Diyabetli olduğumu ilk öğrendiğimde nasıl bir hastalık olduğunu bilmiyordum. Ki ailemde sadece babaannemde vardı. O da tip-2 diyabetliydi.
Normalde öğrenmeye ve kendimi geliştirmeye açık biriyimdir. Öğrendiğim konuları aktarmaya ve etrafımdaki kişileri de geliştirmek beni mutlu eder.
İnsülin tedavisini kullanmaya başlayacağım zamanlarda ailem insülini kötü bir madde gibi düşünüyordu. Yani bağımlılık yapacağını düşündüklerini söylemişlerdi.
O dönemde doktorlarım beni iyi bir şekilde bilgilendirdiği için aileme düşündükleri gibi bir durum olmadığını uzun uzun anlatmıştım.
Hastaneden taburcu olurken doktorlar, diyabet hemşireleri ve diyetisyenler insülin nedir, nasıl yapılır, kan şekeri ölçüm aleti nedir ve nasıl çalışır gibi tüm detayları bana anlatmışlardı. Artık bu teknik bilgileri hayatıma nasıl uygulamam gerektiğini yaşayarak ben öğrenecektim.
Bu süreçte psikolojimde herhangi bir sıkıntı yoktu. Ki halen yok 🙂 . Bu hastalığın benimle ömür boyu yaşayacağını biliyordum. Bu kabullenişi sağladığımda hayatın benim için daha kolay ve keyifli olacağından emindim.
İnsülin kalemi olmadığı dönemde enjektör ve insülin flakonu ile beraber dolaşıyordum. Üniversitede lavaboda kolumdan insülin yaptığımda bana kötü kötü bakan kişilere ‘ evet, eroin kullanıyorum ‘ demek bile keyifliydi 🙂 .
Zaman ilerledi ve insülin kalemi kullanmaya başladım. Bu sefer enjektör yerine dolma kaleme benzer bir araç vardı benim için. Dolma kalemi kutusundan çıkarır, iğne ucunu takar ve kolumdan insülinimi yapardım. Yer, zaman ve mekan hiç önemli değil. Kim nasıl bakıyor, kim beni nasıl görüyor umursamıyordum. Çünkü bu insülin kalemi olmazsa ben normal bir şekilde yaşayamam. O zaman burada en önemli kişi benim ve benim kan şekerim 🙂 .
Bu arada çanta olarak ya sırt çantası ya da yandan asmalı, büyük boyutlu çantalar kullanırdım. Çünkü ara öğünlerimi hep yanımda taşıyordum. Bu taşıma işi bazen işkence gibi geliyordu. Bu psikoloji ile bazen yanıma ara öğün almayıp abur cubur alıyordum.
Kan şekerimi ölçtüğüm zamanlarda da derste ya da dışarıda olayım fark etmiyordu. Derste masa üzerine ölçüm aletimi çıkarır, kan şekerimi ölçerdim. Dışarıdaysam gerekirse bir aracın üzerinde bile kan şekerimi ölçerdim.
Şimdi diyabetli olduğumu öğrendikten sonra ilk 5-6 senemi düşündüğümde bu şekilde bir psikolojide olduğumu ve yaşadığımı söyleyebilirim.
Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki diyabetli olmadan önce 64 kilo idim. Bu kilo konusuna bugün başka bir yazıyla devam edeceğim.