Yine sizlerle okuduğum kitap olan ‘Kan Şekeri Diyeti’ kitabından dikkatimi çeken bir sayfayı paylaşacağım. Yazıyı okuduğunuzda eminim ki yediklerini ve aldığınız karbonhidratın kaynağını ciddi bir şekilde düşünmeye başlayacaksınız.
Bir sayfa daha var ama o sayfa biraz daha ilginç. Onu da yarın paylaşırım 🙂
…Yeni bilimsel çalışmalar gösterdi ki yiyecekler kelimenin tam anlamıyla genlerimizle konuşuyorlar. Vücudunuzun yediğiniz gıdalardan aldığı bilgiler genlerinizi açmakta ve kapamaktadır. Bu, vücudumuza her lokmada, metabolizmanızı anbean, günbegün nasıl kontrol edeceğine dair talimatlar verir. Bu konu nutrigenomi biliminin sahasına girer. Nutrigenomi, Kan Şekeri Diyeti’nin esasını oluşturan beslenme tutumudur. Dr Dean Ornish’e göre, sağlıklı ve otçul beslenme tarzının da dahil olduğu topu topu üç aylık köklü bir hayat tarzı değişimiyle kanseri kontrol eden 500’den fazla genin etkilendiğini gösterdi. Hiçbir ilaç bunu yapamaz. Yakın zamanda önce bilim insanları insan kanında bitkilerin genetik materyalini buldu. Düşünün, bitki genleri genlerimize ne yapacaklarını söylüyorlar. Bu devrim niteliğinde bir buluştur.
Bu yaklaşımın ne kadar güçlü olduğunu göstermek için anlatacağım çalışmada, yediğiniz gıdanın, kalori, karbonhidrat, protein, yağ ve liften bağımsız olarak, genlerinizi ne denli hızlı ve kuvvetle etkilediği gösteriliyor. Bu çalışmanın konusu hafif diyabetli insanlardı. Bu insanlar iki gruba ayrılmışlardı. Her iki gruptaki insanlar da 12 hafta boyunca eşit miktarda kalori, protein, yağ ve karbonhidrat ve lifle beslendiler.
Gruplar arasındaki tek fark şu idi; gruplardan biri karbonhidratı çavdar ekmeği ve çavdar makarnasından alırken, diğeri, yulaf, buğday ve patatesten aldı. 12 hafta sonra araştırmacılar cilt altı yağ biyopsisi yaptılar, gen ifadesine baktılar ve çalışmaya katılanlara glikoz yüklemesi yapılarak, kan şekerlerinin ve insülinlerinin bu diyet değişikliğinden nasıl etkilendiğini tetkik ettiler.
Sonuçlar çığır açıcı nitelikteydi. Çavdar yiyen grubun yağ hücreleri daha düzgün ve küçüktü ve bu grup insüline karşı daha hassastı. Karbonhidratların kalorisinden ve miktarından bağımsız olarak, çavdardaki bilgi (lignan denilen bir fitonütrient) sayesinde, diyabeziteyi iyileştiren genler uyanmışlardı. Bu grubun kaç kalori yahut gram karbonhidrat yediği önemli değildi; önemli olan yediği karbonhidratın türü idi. Gıdalarımızın niteliği miktarı kadar önemlidir.
Genlerinin bu kadar kısa zamanda bu kadar değişmiş olması da hayret uyandırıcı bir şeydir. Katılımcıları şişman ve diyabetik yapan onlarca gen devre dışı kalmış, sağlıklı ve zayıf olmalarına yardım edecek genler harekete geçmişti. İnsülin direncini ve hücre ölümünü destekleyen 71 gen çavdar grubunda kapanmıştı. Yedikleri gıdalar, onları diyabeziteye yatkın hale getiren genleri kapatmak suretiyle genlerine olumlu etkide bulunmuşlardır.
Diğer yandan yulaf, buğday ve patates yiyen grupta diyabeziteyi destekleyen 62 gen harekete geçerek, stres moleküllerini, iltihabı ve oksidatif stresi, yani serbest radikalleri arttırmıştır. Bütün bunlar diyabeziteye yol açar. (Kan Şekeri Diyeti kitabı, sayfa 115-116)
off nasıl yaaa 🙁 hemen kitabı alacağım…sevgiler
bilgiler için çok teşekkürler…