öncelikle kendimi tanıtayım. ismim kübra. 24 yaşında henuz 8 yadır tip 1 diyabetim. MEB de psikolojik danışman olarak çalışıyorum. bu ulkede öğretmenlerin ortak kaderidir evimden ve ailemden tam 1300 km uzaktayım.
şubat 2012de artvin de görev yamaya başladım ve haziran 2012 de tip 1 olduğumu öğrendim. genetik bir tarafı var elbet babam amcam topluca dm ciler. fakat ben diyabet ile ilk yüzleştiğimde hemen etiketi yapıstırdım: evimden uzakta olduğum için tamamen psikolojik etkilerle oldu dedim. kısmen hala daha aynı fikirdeyim. eve bir döneyim bu insülinler bitecek diyorum fakat kendimi kandırdığımın da farkındayım. işim insanların olumsuz yargılarını olumluya çevirmek ve hayatlarını daha yaşanılır hale getirmek için onlara yardımcı olmak fakat atalarımız güzel demişler: terzi kendi söküğünü dikemiyorum.
teşhisin konulduğu ilk günler tahlillerde 200 ü gördüm şeker düzeyinde. fakat sonraları 200 de neymiş diyecek durumlarda yaşadım. 300 350 de oldu zaman zaman. sonuçta düzey ne olursa olsun bana dedilerki sabah öğle akşam 4 doz humolog, gece 20 doz lantus vurmam şart. tamam dedim dedim ama nasıl yapılacak bilmiyorum. çünkü ailedeki şeker hastaları hem tip 2 insüline dair en ufak bir fikrim yok. ilk anda doktorlar hastaneye yatacaksın dediler ama yalnız oldugumdan cesaret edemedım ve yatmayı reddettim. artvin devlet hastanesinden eğitim al dediler. bu arada trabzondaki üniversite hastanesi bana bu teşhisi ve yönlendirmeyi yaptı ilk anda. artvin devlet hastanesi ne sonuçlarla geldim gelmesine ama bana ne bir eğitim verdiler, ne iğne nasıl vurulur, ölçüm nasıl yapılır diye gösterdiler. sudan çıkmış balık gibiydim. ilk iğnemi yallah bismillah diyerek hızlıca saplayarak yaptım. bir hafta bacağım mosmor dolaştım. çünkü elime hiç iğne almamıştım ve hiç bir fikrim yoktu.
1 – 2 ay kendi buluşlarımla insülin kullandım fakat sonra başka bir üniversite hastanesine gidebildim ve eğitim aldım. ama anladım ki bu eğitimler çok yetersiz. mantığa oturtmada işe yaramıyor.
o zamandan bu zamana ara ara kafama göre insülin kullanımını bıraktım. ölçümleri yapmadım. bunları da hep ailemin yanına döndüğüm zaman yaptım. çünkü bir yargım vardı: Eve döndüğümde tip 1 bitecek.
ama öyle olmuyormuş yeni yeni anlıyorum. kontrol etmediğimde ve beslenmeme dikkat etmeyip aşırı şeker tükettiğimde böbreklerimde ağrı ve gözlerimde yanmayla aşırı susama isteği oluyor. ve ben bunu görmezden geliyorum. sanki görmezden gelince bitecekmiş gibi. zihnimin mutlak gücüne inanıyorum ama saçmalıyor.
tabi hala daha devam eden kısmi bir reddetme durumum var. GEÇECEK diyorum. bu reddetmeden dolayı da aklıma bir türlü girmiyor öğrenmem gerekenler: karbonhidrat sayımı, doz ayarlamaları….
sonuç olarak olumsuz düşüncelerimin de aptallıklarımın da farkındayım ama gerekli motivasyona ulaşamadım henuz. önce beynimi sonra beslenmemi ve kilomu kontrol etmem gerek…
…Ve bu siteyi bulduğum için mutluyum…. (Görsel kaynak: yenievligunlugu.com)
Guzeldi yano hikaye:)
Kübra Hanım Merhaba,
Mailleştiğimiz için bu yazınızın altına yorum yapmayım demiştim. Ama içimden geldi ve yapıyorum şu an 🙂
Terzi dediğiniz gibi hayatın bazı anlarında bence de kendi söküğünü dikmede zorluk yaşayabiliyor. Belki de söküğün büyüklüğünü diğerlerinden daha iyi gördüğü için de olabilir bu yaşanan zorluğun sebebi. Ben de ara sıra görüyorum söküğün büyüklüğünü. Ama bir yandan da kendimi bırakmamam gerektiğinin farkına varıp daha iyi sarılıyorum diyabetime. Seni daha iyi yöneteceğim diye bir yandan da ruhunu okşuyorum ve bana güvenmesini sağlıyorum. Ama olmuyor. Diyabet=hayin yarim 🙂
Siz kendi durumunuzun farkındasınız. Ama harekete geçmiyorsunuz. Bence harekete geçin. Silkelenin. İnanın zor bu silkelenme evresi ama hayatın diğer tarafını yani yakınlarımızı düşününce daha kolay olmalı silkelenmeniz. Kendinizin için yapmak istemiyorsanız bile diğerleri için yapın.
Sizi çok öpüyorum. Ve yanınızda olduğumuzu bilmenizi istiyorum 🙂 🙂 🙂
🙂 🙂 🙂
sevgiler (Bol gülücüklü bir son yapmak istedim.)