluslarası Diyabet Federasyonu Başkanı Michael Hirst: “Diyabet önlenebilir bir hastalık olduğu halde kişiler yaşam tarzlarını değiştirmediği için salgın hatta tsunami gibi hızla yayılıyor”
Hızla yayılan global bir salgın deyince şu günlerde akla hemen Ebola virüsü geliyor. Ama konumuz Ebola değil, onun gibi ölümcül sonuçları olan, basit yaşam tarzı değişiklikleri ile önlenebilecek bir sorun olmasına rağmen toplumda hızla yayılan diyabet.
Geçtiğimiz hafta diyabet hakkındaki güncel bilgileri edinmek için Danimarka’daydım. Dünyadaki insülin ihtiyacının yüzde 56’sını karşılayan Novonordisk’in fabrikasını gezdim. Üretimin tüm aşamalarını inceledim. Eğitimler boyunca diyabetin önlenebilir bir sorun olmasına rağmen nasıl hızla yayıldığını, yaşam tarzımızı değiştirmenin diyabetle mücadeledeki önemini, “ilaç fiyatı politikalarındaki sıkıntılar” nedeniyle henüz ülkemizde göremediğimiz, yakın bir tarihte de göremeyeceğimiz diyabet tedavisindeki son yeniliklerin neler olduğunu öğrendim. Yakında çok farklı tedavilerin geliştirileceği müjdelendi. Uluslararası Diyabet Federasyonu Başkanı Michael Hirst ve Novonordisk ilaç firmasının CEO’su Lars Rebien Sorensen ile özel röportaj fırsatını da yakaladım.
“Türkiye, Avrupa’da diyabetli oranı en yüksek ülke”
MIchael HIrst
Uluslarası Diyabet Federasyonu Başkanı)
Dünyada 382 milyon diyabetli var. 316 milyon kişi ise prediyabetik. Gerekli tedbirler alınmazsa 2035 yılında 1 milyar kişi diyabetli veya prediyabetli olacak. Diyabet bir sağlık felaketi. Önlenebilir bir hastalık olduğu halde kişiler yaşam tarzlarını değiştirmediği için salgın şeklinde hatta tsunami gibi hızla yayılıyor.
Diyabeti önlemek zor değil. Bunun için istekli olup harekete geçmeli. İnsanlar hayatlarında radikaldeğişimler yapamıyor ama bir-iki kilo vererek, otobüsten iki-üç durak önce inip birazcık hareket ederek, şekerli-yağlı yiyecekler yerine yoğurt, meyve ve salata tüketerek bile diyabetle mücadeleye başlanabilir.
“Dışlanmaktan korkmayın ve testleri yaptırın”
Diyabet 8-12 yıl içinde gelişen bir hastalık. Erken fark edilirse kişilerin diyabet olması engellenebiliyor. İnsanlar basit bir kan şekeri testiyle veya üç aylık HgA1c değerlerine baktırarak diyabet konusundaki risklerini ölçebilir. Böylece kalp krizi, inme, körlük, böbrek yetmezliği gibi geç teşhise bağlı olarak ortaya çıkan istenmeyen etkilerinden de korunurlar.
Türkiye’de diyabet şu anda 10 milyon kişiyi etkileyen çok daha ciddi bir sorun. Avrupa’da diyabetli oranı en yüksek ve yayılma hızı en fazla olan ülke. Bunda köyden kente göçün etkisi büyük. Köyde tarlada çalışan hareketli insanlar kendi ürettikleri doğal gıdalarla besleniyordu. Şimdi apartmanlarda oturuyor, plazalarda çalışıyor ve fast food yiyorlar.
Araştırmalarımız, ülkenizdeki diyabet hastalarının yüzde 45’inin hâlâ teşhis edilmediği yönünde. Pek çok kişi dışlanma korkusuyla doktora gitmiyor. Bu durumdan korkmayın ve gidip testlerinizi yaptırın. Diyabetli olduğu halde dünyada çok başarılı işler yapan kişiler var. Yeter ki tedaviyi aksatmayın, egzersiz yapın ve sağlıklı beslenin.
“Yeni ilaçlar hastayı özgürleştirdi”
Lars RebIen Sorensen (Novonordisk’in CEO’su)
1920’li yıllarda diyabet ölüm demekti. İnsülinin keşfi diyabet tedavisinin dönüm noktası oldu. 1980’li yıllarda hayvandan üretilen insülinden mayadan üretilen insüline geçildi. Bu tüm dünyaya yetecek kadar insülin üretebilmemize olanak tanıdı. Günümüzde diyabet, tedavisi sürekli geliştirilen bir hastalık.
Eski ilaçlarla hastanın yaşamı sınırlandırılıyordu. Yemek yemeden yarım saat önce ilaç alması gerekiyordu. Artık yemekten önce veya sonra istediğiniz zaman alabileceğiniz modern insülinler var. Bu ilaçların sorunu ise gece hep aynı saatte almanız gerekiyor.
Yeni jenerasyon insülinler ve GLP hormonuna benzer ilaçlar da bu nedenle çıktı. Hasta bu ilaçları istediği saatte alıyor. Üstelik bu ilaçlar sadece şekeri düşürmüyor; kolesterol ve tansiyonun düşüşünde, kalp hastalıklarından korunmada ve kilo vermede de etkili oluyor. Yan etkileri ise çok daha az.
Eski ilaçlar etkili ama ideal değil. Hastanın özgürleşmesi ve “normal” bireyler gibi yaşamasında yeni tedaviler çok daha etkili. Ne yazık ki bunlar Türkiye’de henüz yok. Geri ödeme sistemi, ilaç fiyatlandırma politikası ve kur sorunları nedeniyle yakın bir zamanda da gelebilecek gibi durmuyor.
Diyabette şimdiki yeni tedaviler bile kısa zamanda “eski” olacak. Dört-beş yıl içinde oral GLP’ler piyasaya sunulacak. 2020 yılında ise oral insülinleri üreteceğiz. Bu özellikle enjeksiyon korkusu olanların ve çocukların tedaviye uyumunu artıracak.
Kök hücreden insülin üreten hücreler oluşturacağız. Diyabet bir gün tamamen yok edilecek. Bunun için uğraşıyoruz. Tip 1 diyabeti yok etmeye daha yakınız. Tip 2 diyabete ise neden olan pek çok faktör var. Bu yüzden onu yok etmek biraz daha fazla zaman alacak.
Diyabet nedir?
Diyabet, kandaki glükoz seviyesini kontrol eden insülinin pankreas tarafından üretilmemesi ya da yetersiz olarak üretilmesi veya vücut tarafından etkin biçimde kullanılmaması sonucu ortaya çıkan kronik bir hastalıktır. (KAYNAK: http://www.milliyet.com.tr/-diyabet-tsunami-gibi-hizla/)