Öpeyim de Geçsin (Bir Hikaye)
Bir çocuk düştüğünde canının yandığı yer için ‘’öpeyim de geçsin’’ derler. Bir diyabetlinin ise öpeyim de geçsin diyeceğiniz yeri parmak uçlarıdır, ta ki hissizleşene kadar.
Yakın bir zamanda ve yakın bir yerde insanların en büyük çabası diyabet olabilmekti. İlk bakıldığında garip gelen bu durum insanlar için yaşamanın tek yoluydu. İnsanların organları düzenli çalışmıyor, bir şekilde günü hastahanelerde tamamlıyorlardı.
Organların düzenli çalışması ile ilgili sağlık sektöründe milyarlarca dolar harcanmasına rağmen herhangi bir çözüm yolu bulunamıyor, işin garibi her geçen gün durum daha da kötüleşiyordu. Bazı zamanlar artık bu işin çözüldüğünü ama sağlık sektörünün dev aktörleri tarafından insanlardan saklandığı haberleri ortaya çıkıyor ama kimse tarafından bu haberler teyid edilemiyordu. Bir de bunun üzerine ülke yönetimleri sağlık harcamalarının fazlalığından şikayet ediyor maliyetleri kısmak adına insanları ölüme terk edecek kararlar alıyorlardı.
İnsanlar için bu şekilde yaşamak hem çok zor hem de çok maliyetliydi. Organların durumu böyle olunca yaşamak için tek yol dışarıdan müdahale ile yaşam şeklini seçmekti. Diyabetli hastalar bu şekilde hem çok düzenli hem de çok uzun yaşıyorlardı. Tabi ki farklı komplikasyonlar gelişiyordu ama bu durum kimsenin umrunda değildi.
Ülkelerin yönetimindeki insanlar, ekonomistler, doktorlar ve stratejistler gelecek on yıllarda sağlık alanında ki ar-ge çalışmalarının organların düzenli çalışması için değil, insanların nasıl rahat bir şekilde diyabetli olabilecekleri yönünde yapılması gerektiği tavsiye ediyorlardı. Zira insanlar diyabetli olabilmek için ya merdiven altı ameliyathanelerinde organlarını aldırıyor ya da çok sağlıksız beslenerek sonuca ulaşmaya çalışıyorlardı. Bu durum erken ölümlere yol açıyor ve ülke nüfuslarında büyük kayıplara neden oluyordu. Tıp tarihinde ilk defa bir hastalık değil de hasta olmaya çalışmak çağın vebası olarak tanımlanıyordu. Yeni doğan çocuklara ilk yapılan test genetik olarak diyabet’e yatkın olup olmadıklarıydı. Sigorta şirketleri bu sonuca göre yeni doğanları sigortalıyordu. Genetik olarak diyabet adayı olanlar toplumda daha farklı değerlendiriliyor her alanda avantaj sağlıyabiliyorlardı.
Her yerde diyabetli olmaya metiyeler düzülüyordu. Hatta marş bile yazılmış her gün insaların dilindeydi;
Ne büyük şans diyabetli olmak,
Dışarıdan müdahale en büyük fırsat,
Mutlaka bir gün, mutlaka bir gün,
Yaşamak istiyorum diyabetli olarak.
Öpeyim de geçsin parmak uçlarından, hissizleşmesine izin vermem bir an bile inan. (Görsel cizofreni.wordpress.com’dan alınmıştır.)
Eşref Avcı