Tip-1 Diyabet; Seninle Tek Başıma Da Mücadele Edebilirim
Ben 2009 yılında Tip1 Diyabet’le, 2011 yılında da İnsülin Pompası ve Brittle Diyabet’le tanıştım. Başlangıçta kabullenmekte çok zorlandım, her kontrole gidişimde, doktorumun iki dudağının arasından çıkacak “Tamam bu ay son, artık iğne yapmak zorunda değilsin. Diyabet meselesi bitti.” cümlelerini bekledim. Üstelik o süreçte diyabetin ciddiyetini de tam olarak kavramış değildim. Zamanla idrak etmeye başladım.
Antikor testi yapıldı, 18 ay içinde 4 defa hastanede gözlem altında tutuldum. Bunların neticesinde öğrendik ki diyabetim sadece tip1 değil, üstelik brittle’mış. Bir de kolestrol eşlik ediyordu diyabetime.
Tabi iş hayatım da sekteye uğradı, ağır sanayi sektöründe özel bir seramik fabrikasında çalışıyordum. Her sabah hipoglisemi yaşamaya başlamıştım. İnsülin yapmadan çalışmayı denediğimde bile kan şekerim düşüyordu. O kadar ağır tempoda çalışıyordum anlayacağınız. Bu durum doktorumun da hoşuna gitmiyordu haliyle. Kan şekerimi regüle edip beni taburcu ediyorlardı, ama ben 2 ay sonra 11.00 HbA1c ile huzurlarına çıkıyordum.
Kısacası bu şartlarda çalışmam diyabetim açısından son derece sakıncalıydı.
Hakkında hiçbir fikrimin olmadığı engelli raporundan bahsetti bana doktorum Ogün Bey. “Bu raporla sağlığına uygun şartlarda bir iş bulabilirsin ve kan şekerini daha iyi takip edebiliriz bu sayede” dedi. Ve dediği gibi oldu. Aynı dönemde insülin pompasını takmayı da kabul ettim ve bu iki mucize ile 2 yılda düzelmeyen HbA1c, 11,00’dan 7,50 ye düşmüştü nihayet (Hani olur ya, bazı insanlar sanki hayatınıza bir dönüm noktası koymak için girerler; benim hayatıma da o modelde iki insan girdi bugüne kadar. Onlardan birisi doktorum Ogün Hatipoğlu’du. Sadece çok iyi bir Endokrinoloji uzmanı olması değildi şansım, o raporla hayatıma nasıl bir mucize kattığını bilmese de bugünümün yarısını ona borçluyum. Ne yapsam hakkını ödeyemem sanırım.).
Engelli raporum da çıkınca uygun bir iş aramaya başladım. Bu arada yaşadığım bütün bu sıkıntılı süreçte yalnızdım, babamla çok eskiden beri zaten iyi anlaşamazdık. Son yıllarda daha da kötüye gitmeye başlamıştı iletişimimiz. Babamla ilgili sorunları başından sonuna kadar anlatmam mümkün olmasa da, tüm bu diyabet sürecinde destek olmak bir yanda kalsın, tabiri caizse köstek olduğunu anlatmam yeterli olacaktır o zaman yaşadığım travmaları anlamanıza. Çalışamadığım için eve maddi katkı sağlayamamamdan tutun da, yüzümün asıklığıyla evin bereketini, huzurunu kaçırıyor olmama kadar ! bir sürü konu başlığı… Şiddet de tuz biber oluyordu bütün bunlara.
Sonra bir gece, İşkur’un sayfalarında engelli kadrosunda iş aramaya devam ederken (bilindiği üzere sistem sadece ikamet ili sınırları çerçevesinde başvuruya izin veriyor.) “Neden Manisa’dan arıyorsun ki işi? Bu cehennemi andıran hayatı bitirebilirsin. Bugününden daha kötü olamaz herhalde’” diyerek hayatımın en radikal kararını aldım. Yalnız kalmak en büyük sıkıntı gibi görünüyordu ama, ailemle yaşarken de gece boyunca üç defa hipoglisemi yaşadığım zamanlarda bile kapımı aralayıp “nasıl acaba?” diyen kimse olmuyordu. Kısacası yalnız yaşamak ta problem olmayacaktı benim için.
İzmir ilanlarında yayınlanan ilk engelli kadrosuna personel arayan işyerinin numarasını aldım ve ertesi gün aradım. Durumu kurum müdürüne kısaca özetledim. İşe alındığım takdirde İzmir’e taşınacaktım.
Her şey bir hafta içinde mucizevi bir şekilde kolaylıkla gerçekleşti ve o gün iyi ki bu deli cesaretini göstermişim diyebiliyorum bugün.
Sanırım bu aldığım radikal karar, diyabetime de bir meydan okumaydı. “Seninle tek başıma da mücadele edebilirim” demekti belki de.
Cennet
test
Ceren Hanım Merhaba,
Aslında her olumsuzluk kaslarımızı daha da kuvvetlendiriyor. Ve daha da güçlü oluyoruz.
Aldığınız bu karar ve bu kararı da hayata geçirmeniz harika.
Ama özellikle aile olgusunda baba ve anne oldukça önemli iken bu kadar sıkıntı yaşamanız ve anlatamadığınız sıkıntılar da can acıtmış.
Umarım her şey daha iyiye gider hayatınızda.
sevgiler,
Sizi tebrik ederim!