Diyabetli Olduğumu Kimsenin Bilmesine Gerek Yok! Ben Bilsem De Yeter
Yeni doğmuşum. Birileri telaşla koşturuyor. Bir şeyi bulmaya çalışıyorlar. Anlayamıyorum. Koşturalar mı! Doktorlarmış.
Herkes telaşlı.
Birileri ise daha da telaşlı, korkulu. Hem de ağlıyorlar. Ara ara bir kadının çığlığı, feryadı geliyor kulaklarıma. Üzgün üzgün bana bakıyor. Anlam veremiyorum. Galiba annem ve babam onlar.
Bense anlamsız baş ağrısı yaşıyorum. Midem bulanıyor. Kötü bir ağız kokusu var. Ağzımın tadı da bir değişik. “Annem süt verse ne iyi olur!” diyorum. Ne mümkün. Bir taraftan da ağlıyorum. Kollarıma bağladıkları kablolar, ara ara parmağımı delip “Hadi bakalım, şimdi şekerini ölçüyoruz.” diyen hemşire sesi. Bu arada benim tip-1 diyabetli olduğumu anlamışlar. Sonunda. Bense bebek çığlıkları ve ağlamalarımla “hayata ilk meydan okumamı” yapmışım.
Doğum günlerine katılıyorum arkadaşlarımın. Ya da benim doğum günüm kutlanıyor. Annem telaşlı. “Acaba doğum günlerini nasıl bir kan şekeri ile atlatır?” telaşı bu. Tabağıma koyduklarımı meraklı bakışlarla izliyor. Matematik yapıyormuş. Bense çocukluğun o enteresanlıklarını yaşayamıyorum. Hoş çocuk olmak pasta, çikolata vs yemek mi ki! Heyecanlıyım elbette ama bazen ben de ne yapacağımı bilmiyorum. Çocuk kendi doğum gününde pasta yememezlik yapmamalı ki! Ya da arkadaşlarımın kutlamalarına gittiğinde ben varım diye kimse endişe etmemeli ki!
Okula gidiyorum. Sokakta oynuyorum. Dizim, kolum kanıyor. Mutlu oluyorum. Kendimi en özgür hissettiğim yerler buralar.
Büyüyorum.
Üniversite sınavına hazırlanıyorum. Zorlu bir maraton. Kazanıyorum. İstediğim bölüm ve üniversiteyi kazanmak kolay değil. Ama başarıyorum. Hoş sınava girerken dahi diyabetimden dolayı çoğu endişelere sahip olsam da ve annem üst düzey endişe etse de kazanıyorum. Yine meydan okuyorum.
Aşık oluyorum. Sevdiğim kişiye diyabetli olup olmadığımı söyleme arasında gidip geliyorum. Fena aşık oluyorum.
İş hayatına atılıyorum sonra. İlk zamanlar tip-1 diyabetimle nasıl yaparım diye endişe ederken her şeyin yolunda gittiğini görüyürum. Başarılara imza atıyorum. Sürekli projeler üretip iyi işlere imza atıyorum.
Sonra bir ara diyabetimden dolayı okuyamaz, üniversiteye gidemez, “Aaaa onun yanında pasta yemeyelim.”, aşık olamaz ve evlenemez, işe giremez, başarılı olamaz… Olamaz da olamaz olumsuz cümleleri geliyor da geliyor kulaklarıma.
Kan şekerim düşerken ya da yükselirken ya da her şey gayet yolunda iken, bazen sebepsiz yere gerginken bir o kadar da mutlu olduğum anlarda, dizlerim ağrırken ya da şimdi şekerimi kontrol etmem gerek, yemek yiyeceğim insülini göndermem lazım, şekeri yüksek tuvalete yetişmeliyim gibi standart tip-1 diyabetli telaşlarımı yaşarken başardım aslında. Tüm başarılara bu koşullarda imza attım.
Kendi içimde yaşadığım bu meydan okumayı ben biliyorum. Başka kimsenin de bilmesine gerek yok aslında. Bu yüzden kendimi artık daha değerli, her koşulda tüm meydan okumaları sağlamış biri olarak görüyorum.
Tip-1 diyabetine rağmen tüm başarılara imza atmışlara ithafen…
Kurgulama – Esra Avcı
test
Esra hanım Merhaba
Kan tahlilimin sonucunda açlık insülinim 12 çıktı
7 yıldır tip1 d hastasıyım doktora gittim hormon testi istedim tip1 sen hic üretmiyordur pankreasın dedi bu tahlil sonucunda ise biraz üretim var diye konuştu ve beni endokrolojiye yönlendirdi, bu sonuc tam olarak neyi işaret ediyor bilginiz varmı?
Bu arada karatay diyetini deniyorum, tahlillerimde sadece kolestrol 220 cıktı, ki karatay kolesterolün bir hastalık olmadığını söylüyor, ilac firmalarının oyunuymuş tamamen, ilk başladığımda günde 30 ünite insülin vuruyordum daha sonea 22,23 seviyesine düştü bugğn itibari ile 18 inüte insülin 14 lantus 4 apidra olmak ğzere vurdum, gün icinde şekerim 170 i geçmedi. Çok umutlanmaya başladım hastalıktan kurtulacağımı hissediyor gibiyim.. açlık insülini ile ilgili bilginiz varmı? Tip1 db hastasında 12 olması neye işarettir? Teşekkürler