Spor ve Diyabet / Diyabetli Çocuklar Zirvesi
İş Dünyası ve Diyabet / Diyabetli Çocuklar Zirvesi başlıklı yazımızda sizlerle 19 Kasım Cumartesi günü gerçekleştirdiğimiz Diyabetli Çocuklar Zirvesi’nin ilk bölümü hakkında bilgiler vermiştik.
Bu bölümde de tip-1 diyabetleriyle şampiyonalara isimlerini yazdıran 3 sporcunun Diyabet ve Spor Bölümü’nde anlattıklarını size aktarmaya çalışacağız.
Bu arada Sezen Olcaytu da 4. konuşmamız olarak bizlerle birlikte olacaktı ama babasının kalp krizi geçirmesi sebebiyle aramızda olamadı. Tekrar çok geçmiş olsun diyoruz.
Diyabet ve Spor Bölümü Panelisti bendim. Hayatında spor bazen spor çok aktif olurken bazen de spor yapmanın zul geldiği bir tip-1 diyabetli olarak bu bölümün sonunda ‘Bu iş çocukluktan başlıyor. Yetişkin yaşlara geldiyseniz sporu bir alışkanlık hale getirmek zor olur.’ sonucuna vardım. Bu sebeple çocuklarınıza çocuk yaşta güzel alışkanlıkları edindirin ki ilerki yaşlarda bir yaşam şekli konumunda olsun.
Diyabet ve Spor Bölümü’nde ben çok güldüm. Her ne kadar bazen içimden ağlamak da gelse biz tip-1 diyabetliler hipoglisemilere, hiperglisemilere ya da olası kötü anılara o kadar alışığız ki! Esprili bir dille de anlattığımız anılar bizleri güldürebiliyor. Bu arada benim için oldukça öğretici bir bölümdü. İlhan Yer’in verdiği bilgiler günün sonunda aklımda kalan kilit bilgilerden oldu.
Yusuf Can Köksal 26 senedir de tip 1 diyabetli. Dokuz yaşında tanı konmuş. 10 yaşında tenise başlamış ve 14 yaşında Türkiye şampiyonu olmuş.
Yusuf Bey; Oğuzhan Süral’in de bahsettiği gibi biz tip-1 diyabetliler galiba hırslı bireyleriz. Ama benim ayrıca bir başarma hırsım ve arzum var. 9 yaşında tip-1 diyabet teşhisini koyulduğunu, 10 yaşında tenise başladığını ve 12 yaşına kadar diyabetli hayata alışma sürecinde olduğunu belirtti.
O dönemde Ankara Tenis Kulübü oyuncusu olarak ciddi rekabet içinde olduğunu ve kulüpte kendisi gibi tip-1 diyabetli kimsenin olmadığını vurguladı. “Doğuştan gelen hırsım ve başarma arzumla diğerlerini geçebileceğimi biliyordum. 14 yaşında İstanbul’daki turnuvada Türkiye Şampiyonu oldum.” dedi.
Tenis oyuncusu olarak tüm turnuvalarda annesinin en büyük destekçisi olduğunu belirtti.
Bir sene sonraki turnuvada, yani 15 yaşındayken, İstanbul’da en büyük favori oyuncu olarak katıldığı turnuvada yaşadığı hipoglisemi anısını bizlere komik bir şekilde anlattı.
Diğer bir eğlenceli anısı olarak da hem çocukken hem de balayı döneminde insülinlerini ve tip-1 diyabet ekipmanlarını yolculuklarda otobüste nasıl unuttuğunu aktardı. Ve balayındayken insülin pompası kullanmasına rağmen insülin kalemine zorunlu geçişini güzel ve esprili bir dille anlatması bizleri güldürdü.
İlhan Yer ise 2 yaşından bu yana tip-1 diyabetli.
İlk şampiyonluğunun medyaya pek yansımadığını ama ikinci şampiyonluğuyla isminin çok duyulduğunu belirtti. Ayrıca tip-1 diyabetli olmasının vücut geliştirme sporunu yaparken kendisine fayda sağladığını belirtti. Ve günün en önemli bilgisini bize verdi; ‘Vücut geliştirme sporunu yapanlarda insülin fayda sağlıyor.’
Önemli not: Vücut geliştirme sporunu yapan kişiler insülini ayrıca kullanıyorlarmış çünkü insülin kasların büyümesini sağlıyormuş. (Bu bilgi benim için günün bilgisi oldu 🙂 )
Kas kütlesinin fazla olması sebebiyle kas kütlesinin glikojeni emdiğini ve bu yüzden insüline daha az ihtiyacı olduğunu vurguladı.
Şeker, işlenmiş gıda, rafine yağların yaptığı spordan dolayı hayatında yeri olmadığı için beslenme ve tip-1 diyabet yönetiminin daha kolay sağladığını belirtti.
Eğlenceli anı olarak da; podyuma çıkmadan karbonhidrat ve şeker yüklemesi yaptığını ve bu sebeple de insülin enjeksiyonu yaptığını belirtti. İnsülinin de dopinge girdiğini ve görevlinin insülin enjeksiyonu yaparken kendisini gördüğünü aktardı. Bu yarışmada da şampiyon olduğunu ve şampiyonalık sonrasında doping kullanmış gibi insülin kullandığı rapor edilmiş. Kendisi de bu yanlış anlaşılmayı engellemek için çok çabalamış. “Eğer bir sonuca ulaşamamış olsaydım yurt dışındaki yarışmaya gidemeyektim.” dedi.
Gürkan Açıkgöz ise 21 yaşından bu yana tip-1 diyabetli.
Çocukluğundan bu yana spor yaptığını, tip-1 diyabet teşhisinde sonra doktorları tarafından ‘artık bu kadar spor yapma’ uyarılarını aldığını söyledi. Ama bu durumun ona ters geldiğini ve bu işte bir yanlış olduğunu düşünerek; “Dünya’yı değiştiremeyeksem diyabeti değiştirmeleyim.” dedim ve spor hayatıma devam ettim.
Bu arada Gürkan Bey koşarken de kan şekeri ölçümü yapabiliyormuş 🙂
Bir yarışmada ve maraton bittikten sonra arkalardan gelen bir koşucu ‘Eee tabi o iğnelerle ben de birinci olurum.’ şeklinde bir şeyler söylemiş 🙂 Gürkan Bey de ‘Sen yapsan inan ki koşamazsın.’ şeklinde bir yanıt vermiş 🙂
İlk başlarda ve yarışlarda tip-1 diyabetli olduğunu söylemediğini, söylerse yarışmaya alınmayacağını ve ekibin başımıza bir iş gelmesin diye de Gürkan Bey’i kabul etmeme algısından bahsetti.
“Aksine koştuğunuz süre boyunca insülin miktarınız daha azalıyor.” şeklinde tip-1 diyabetli hayatında sporun sağladığı faydaları aktardı.
Bu bölümde en vurgu yapılan nokta: Spor yapılamaz denmesine rağmen aktif spor yaparak ve şampiyonlukları olan bir ekip vardı sahnede. Özellikle tip-1 diyabetli çocukları olan ailelerin çocuklarını spora teşvik etmelerine vurgu yaptılar.
Yukarıda da bahsettiğim gibi; “Bu iş çocukluktan başlıyor. Yetişkin yaşlara geldiyseniz sporu bir alışkanlık hale getirmek zor olur.’ sonucuna vardım. Bu sebeple çocuklarınıza çocuk yaşta güzel alışkanlıkları edindirin ki ilerki yaşlarda bir yaşam şekli konumunda olsun.”
test