Esra Hanım ve Tüm Diyabetli Arkadaşlara Merhaba,
Öncelikle 38 yaşındayım. Evliyim. 14 ve 7 yaşlarında 2 kız çocuğu babasıyım. 7 yıllık tip-1 diyabetliyim.
Benim de diyabetle tanışma hikayemi sizlerle paylaşayım:
2005 yılında sıcak yaz aylarında yoğun bir iş temposu ile makine montajıyla uğraşmaktaydım. Birden bire bende anormallikler başladı. Çok aşırı su içmeye ve çok sık tuvalete gitme ihtiyacı duymaya başlamıştım. Bunun yanında da; kilo kaybetme, halsizlik ve bulanık görme gibi diyabetin en baş belirtileri ortaya çıkmaya başlamıştı.
Çalışma arkadaşlarım da bu durumu fark edip bana; “Sende bir tuhaflık var. Çok halsiz, yorgun görünüyorsun. Hatta bakışların bile değişti. Bir doktora görün.” diye tavsiyelerde bulunsalar da ben hiç kulak asmadan, zor da olsa çalışmaya devam ediyordum. Çünkü hastaneye gitmeyi hiç sevmeyen biriydim. Ben de arkadaşlarımı; “Şimdi bu sıcaklarda çok yoğun çalışıyor ve yaptığımız iş oldukça ağır. Efor sarf ettiğimiz bir işte çalışıyoruz ve çok terliyoruz. Bu yüzden kilo veriyorum. Vücut çok su kaybediyor ve haliyle de çok su içiyorum.” diyerek geçiştiriyordum.
Bu şekilde, 1 hafta daha aynı tempoyla, zorlandığımı hissederek çalışıyordum. Ama artık kendimi de bayağı bir acayip hissetmeye başlamıştım. Bunlara bir de şiddetli baş ağrısı ilave olmuştu. İşyerimizdeki çay molalarında ise çayı 3-4 küp şekerle içiyordum. Arkasından hemen aşırı derece baş ağrısı oluyor ve adeta beynim zonkluyordu. Ağrı kesicilerle 1-2 gün daha gittim. Sonrası baş ağrılarım dayanılmaz bir hal alıp, ağrı kesiciler de fayda etmemeye başlayınca en son çare olarak soluğu hastanede aldım.
Muayeneye çıktığım doktora aşırı derece baş ağrısı şikayeti ile gitmiştim. Tabii doktor da konusunda uzman bir dahiliyeciydi. Diyabetimi anlamışçasına bana; “Çok su içip içmediğimi, sık idrara çıkıp çıkmadığımı, halsizliğimi ve kilo kaybedip kaybetmediğimi” sormuştu. Ben de; “Evet aynen, çok farkında olmasam da bunlar bende şu anlarda var.” dememle; “Evet Hakan Bey, anlaşılan ve anlattıklarınız kadarıyla diyabetle birebir belirtiler bulunuyor.” demişti. Ertesi sabah, aç karınla bir kan tahlili yapılması için beni tekrar görmeyi ve inşallah o korkulan rahatsızlığı görmemeyi umut ederek çağırdı.
Ve ertesi gün çıkan sonuçlar korkunçtu. Açlık kan şekeri: 735 mg/dL, HbA1c:17 ve kolesterol: 600’lerde idi . Doktorum malesef tip-1 diyabetli olduğumu, hemen hastaneye yatmamı ve insülin tedavisine başlanmasını söyledi.
Buna karşılık şaşkınlıkla benim tepkim; “Diyabet benim aklıma gelebilecek belki de en son bir şeydi. Ayrıca aile soy ağacımızda hiç böyle bir rahatsızlıkta görülmeyişiydi.” demek oldu.
Doktoruma hastanede yatamayacağımı, bunun bir ilacı ya da iğnesi varsa onları yapmasını ve mümkünse izin verin de gideyim desem de 🙂 , O’da bunun kronik bir rahatsızlık olduğunu, ömür boyu bununla birlikte iyi bir dost gibi yaşayacağımı vs. anlattı. Hatta bu şekilde birkaç gün daha geçirirsen komaya girip hayatını kaybedebilirsin demesiyle ben orda moralmen çöktüm ve çaresizce hastanede yatmaya karar verdim.
Yatışımdan hemen sonra, o moral çöküşüyle birlikte komaya girdim. 2 günlük koma sürecinden sonra kendime gelmeye başladım. Her yanımda serumlar, alet edevatlar içinde sıkı bir perhiz, bir yandan parmağımdan kan alınıp, bir yandan kolumdan insülin yapan hemşirelerle birlikte tam 10 gün süren bir tedavinin sonunda hastaneden taburcu oldum.
Bu arada insülin yapmayı, kan şekeri ölçümünü de öğrettiler. Diyetisyen listesi ile insülin dozlarımı da ayarlayıp, 10+10+10: Novorapid Flexpen, 14: Lantus ile tedavim başlamış oldu.
Kendime gelmiş ve eski gücümü kazanmaya başlamıştım artık .
Yaşım o zaman 31 idi. 69 kilodan 58 kiloya düşmüştüm. Tedavimin başlamasıyla kilo da artıyordu . Doktorum 70 kiloya kadar alabilirsin demişti.
Bugün 69-70 kilo arasında aynen devam ediyorum. Kilo artışıma göre bugünkü insülin dozlarım da arttı . Yiyeceğim extra bir şey yoksa 17 doz, ara sıra tatlı türü canım bir şey isterse de 20 doz gibi ayarlamalarla canımın istediği tatlılardan yiyebiliyorum 🙂 . Duruma göre Lantus’u da 18-22 doz arasında yapıyorum.
Bu dozlar sizi şaşırtmasın. Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği ve yiyeceğim çeşide göre, miktara göre düşürüyorum dozları. Karbonhidrat sayımını artık pek de kullanmayıp göz kararı, kabataslak karar ile insülinlerimi yapıyorum .
Çıkan ölçüm sonuçlarım da olması gerekenler gibi olunca çok fazla sorun yaşamıyorum.
Şu an 38 hatta 39 yaşıma girmeme çok az kaldı:) diyabet teşhisimden 15-gün sonra da 2. kızım dünyaya gelmişti. Küçük kızım ve diyabetim aynı yaşta.
Birlikte büyümeye devam ediyoruz 🙂 .
Tüm herkese sağlıklı günler diliyorum.
Selamlar
Yazar: Takipçilerimizden Hakan Bey
Hakan Bey Merhaba,
Bir bayan olarak yazdığınız yazı benim için çok değerli.
Öncelikle paragraf paragraf, sabırla ve duygularınızı da içine katarak yazdığınız bu yazı için teşekkür ederim.
Bir erkek diyabetlinin nasıl bir süreç yaşadığını, tüm diyabet belirtilerini çok iyi bir şekilde yazmışsınız.
735 mg / dL olan kan şekerinizi okuyunca şaşkınlıktan eşimle birbirimize bakakaldık. Size bir şey olmamış iyi ki de. Sizi tanıma fırsatım oldu.
Ben 520 mg / dL ile tedavi sürecine başlamıştım.
İki kızınız da size bolca sevgi ve umut getirmiştir. Onları benim ve eşim için öpün. Eşinize eşimin ve benim selamlarımızı da iletin lütfen.
Tekrar çok çok çok teşekkürler yazınız için.
sevgiler
Esra Hanım Merhaba,
Evet benim diyabet ile ilgili hikayemde böyleydi. Elimden ve aklımdan gelenleri paylaşmaya çalıştım.
Kızlarımı sizler için öptüm:) Eşiminde sizlere selamları var. Bu sayfalarınızda yer aldığım için ben de sizlere çok teşekkür ederim.
sevgiler
Hakan Bey Merhaba,
İnanın çok ağladım okuduğumda.
Her yazdığınız cümle beni ve eşimi çok etkiledi. Kendimi, diyabetle tanıştığım zamanlara götürdü yazınız.
Yazılarımı yazarken bu kadar etkilenmiyorum ama başkasının yazdıklarını okuyunca farklı oluyormuş.
Yazmaya devam edin. Çok güzel bir yazım diliniz var.
sevgiler