Öncelikle emeklerinizden dolayı sizi tebrik ediyorum Esra Hanım. Çok güzel bir siteniz var ve sonsuz teşekkür ederiz.
Ben de 10. senem de yazmak istedim. Şu an bile hala bunca seneyi nasıl geçirmişim diye şaşırıyorum.
On sene önce bugün 13 yaşındayım. Liseye yeni başlamıştım. Bana bi haller olmaya başlamıştı. Aşırı derecede yemek yiyor, su içiyor, zayıflıyor ve çok yoruluyordum. O kadar yorgun oluyordum ki sanki günlerdir uyumamışım gibi. Hergün ayakta kalmışım gibi çok bitkin ve halsiz hissediyordum. Halbuki bunların aksine sürekli uyuyor sürekli oturuyordum. İçimden hiç bişey yapmak gelmiyordu. Saçlarım çok dökülmeye başlamıştı. Ellerim kuruyordu, dudaklarım uçukluyordu. Gece yatarken yanıma şişeyle su alıp kana kana içiyordum. Tabi kanmak işin esprisi 🙂 Suya doymuyordum ve tabi tuvaletten çıkamıyordum. Bir gün annem beni takip etmeye başlamış gece uyumamıştı. Ben sürekli hareket halindeyken yanıma geldi; ‘İyi misin Merve? Neden bu kadar su içiyorsun kızım? Çok bitkin duruyorsun.’ dedi. Ben de ‘anne okul yoruyo’ beni demiştim. Konuşmaya bile mecalim kalmıyordu. Bazen sabah oluğunda annem yastığıma dökülen, sadece yastığıma değil tabi ki her yere dökülen saçlarımı, görünce içine şüpheye düşmüş; ‘Acaba benim kızımda, Mervemiz’de, kanser mi var?’ demiş. Annemin morali çok bozulmuştu. Keyfi kalmamıştı günlerdir. Böyle düşündüğünü de sonradan söyledi bana 🙂
Annem beni ablamla doktora gönderdi kendi gelmek istememişti 🙂 Anne yüreği sonucun kötü olduğunu hissediyordu. Cildiye doktoruna gitmiştik saçlarımın dökülmesi, ellerimin kuruması üzerine. Tabi cildiye doktoru diyabet teşhisi koyabiliyormuş. Doktor ellerime baktı; ‘Bugünlerde çok sık yiyip, su içiyor musun?;’ dedi. Sonra ablama; ‘Bu aralar çok asabi midir?’ diye sordu. Hepsi de bende vardı. Doktor benden kan vermemi istedi. Ablamla gidip kan verdik (tabi bu arada diyabetin ne demek olduğunu hiç bilmiyorduk. Ailecek kimsemizde yoktu çünkü.). Sonra kan sonucunu beklerken ablamla bir Cafe’ye girdik ve ben bol çikolatalı pasta, yanında da duble vişne suyu istedim. Afiyetle yemiştim hiçbir şeyden habersiz 🙂
Kan sonucumuz çıkmıştı. Doktorun yanına girdik ve bize dışarı çıkmamızı söyledi. Annem ablama şüphelendiğini söylemişti. Bana belli etmiyorlardı. Doktor bizi dışarı çıkıp beklememizi söyleyince ablam ağlamaya başlamıştı. Ben de; ‘Ne oluyor abla? Neden ağlıyorsun?’ diye sorarken doktorun odasına başka doktorlar girdi. Ben de artık korkmaya başlamıştım. Sonra bizi çağırdılar. Doktorlar beni oturtuyorlar. ‘İyi misin? Nasıl hissediyorsun?’ deyip biri gözlerimin içine bakıyor, biri sonuçlara bakıp bana diyor ki; ‘Sen bu şekerle (786 hiç unutmam bu sayıyı 🙂 ) nasıl ayakta kalabiliyorsun?’ diyor. Ben hala şeker ne bilmiyorum, ne demek istiyorlar anlamıyorum.
Hemen Kayseri’ye sevkim istendi. Ambulansa ilk kez o zaman binmiştim. Bu arada annemi soruyorsanız ben istedim diye evde pasta kurabiye yapıyordu 🙂 🙂 Doktorlar hemen beni ambulansa yerleştirdiler ve annemle babama artık haber verildi. Onlar da durumun şokuyla yanıma geldiler. O kadar bilmiyoruz ki şekeri. Annem Kayseri’de bu değeri düşürüp bizi salacaklarını sanıyormuş. Canım annem.
Sonra Kayseri’ye doğru yol aldık gidiyoruz ve ben anneme diyorum ki; ‘Anne pasta yapmış mıydın? Neden getirmedin? Burda yerdim. Çok acıktım.’ diyorum. Hemşire bana hem güldü hem de artık bundan sonra yediklerime dikkat etmem gerektiğini söyledi. Ben de ne gibi diye sorduğumda istediğim kadar tatlı yiyemeyeceğimi söylemişti. O hemşireyi hiç sevmemiştim 🙂 Nasıl olur da 13 yaşında ki bir çocuğa çikolata, pasta, tatlı, kurabiye yasak olur…
Ve sonunda hasteneye geldik. Beni adölesan servisine aldılar, yatırdılar, serum taktılar, kan aldılar. Veeee artık beni hayatımın bir parçasıyla tanıştırdılar. Doktorun dediği “Mervecim artık bir ömür boyu bu iğneler senin arkadaşın olacak”. İğneden arkadaş mı olurmuş? Ben nasıl ağlıyorum, susturamıyorlar. Anne, baba ne olur gidelim burdan, ben iyiyim diyorum. Kimse beni anlamıyor. Ta ki o da arkadaşım Gökhan’dan başka 🙂 🙂 O da diyabetli ve tanışalı 6 ay olmuş. Tam iki hafta hastanede kaldık annemle birlikte.
Diyabet eğitimlerim tamamdı. İnsülin yapmayı tamamen öğrenmiştim. Canım çok acıyordu ama mecburdum. Bunu beynime çok güzel aşılamışlardı. Diyetisyen, doktor abla bana ‘şeker kız candy’ diye seslenirdi. Bu çizgi film karakterini çok severdim ama o günden sonra sevmemiştim 🙂
Sonra ben bir şekilde taburcu oldum ve evime, okuluma döndüm. Yozgat’ta yaşıyorum bu arada. Okula gittim, kantinin önünden geçerken benim için ölüm gibi oluyordu. Arkadaşlarımın elinde çikolata görsem çikolata yerine kafayı yiyordum. Eve gitmek istiyordum. Sanki eve gitsem çikolata yiyebileceğim benimkisi de laf 🙂 En azından annem eve tatlı bir şeyin girmesine izin vermiyordu alışana kadar.
Sonra bir sene geçti, iki sene geçti ben o kadar iyi kontrol ediyordum ki diyabetimi, Çok sağlıklıydım ve çok mutluydum. Ta ki gizli gizli yiyene kadar ve hastanelik olana kadar 🙂 🙂 Her defasında kendime söz veriyordum yemeyeceğim diye. Bir kaç gün sözümü tutuyordum sonra tekrar bozuyordum 🙂
Ve şimdi 22 yaşındayım ve üstelik hamileyim 🙂 O kadar güzel giden bir süreçteyim ki bebeğim benim kötü giden diyabetimi yoluna koymamda çok yardımcı oluyor. Her şey benim ve onun için. Yeter ki o da diyabetli olmasın, benim yaşadığım sıkıntıları o da yaşamasın, diye elimden gelenin en iyisini yapacağım. Aslında daha çok anlatmak istediklerim vardı ama başka diyabetli arkadaşlarımın da hikayelerini okumak isterim.
Herkese sağlıklı güzel günler süper şekerler 🙂 Ve inşallah diyabetsiz bir yaşam dilerim…
Merve Can
test