Faranjit Değilmişim Doktor, Tip-1 Diyabetimben :)

Sizden GelenlerFaranjit Değilmişim Doktor, Tip-1 Diyabetimben :)

28 yaşındayım ve 4 senedir Tip1’im. Sanırım benim Tip 1’im diğerlerine göre biraz geç buldu beni. Ailede Tip 1 yok Tip 2 ise uzak akrabalarda var dolayısıyla bu konuda çok tecrübesiz ve bilgisizdik.

Hikâyeme gelince; Sanırım biraz uzun ve ayrıntılı olacak ama inşallah okurken sıkılmazsınız. Ben bunu kısa anlatamam ki bu benim hayatım, ayrıntıları anlatmazsam yaşadıklarımı nasıl tarif edebilirim bilemiyorum.

İkinci üniversitemi okuyordum. Fakülte birincisiydim ve henüz ikinci sınıftaydım ki önce sağ bileğimin üst kısmında sonra sol bileğimin üstünde kırmızı kocaman kabuklu bir tahriş sorunu yaşadım. Ki benim ellerim Erzurum’un bilmem kaç derece soğuklarında bile tahriş olmazdı 🙂 Yine o dönem daha önce hiç yaşamadığım halk arasında çıban denilen cidden çok ağrılı oluşumlar 🙂 çıktı bende. Ama strese bağladık bunların sebebini, ders stresi, gelecek kaygısı filan diyorduk annemle.

Tabi bendeki değişiklikler sadece bunlar değil. Bir gecede en az iki üç kez oluşan ve ağrısı on, on beş dakika süren kasılmalar yani gece krampları (dayanılmaz bir ağrı, bilen bilir, sanki baldırlarınızı birileri bıçakla oyuyor, 🙁 ertesi sabah o bacağınızda, üzerine bastığınızda yine ağrı), yine gece tuvalete kalkmak nedir 24 senedir bilmeyen ben, aynı gece iki üç kez kalkmaya başladım (özellikle gece saat 3’te mutlaka!).

Gün içinde ise o kadar su içiyorum ki anlatamam, hatta birinde akşam İngilizce kursunda bir arkadaşım dedi ya sen ne kadar çok su içiyorsun? Bu aralar niyeyse hep böyle dedim. Şişedeki su bitecek diye korkuyordum resmen, elimdeki yarısında olsa bile bir şişe daha alıp çantama atıyordum.

Tabi iştahım nasıl açık, tatlıyı zaten severdim ama resmen elimden tatlı atıştırmalıklar hiç düşmüyordu. Fakat buna rağmen ben iki ayda 10 kilo birden verdim. Kilo vermeyi tamamen çok su içtiğime ve çok koşturduğuma filan bağladık. Ayrıca hatırladığım en önemli şey öğleden sonraki ilk dersler yani öğle yemeğinden sonraki dersler 🙂 fakültenin hep aynı bir sınıfında yapılıyordu. Diyordum ki ya bu sınıf çok kasvetli hep uykum geliyor bu sınıfta, sanki suç sınıftaymış gibi! 🙂 Bir defasında, hoca yüzüme bakarak ders anlattığı sırada hem de, gözlerim kapandı, zor açtım, ve öyle utandım ki. İnternetten araştırdım diyabetin belirtileri diyordu, gördüm ama üzerime konduramadım – bizde kimsede yok ki canım ne diyabeti dedim, ama annem bi doktora gidelim dedi yoktur bi şey ama gidelim içimiz rahat olsun dedi 🙂 vizelere o kadar az kalmış ki odaklanmışım çalışmaya- vizeler bitsin gidelim dedim anneme ama eminim yok bir şeyim.

Tabi vizelere yetişemeden, hiç unutmuyorum, 31 Mart vakası diyorum gülüyorum, ertesi gün de 1 Nisan ama bu şaka değil, hayatımın en büyük gerçeği oldu bir anda. İşte Mart’ın son günü kardeşimle dışarda gezdik burger menüler, büyük boy kolalar, dondurmalar, üzümlü çikolatalı drajeler maşallah bayağı bir depoladım şekeri. Tabi iyi ki de yemişim diyorum onları yoksa öğrenemezdim ki gerçekleri, ben öyle hiç hasta olmadan doktora gitmemiştim ki kontrol amaçlı filan o yüzden vizelerden sonra da gitmezdim geçiştirirdim kesin. Neyse eve geldik, başımda tarif edemeyeceğim bir ağrı, şakaklarım patlıyor ağrıdan, önce rutin migren sinizüt filan dedim ağrı kesici içtim yok geçmiyor aksine şiddeti artıyor, kaldıramıyorum başımı.

Hemen acile gittik, cumartesi akşamı acilden başka nereye gidilir ki? Neyse muayene ettiler, soğuk algınlığı var, faranjit olmuşsun dediler bir de penisilin ve serum, 9 tane daha penisilin verdiler günlük yaptırmam için, tamamdır. Tam kalkıp gidiyorduk annem dedi ki internetten baktık da şekerden şüpheleniyoruz gerçi bi şey yoktur, bizde kimsede şeker yok ama bi şeker ölçümü yapın içimiz rahat etsin 🙂 ölçtüler şekeri 425 tekrar ölçtüler yine aynı. En son ne zaman bir şey yedin dediler 4-5 saat olmuştu.

Herkes başıma toplandı, sonrası malum tahliller tahliller, bizde ise şaşkınlık, annemin babamın gözleri yaşlı bakamıyorlar gözlerimin içine. Ben hayatı çok umursayan biri değilim ben sadece bundan sonra ne yapacağım dedim içimden, tatlı ve çikolata en çok sevdiğim şey 🙂 ona üzüldüm galiba sanırım 🙂  gece 01’e kadar serum içinde insülin verdiler 200’ün altına indirene kadar uğraştılar. Yer olmadığı için yatırmadılar, eve çok yakın olduğu için hastane, ertesi bir kaç gün her insülin vakti hastaneye gidip insülini yaptırdım. Yani 1 Nisan’ın ilk saatleri hastanede geçti 🙂 şaka gibiydi hakikaten.

E ne oldu, alıştım, bir kaç ay sonra tam doğum günümde pompa takıldı, yaşıyorum bir sıkıntım yok, mutluyum, komplikasyonum yok, mezun oldum, akademisyen oldum, evlendim, inşallah bundan sonra da hayatımda herşey iyi gider. Tek sorunum pompadan sonra çok kilo aldım maalesef iştahım yerinde kilo vermeye çalışıyorum, o kadar.

Hımm bir de tez yazıyorum. Sizinle hikayemi biraz uzuuuun bir şekilde paylaştım ama sanırım içimi dökmeye ihtiyacım vardı, bazen bu diyabetli olma olayı bizi bunaltsa da moodumuzu düşürse de çok da takmamak lazım yaşayıp gidiyoruz 🙂 alıştıktan sonra her şey kolay. Olumlu bakmak lazım daha kötü şeyler de olabilirdi, hem demiyor muyuz diyabet bizim en iyi arkadaşımız bazen aramız açılsa da düzelti veriyoruz hemen 🙂 Başka şansımız mı var ki 🙂

Mutlu günler 🙂

Ysmn

NOT: Yazıyı Facebook ya da Twitter gibi sosyal medya kanallarında paylaşın. Alttaki Facebook, Twitter, Google+ ya da Pinterest butonlarına tıklamanız yeterlidir.

1 Yorum

Bir yorum yapın.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Diğer yazılar

%d blogcu bunu beğendi: