Tip-1 Diyabet Yönetimi Karbonhidrat Ağırlıklı Beslenme İle Başarılı Olunur Mu?
Aslında bilim dünyasının halen tartıştığı bir konudur. Karbonhidratlar ne kadar gerekli ya da değil! Temel olarak bu konuda iki farklı grup, düşünce vardır dersek; bir grup günlük alınması gereken karbonhidrat miktarı alınmalıdır derken diğerleri ise bu kadar karbonhidrat ağırlıklı beslenme olmamalı görüşünde.
Her iki düşünceye de baktığımızda ve günlük hayatlarımızda karbonhidratı öyle ya da böyle yani direkt ya da dolaylı alıyoruz. Önemli olan bizler gibi zorunlu yaşam şekilleri olan bireylerin beslenme listelerini karbonhidrat ağırlıklı tasarlamamak.
Günlük Alınması Gereken Karbonhidrat Miktarı Alınmalıdır
Karbonhidratlar temel enerji kaynaklarımızdandır ve yiyeceklerde en çok bulunan besin ögesidir. Tüm dokularımız ise enerji ihtiyacı için karbonhidratı kullanırlar.
Beyin dokularımız ise enerji için yani çalışabilmek için sadece karbonhidratları kullanır.
Eğer gereğinden az miktarda karbonhidrat alınırsa; vücudumuz enerji sağlamak üzere yağ dokularını kullanır. Yağ dokularının kullanılması sonucunda da vücudumuz için toksik olan keton cisimciklerin miktarı artar. Bu ketonlar vücut sıvılarında asiditeyi arttırır. Tip-1 diyabet yönetiminiz iyiyse vücudun ortaya çıkardığı bu ketonlar yakıt kaynağı olarak verimli ve güvenli bir şekilde kullanılabilir. Ketozis denilen bu dönem içinde vücut yağlarını yakmaya ve idrarla atmaya başlar. Ama yeterli insülin yok ve tip-1 diyabet yönetiminiz de iyi değilse maalesef diyabetik ketoasidoz gerçekleşir.
Bu sebeple karbonhidrat içeren çoğu besin yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması için tüketilmelidir.
Karbonhidrat Alımı Minimum Seviyede Olmalıdır
Bu gruptaki uzmanlar karbonhidratın öneminin elbette farkında. Alınmazsa ya da fazla alınırsa insan vücudunda nelerin olabileceğini biliyorlar.
Günlük karbonhidrat alımı minimum seviyede olsa dahi insan sağlığının olumsuz yönde etkilenmeyeceğini de vurguluyorlar.
Özellikle şunu söylüyorlar; örneğin tip-1 diyabet gibi kronik yaşam şekilleri olan bireylerin beslenme listelerine karbonhidrat doldurmak mantıksız. Nasıl çölyaklı bireyler glutensiz, fıstık alerjisi olana fıstık yeme diyorsak tip-1 diyabetli bireylere de bu kadar yoğun karbonhidrat vermemeliyiz.
Çünkü karbonhidratı sisteme koyduğumuzda ondan dolayı ortaya çıkacak şekeri de düşürebilmek adına insülin yapmak zorunda kalacağız. İnsülin elbette hayatımızın kahramanı ama karbonhidratı al, insülin yap gibi bir sarmal içinde ne kadar az karbonhidrat, insülinle daha iyi yönetilebilecek diyabet yönetimi.
Uzun yıllardır tip-1 diyabetli olan Dr Bernstein da bence bunun formülünü burada bulmuş. Yaklaşık 70-71 yıldır tip-1 diyabetli olan Brenstein düşük karbonhidrat, sağlıklı yağ ve protein ile birlikte lifli besin tüketimine ağırlık veriyor. Ve uzun yıllardır tip-1 diyabet yönetiminin harika olmasının da sebebini bu şekilde vurguluyor. Tip-1 Diyabetli Dr Bernstein’in, Tip-1 Diyabetli Bireylerin Hayatını Değiştirmesi başlıklı yazımızdan Dr Bernstein hakkında bilgi alabilirsiniz.
Her ne kadar birçok görüşünü bir tip-1 diyabetli olarak dahi desteklemesem de Dr Ümit Aktaş’ın Buğday&Diyabet İlişkisi ve Kısır Döngü başlıklı yazısı da konuyla ilgili beğendiğim yazılardandır.
Hatta Prof Dr İlknur Arslanoğlu da Düzce Üniversitesi’ndeki kliniğinde düşük karbonhidratla beslenen tip-1 diyabetli bireyler üzerine çalışmalar yapmakta. Sonuçları çıkmıştır. Kısa sürede kendisinden bilgi alıp sizlerle mutlaka paylaşacağım.
Sonuç olarak; karar elbette sizlerin diyemeceğim. Çünkü ülkemizde maalesef yenilikçi yöntemler, yenilikçi beslenme programlarına kapalı bir durum söz konusu 🙂 🙂
Görsel kaynak: http://www.slimcity.com.tr/
Öneri için teşekkürler esra hanım
Ben bu vesile ile şunu sormak isterim izninizle,eğer ben almam gerekenden daha fazla karbonhidrat alırsam bana zararı var mıdır ?
Not:Ben vücut kitle indexi 18 civarında olan biriyim ve 30 yaşımdayım bildiğiniz üzere,dolayısıyla kilo almak istiyorum dolayısıyla da çok yiyorum, kan şekerim dengede ..
Teşekkürler.
Alp Eren Bey Merhaba,
Çok yemek yemek demek fazladan ve bana göre gereksiz insülin alımı demek. Aniden kilo almaya da başlarsanız normalde günlük toplamda kan şekerinizi regüle eden insülin miktarı öncesinde 30 ünite ise kilo aldıktan sonra 60 ünite olmaya başlar (Bu bir örnek.)
Ağızdan giren ve vücutta şekere dönüşen her türlü besin miktarı arttıkça kan şekeri yükseliş ve düşüş sayısı bence daha da artıyor. Bu da komplikasyon oluşumuna zemin hazırlıyor.
Umarım anlatabilimişimdir.
sevgiler
Tansiyon hastasına doktor tansiyon ilacı veriyor ve sakın tuz yeme diyor, ama şeker hastasına vücudun şekere de ihtiyacı var denilip karbonhidrat yediriliyor, üstüne insülin vurulup şeker dengelenmeye çalışılıyor. İronik, değil mi?
Sayın Özgür,
İronik elbette ama diyabetin de bu tarz bir çıkmazı var. Vücudun yapı taşını alsanız da almasanız da sorun oluyor işte.
Burada önemli olan çok abartmadan veya hiç almamazlık yapmadan almak dolaylı ve direkt KH’ı.
sevgiler
Esra Hanım ben bir yazı yazmak istiyorum siteye nasıl yazabilirim?
Metehan Bey Merhaba,
Sadece yazar yetkisi olanlar yazı yazabiliyor.
Siz esra@diyabetimben.com‘a mail gönderirseniz adınıza yayınlarım.
Sevgiler
Ben de bu çekinceyi anlamıyorum. Neden istediğim kadar insülin yapıp istediğim kadar karbonhitrat tüketemiyorum. (GI düşük karbonhidrat kastım) Neden insulin ilaç değil hormon derken, “karbonhidratı al, insülin yap” kötü bir sarmal gibi bahsediliyor? Lütfen karıştırılmasın sağlıklı olan budur demiyorum ama herkes bu şekilde yaşarken yani diyabeti olmayan insanların metebolizması da alınan karbonhidrata göre insülin üretiken, neden ben aldığım karbonhidrata karşılık insülin yaparken sanki fazla insülin zararlı gibi bahsediliyor? Bu gibi haberler hep bana fazla insülin mitoz bölünmeyi artırır, bu da kalp krizi riskini artırır düşüncesini destekletiyor.
Nergis Hanım Merhaba,
Diyabetli olmayan bireyler bahsettiğiniz gibi istedikleri zaman istediklerini yiyiyor ve pankreas da ona göre insülin salgılıyor. Besin tüketimi çok olursa da olası kilo alımı, damar ve kalp sağlığı, hatta tip-2 diyaet gibi konularla karşı karşıya kalabiliyorlar.
Biz tip-1 diyabetliler ise bu insülini dışarıdan alıyoruz. Ve insülin her ne kadar hayatımız için çok önemli olsa da tahmin edilen ama daha gerçekleşmesi için zaman alınan olumsuz etkileri söz konusu. Yani daha insülin başımıza negatif bir şey getirecek mi getirmeyecek mi tam bilemiyoruz. Bu sebeple de fazlasına yöneltmemek önemli. Fazladan kasıt da kilo, boy ve metabolizmamıza göre yeter insülini almak.
Bence diyabetli olan olmayan her bireyin sağlıklı beslenme adına; “yemek ye insülin salgılattır”, “yemek ye insülin yap” sarmalına girmemeleri en önemli nokta 🙂 Kişisel fikrim bu kötü bir durum 🙂
sevgiler
Himm anladim tesekkurler esra hanim..
Özgür Bey;
Karbonhidrat vücudun yapıtaşıdır ama bu yapıtaşını sebzelerden de alabilirsiniz..Üstelik yeşil sebzeler, kan şekerini neredeyse hiç oynatmazlar..
Yani sadece maydanoz, roka, marul gibi yeşillikleri yiyen biri ”vücudunun karbonhidrat ihtiyacını” fazlası ile karşılar..
Hiç öyle pilav, makarna, pasta, börek vs gibi zararlı besinlere yönelmenin anlamı yok..Çünkü vücudumuz yeşil sebzelerden bile karşılıyor karbonhidrat ihtiyacını..Tıpkı kuzenlerimiz olan gorillerin yaptığı gibi..
Ama işte bizde bağımlılık olmuş..İlla unlu-şekerli birşeyler yiyeceğiz..Alkolün, alkolikleri müptela etmesi gibi bizde bu türden un ve şeker ihtiva eden zararlı gıdalara müptela olmuşuz..
Çok şükür ben bu bağımlılıktan kurtuldum..İlk 1 sene zorlandığım zamanlar oldu..Ama şimdi kahvaltı da ekmek bile aramıyorum..Ekmek yemeye kalksam hemen tıkanıyorum..Bu süre zarfından tamamen ideal kiloma da indim..Az bir göbek vardı ondan da kurtuldum..Kendimi çok daha dinç, genç ve sağlıklı hissediyorum..
Herkese tavsiye ederim..Diyabetli olun, olmayın..Doktor yüzü görmek istemiyorsanız karbonhidrat bağımlılığından uzak durun..Hem maddi, hem manevi çok şey kazandığınızı anlayacaksınız..
Eyüp Bey ,
Bir şey sormak istiyorum . Bir sabah çağla kahvaltı da hiç karbonhidrat tüketmedi. Yani , yumurta , peynir ve salatalık yedi. Açlık kan şekeri de 85 idi. Biz de hiç insülin yapmadık . Çümkü kh sayımına göre bir gereklilik oluşmadı . Kan şekerini de takip ettik. Bazal yaptığımız için sanıyorum öyle yükselme falan da olmadı . Sorum şudur ; aslında vucudumuza aldığımız herşey gülükoza dönüşüyorsa ki herhalde öyle , çünkü çağlanın kan şekeri biraz da olsa yükseldi bunu neden saymıyoruz ? Her öğün bu şekilde beslenirsek gerçekten de yağ hücrelerini vucud yakmaya mı başlar ? Yani kh miktarını minimum da tutarsak ve bazen de hiç insülin yapmazsak çağla için sadece akşam yaptığımız bazal yeter mi sizce ?
Şimdiden teşekkür ederim ,
Asena Hanım merhaba;
Şimdi şunu belirtmek isterimki öncelikle Ketoasidoz ile Ketozis olayını birbirine karıştırmamak gerekir..Ketozis, glukoz kaynağının sınırlı yada az olması durumunda, vücudun yağ yakarak oluşturduğu ketonlar ile metabolizmaya enerji sağladığı durumlardır…Uzamış açlıkta hepimiz ketozise gireriz mesela..Benzer şekilde zayıflama diyetlerinde de ketozis sayesinde zayıflama olur..Beyin, ketonu; glukoza göre daha verimli kullanır..Çünkü keton, glukoz gibi piruvata indirgenmez ve glukoz gibi fazla miktarda karbondioksit açığa çıkarmaz..
Yani ketozis, sağlığa zararlı olmayan hepimizin sıklıkla girebildiği metabolik bir süreçtir…Diyabetli birinin de bazal insülin ihtiyacını karşıladığı sürece ketozise girmesinde hiçbir sakınca yoktur..
Ketoasidoz ile bambaşka bir olaydır..İnsülin’in olmadığı ortamda glikojenin, glukagon hormonu vahıstası ile glukoza dönüştürülmesi ve hücre içine giremeyen glukoz molekülünün, keton cisimciklerini oksitlendirmesi ile olur..Ketoasidoz olması için ortamda İnsülin’in olmaması gerekir..Kan şekeri 240 mg/dl seviyesinin de üzerinde olmalıdır..
Yani anlayacağınız vücudu ketoasidoza sokan da esasen Karbonhidratlar ve Glukoz’dur..Ama dolaylı yoldan sokarlar..Çünkü haddiden fazla karbonhidrat tüketilince bu karbonhidratlar, insülin vahıstası ile yağa dönüşür..Açlık periyodunda ve ketojenik beslenmede ise bu yağlar, glukagon tarafından glukoza çevrilir ve ortamda İnsülin olmadığı için Glukagon hormonu iyice kayışı koparır ve kas-karaciğer glikojeninden anormal derecede glukoz üretir..Üretilen aşırı derecedeki glukoz ise hem tüm dokularda glukoz toksikasyonu yapar, hemde keton cisimciklerini oksitleyerek Ketoasidoza yol açabilir..
Yani karbonhidrat ağırlıklı beslenme, ketoasidozun esas nedenidir..Karbonhidrattan fakir, sebze ve proteinden zengin beslenmede ise glikojen depolaması azalacağı için Ketoasidoz olayı da oluşmayacaktır..
Yani bazal insülin kullanıldığı sürece Ketoasidoz falan olmaz..Çünkü endojen glukoz üretimi ve glukagon faaliyeti konrol altında olur..
Öyle et ağırlıklı beslenmeyle falan ketoasidoz olayı gerçekleşmez..Ketoasidozun olması için ortamda İnsülin’in olmaması gerekir..Plazmada İnsülin olduğu sürece ketoasidoz gerçekleşmez..
Çağla kardeşimizin kahvatısı çok sağlıklı..Keşke hep böyle yese..O zaman diyabetik olmayan birinden hiçbir farkı kalmayacağı gibi tam tersi daha uzun ve sağlıklı yaşayabilir diyabetik olmayan birine göre..Çünkü diyabetik olmayan kişiler diyabetliler gibi yediklerine, içtiklerine ve sağlıklarına dikkat etmiyorlar..O manada diyabet bir avantajdır..Yeterki bilinçli davranılsın..
Karbonhidrat konusunda yanlış anlaşılmak istemem..Ben karbonhidratların tamamına karşı değilim…”Gidin etobur beslenin” demiyorum..Bence karbonhidrat konusunda zararlı karbonhidratlar ve sağlıklı karbonhidratlar ayrımıı yapılmalıdır…Sağlıklı karbonhidratlar sebze, az şekerli meyve, kuruyemiş, fermante süt ürünleri gibi düşük glisemik indeksli karbonhidratlardır…Sağlıksız karbonhidratlar ise pasta,börek, çörek, çikolata,dondurma gibi un yada şeker ihtiva eden ve glisemik indeksi yüksek olup vücutta zehir etkisi yapan sağlıksız besinlerdir..
Sağlıklı karbonhidratları muhakkak tüketmeliyiz..Onlar olmadan olmaz..Karbonhidrat sayımı yaparak, ölçülü bir biçimde ve uygun insülin dozajlaması ile tüketmeliyiz..Sağlıksız karbonhidratlardan ise olabildiğince uzak durmalıyız..Bunları tamamen bırakmalı yada iyice azaltmalıyız..
Sağlıklı karbonhidratlar ile proteinlerin diyetteki ağırlığı yüzde 50 yüzde 50 olmalıdır..
Mesela örnek bir akşam yemeği menüsü:
1-) 6 kalem kuzu pirzola
2-) Bir büyük kase salata
3-) Bir kase ev yoğurdu..
Bu kadar..Böyle bir sürü tarif verebilirim..Eğer doygunluk sağlanamazsa et arttırılır…Burada dikkat edilecek tek husus, etin direkt ateşte yanmamasıdır..Taze ve az pişmiş olması idealdir..
Eyüp Bey Merhaba,
Örnek bir akşam menüsünde ben ne olursa olsun ana KH kaynaklarının da olmasını bir hasta olarak görmek isterim. Et, salata ve ev yoğurdu benim de her akşam evimde aldığım besinlerden. Ama eğer birkaç dilim çavdar ya da tam tahıllı ruşeymli ekmek ya da bulgur pilavı gibi destekçiler olmazsa orta vadede insan sağlığının daha doğrusu diyabetli olan bizlerin sağlığının daha iyiye değil kötüye gideceği düşüncesindeyim. Ki ben değil tüm tıp dünyası günlük alınması gereken KH miktarı konusunda hem fikir.
Ben kendi diyabetimi yönetirken glisemik indeksi yüksek besin gruplarından uzak duruyorum. Bu benim diyabetli hayatımda kişisel tercihim. Bu arada umarım beyaz un dışındaki unlardan oluşan ekmek grubuna kararında yenildiği sürece umarım karşı değilsinizdir. Eğer karşıysanız ben de beslenmeyle ilgili yorumlarınıza karşı olacağım 🙂
Televizyona çıkan bazı doktorlar da tıp dünyasındaki bazı anlayışlara karşı olmakta. Ama bazı düşünceleri bana bile yanlış geliyorsa işin profesyonellerine kim bilir daha nasıl yanlış geliyordur.
Bazı yorumlarınızı çok iddialı bulduğumu ve genel tıp öğretilerine (benim hasta olarak bildiklerime bile) göre de karşı bir duruş olduğunu fark ediyorum. Beni ikna etmek için lütfen kaynak ve anti-tez yorumları yapmayın. Mühendis olduğum için istatistik ve maddi veriler beni ikna etmek için yeterlidir. Ama bu konu sağlık olunca ve evrensellik kazanmayan yani tüm tıp dünyasının kabul etmediği tezlerde ne bana maddi verip ikna etmeye ne de ikna için farklı çabalara girmeye gerek var diye düşünüyor.
Araştırmacı bir doktor olabilirsiniz. Bu konuda uzun yorumlarınıza ve bloğumuzu takip etme azminize teşekkür ederim. Ama tartışmalı bilgilerle diyabetlileri yönlendirmenin de pek doğru olmayacağı düşüncesindeyim.
Ki şunu da söyleyeyim; sadece et, salata ve yoğurt ile geçirilen 1 öğünde totalde ortalama 5 gr KH alırsa ve standarda binerse sonrasında neler olacağını siz daha iyi bilirsiniz. Ki 7 kalem pirzola ve alına protein miktarı da bana fazla geliyor. 100 gr kuralını sizin de biliyor olmanız.
sevgiler
100 Gr kuralını biraz açıklayabilimisiniz Esra hanım bende tip 1 im öğrenmek isterim
100 gr kuralı nedir?
Gunluk karbonhidrat alimi ne olmalidir diye diyetisyen nesli hanima diyabetimben toplantisinda sormustum. kendiside kaç kalorilik diyet uygulaniyorsa onun yuzde 55 ile 60 i oraninda alinmasi gerektigi idi. Hesaplama yontemini tam anlamadim ama sanirim soyle olmasi gerek bir dilim ekmek kalorisi 60 dersek 1800 kalorilik bir diyette 1800/60=30 30*0,55=16,5 *15gr cho=247,5 toplam karbonhidrat
30*0.6=18*15=270 toplam karbonhidrat yani en az 247,5 en fazla 270 karbonhidrat gunluk toplam alinmasi gereken miktar oluyor.
Esra Hanım;
Üzülerek belirtmek isterimki yorumunuz biraz kırıcı olmuş…
Kaldıki ben komple ketojenik diyetlere karşı olan ve dengeliyi beslenmenin gerekliliğini dile getiren biriyim..
Karbonhidrat konusunda ise basit karbonhidrat ve kompleks karbonhidrat ayrımı yapılması gerektiğini; bir porsiyon baklava ile bir porsiyon brokolinin aynı kefeye konamayacağını herzaman dile getirdim..Tükettiğimiz karbonhidratların sebzelerden, az şekerli meyvelerden ve kuruyemişlerden gelmesi gerekiğini her fırsatta söyledim..Protein ve karbonhidrat oranının dengede olmasını yani yüzde 50- yüzde 50 oranında tutulmasını; balık, köy tavuğu, hindi, kırmızı et gibi protein kaynaklarının sağlıklı bir diyette çok önemli olduğunu belirttim..
Ayrıca bulgur yada pilav; kepekli olduğu sürece ve karbonhidrat sayımı yapılmak sureti ile ölçülü olmak kaydı ile rahatça tüketilebilir..
Ben diyetisyenlerin belirlediği kuralları pek bilmem..Diyetisyenlik mesleğin de karşı biriyim..Tıp eğitimi almamış insanların beslenme gibi hayati bir konuda görüş bildirmesini son derece tehlikeli buluyorum..Ki meslektaşlarımın çoğu benimle aynı düşünüyor..
Şunu da belirteyim..Türkiye’deki diyabetliler zaten karbonhidrat ağırlıklı besleniyorlar..İnsülin ile OAD terapisine rağmen de bir sürü komplikasyon yaşıyorlar..Çünkü diyabetin bir numaralı tedavisinin düzenli egzersiz ve sağlıklı bir diyet olduğunu unutuyorlar..Yani birinci sırada egzersiz ve spor geliyor..
Esra Hanım, aslında siz de benden çok farklı şeyler düşünmüyorsunuz..
Ama nedense yazdığınız mesajda bir öfke hissettim ve bu beni çok kırdı açıkçası…
Eyüp Bey Merhaba,
Yorumumda özellikle bazı yerlere gülücük koyarak ve espri yaparak ‘kırıcı’ algısını kırmaya çalışmıştım. Anlaşılan o ki kırılmamış.
Yorumun sizi kırma odaklı bir yorum olmadığını özellikle vurgulamak isterim.
Bu yorumunuzda az çok aynı fikirde olduğumuzu da görmek inanın mutluluk verdi.
sevgiler
Esra Hanım;
Belki de benim paronayaklığım bilmiyorum ama yorumunuzu okurken sanki ”insanlara zarar veriyormuşum” gibi hissettim kendimi..Hipokrat yemini etmiş bir hekim olarak bu düşünce beni çok incitti nedense..
Diyabet’in benim hayatımda çok ama çok önemli bir yeri vardır..Ben en sevdiğim insanı bu yüzden kaybettim..O yüzden diyabet ile savaşmak ve insanların diyabetin komplikasyonlarından korumak en büyük hedefim..Hatta diyabeti kökten silecek projelere bile katılım göstermeye çalışıyorum..
Ben istiyorumki insanlar diyabet yüzünden sıkıntı ve problem yaşamasın, rahatça hayatlarını sürdürsünler diğer insanlar gibi..Ama nasıl oluyorsa bir şekilde yanlış anlaşılıyorum demekki..
Benim savunduğum görüş, benim icat ettiğim bir görüş değil..Tıp dünyasının önemli bir kısmı tarafından savunulan bir görüş..Ama tabii gıda şirketlerinin ve ilaç şirketlerinin oluşturduğu küresel sermaye, diğer görüşe destek olunca sanki bizim savunduğumuz görüş ”asılsız ve zararlıymış” gibi bir intiba oluşuyor..
Sonuçta kapitalist dünyada hasta demek müşteri demek hastalık demek sektör demek..Günümüzde çok az hastalığın kesin tedavisi var ne yazıkki..Çoğu hastalıkta kesin tedavi bulmak yerine hastalığın belirtilerini hedef alan ve hastaları ömürboyu müşterisi yapan kapitalist bir anlayış sözkonusu..
Diyabet ve ona bağlı komplikasyonlar yüzünden hastanede yatan kişileri ziyaret ederseniz, nasıl beslendiklerini görürsünüz..Beslenmeleri baştan aşağı sağlıksız karbonhidratlar ile doludur..
Yani karbonhidratı da proteini de sağlıklı kaynaklardan almalıyız..Karbonhidratı sebzelerden, az şekerli meyvelerden, kuruyemişlerden ve fermante süt ürünlerinden sağlamalıyız..Proteini ise balık, yumurta,et ve tavuktan..Karbonhidrat ve Protein oranı %50-%50 olmalıdır..Ekmek yenecekse az miktarda yenmeli ve bol lifli kara buğday ekmeği tercih edilmelidir..(( Ben şahsen ekmek yemiyorum..Ekmek yerine bir kase badem yiyorum kahvaltıda ve ekmekten daha iyi doygunluk hissi veriyor..))
Durum bu yani..Ama gene de sanki ”insanlara zararlı birşeyler söylüyormuşum” izlenimi beni üzdü..Lütfen siz de anlayın Esra Hanım..
Belki birkaç gün sonra yazdığınız mesajı siz de okursanız, siz de hafif bir kırıcı uslüp seziceksiniz..
Eyüp Bey,
Bence kendinizi yorum yapmak için yormayın. Boşa siz de ben de yorum yaparak zaman harcıyoruz. Tekrar etmem gerekirse sizi kırma odaklı bir yorum olmamasına özellikle dikkat etmiştim. Ki sizin araştırmacı yönünüz ve bloğumuzda herkes nasıl farklı bir renkse sizin de farklı bir renk olarak profesyonel tarafta bloğumuza destek vermeniz benim takdir ettiğim bir detay.
Protein, karbonhidrat ve yağlar konusunda benim için de kaynak oldukça önemli. Bu aralar İzmir Nazilli’den bir yerden getirtiyorum sebze, meyve ve bakliyatları. Kaliteli ürün yemeye özen gösterirken kararında yemeye de dikkat ediyorum. Ve böylece kendi diyabetimi daha iyi yönetiyorum.
Birçok diyabetli diyabetini yönetirken farklı stratejiler izliyor. Ama ben motora bağlamış gibi sürekli aynı besin öğelerini yiyerek değil besin öğelerini zenginleştirerek ve farklılaştırarak hayatıma devam ediyorum. Mesela Emine Hanım bilir. Mezzaluna’da biraz tatlı yedik bir misafirimizi ağırlarken. Zaten her zaman yapmadığım bir şey olduğu için yine kararında yiyerek nefsi köreltmeye çalıştık. Elbette gönlüm ya da gönlümüz ister ki kan şekerlerimiz sadece yediklerimizle ilgili olsun. Ama olmuyor. Kadınlarda regl dönemi, hepimizde sinir, iş yoğunluğu ya da çok mutlu olmak ve gülmek bile kan şekerimizi dengesizleştiren faktörler. 🙂 Şaka gibi değil mi?
Tekrar belirtmem gerekirse kırılmayın. Katkılarınız ve özveriniz için de teşekkürler.
sevgiler
merhabalar,eminim sizler insanlara faydalı bilgiler vermek istiyorsunuz,birbirinize değil de diabet hastaları için yorumlar yapsanız daha faydalı olur diyorum ve..bbende diyabet hastasıyım ve insülin kullanıyorun yaşım 55 günlük üç doz 14 akşam 18 doz yapıyorum şekerimi her sabah ölçüyorum 200 civarı çıkıyor cinsel isteksizliğim var nasıl tedavi olurum,teşekkürler
Sayın Kaya Şafak,
Galiba bloğumuzda yayınladığımız yazılarımızla ne yapmak istediğimizi ve meyi amaçladığımızı tam olarak anlatamamışız.
Bloğumuz diyabetli ve yakınları odağında bilgi paylaşımı olan, deneyimlerin, hataların ya da doğru yapılanların da anlatıldığı, diyabetle ilgili gelişmelerin aktarıldığı, etkinliklerin yapıldığı gibi büyük bir blog.
Blogta siz nasıl yorum yapıyor ve soru sorup cevap bekliyorsanız diğer herkesin de beklentisi bu yönde. Dolayısıyla soruyu kîm sorduysa bizler cevap vermek ve yardımcı olmak zorundayız. Bu sebeple yaptığınız yoruma da bir anlam veremedim. Yorumunuzda birbirinize cevap vermek yerine Diyabetle ilgili bilgi verin demişsiniz. O halde isterseniz size cevap vermeyelim.
Sevgiler
Esra Hanım;
İyi niyetinizden şüphem yok..Bunu ısrarla belirtiyorsanız benim için de sorun yoktur..Beslenme konusunda da ben biraz daha radikal düşünsem de sizinle hemen hemen aynı çizgideyiz..
İlgi ve alakanız için teşekkür ederim..
Merhabalar,
Ben Eyüp Bey’in yorumlarını ne kadar radikal olup olmadıklarını dikkate almaksızın çok ikna edici ve çok faydalı buluyorum açıkçası. Bu yazışmaların akabinde kendisine özverili ve gayet anlaşılır açıklamaları için bir kez daha teşekkür etme isteğimi durduramadım; iyi ki burada, böylesi yoğun ve açık yorumlara bulunuyorsunuz Eyüp Bey.
Esra Hanım’a da bu platformu oluşturduğu ve böyle katılımlara açık olduğu için teşekkür ediyoruz her fırsatta tabii. 🙂
Ajda Hanım merhaba;
Öncelikle ilgi, alaka ve iyi niyetiniz için teşekkür ederim..Sağolun..Fırsat buldukça sizlere yardımcı olmaya çalışıyorum elimden geldiğince..Yardımcı olabiliyorsam ne doğru bana..
Evrimsel biyolojiyi bilenler zaten söylediklerimin evrimsel biyoloji ile birebir uyumlu olduğunu bilirler..Ki zaten bunları söyleyen kişi ben değilim..Bu bilimsel gerçekleri bugün dünyadaki birçok saygın bilimsel çevre dile getirmektedir..Bizler de onların öğrencisiyiz işte..
Sağlıklı karbonhidrat( sebze, düşük glisemik indeksli meyve, kuruyemiş, fermante süt ürünleri) + sağlıklı protein ( kırmızı et, tavuk, balık, yumurta, sakatat ) + sağlıklı yağ ( balıkyağı, zeytinyağı vb..) + Düzenli Egzersiz = Sağlıklı Beslenme ve Komplikasyonsuz Yaşam
esra hm selamlar
Blokta eyüp beyin yazdığı tüm yorumları çok dikkatli okuyorum ve söylediği her kelimenin altın değerinde olduğunu düşünüyorum ben diyabetli değilim kızım diyabetli biliyorsunuz diyabetlinin hele birde yetişkin bi diyabetlinin alışkanlıklarından vazgeçip karbonhidrat ağırlıklı beslenmesinden vazgeçmeleri gerçekten zor ama buna mecburlar dr ların içerisinde görüş ayrılığı olmasına rağmen ağırlık eyüp beyin görüşünde hatta daha katısı var metabolizma ve endokrinde otorite bir isim olan prof dr ahmet aydın hocanın taş devri diyeti adlı kitabını okusanız eyüp beyin söyledikleri devede kulak kalır biz kızım sılanın hayatından bi çok karbonhidratı çıkarttık özellikle her türlü ekmeği büyüyünce ne olur bilmem ama ağaç yaşken eğilir bu arada son kontrolümüz geçen haftaydı h1abc si 6 çıktıbu bizim 4 üncü kontrolümüz ve her testte düşüş yönünde bi grafik çizdik umarım hep böyle olur.
sağlıkla kalın
Dursun Bey Merhaba,
Eyüp Bey’in yorumları hakkında birçok konuda sizinle aynı görüşteyim. Ama bazı yorumlar bana çok iddialı geliyor. Yapılan yorumların yanlış anlaşılma endişesi taşımaktayım. Ki karbonhidrat konusunda ise arka planda ben artık karbonhidrat yemeyeceğim ya da insülin yapmayacağım diyen insanlar olabiliyor. Bu tarz anlaşılmalar insanların hayatlarını riske atacaktır.
Ben dediğim gibi günden 230 grk KH alırken artık 150 gr KH alıyorum. Bu bir eşik değer. Bu değerin altına düşmemek gerekiyor sağlıklı olmak için. Ama tamamıyla bırakmamak gerekiyor.
Sizi tebrik ediyorum. HbA1c konusunda umarım daha iyi başarılara imza atarsınız.
sevgiler
Merhaba
Dursun Bey ben de sizi tebrik ediyorum bu güzel karnenizden dolayı!Umarım hep böyle güzel olur Sılanın diyabet karnesi:))
Biz de Eyüp Beyin tavsiyeleri üzerine balık yağı vemeye başladık Erene ve hatta kardeşi Erdeme de.Kullanmaya başladığımızdan beri faydasını da gördük!Sanki daha düzenli oldu kan şekeri değerleri!Balıkyağındaki Omega3 kandaki şekerin hücrelere geçişini hızlandırıyor:))Eren daha 4 yaşında, büyüme çağında olduğu için günlük alacağı karbonhidrat miktarında büyük oynamalar yapmadık ama kaynak seçiminde daha da dikkatliyiz tabii:))
Bu arada biz bir de polen veriyoruz çocuklara..Polen ve balık yağından olsa gerek bu kışı hastalıksız geçirdik Şeytan kulağına kurşun:))
mutlu günler
Esra hm
Öncelikle blogta verdiğiniz görev için teşekkür ederim.
Kişi kendi beslenmesinde eşik değerlerini bilir ve ona göre beslenirse sorun ortadan kalkıyor büyükler için böylede çocuklar için biraz zor oluyor.diyabette bi garip hastalık anın anına uymuyor fakat şunu gördümki ani yükselişlerin ani düşüşleri oluyor hele bide araya girince kötü oluyor hani diyoruzya heyecan korku sevinç vb şeyler yükseltiyor diye galiba kendimizi kandırıyoruz tk 110 olan şeker bişey yiyilmeden 250 hatta 200 üzerine çıkmaz bizde çıkmıyor ne olursa olsun gibi.
Buket hm sılanın karnesi çok iyi şeker düzeyide fena değil bize teşhis konulduğundan beri balık yağını kullanıyoruz balık yağı çok faydalı birde c vitamini ama onu kestim dr verebilirsin desede sonuçta kimyasal böbrekleri yormanın bi anlamı yok poleni bilmiyorum artısı olurmu
erenin parmak uçlarından öperim sağlıkla kalın.
Ben de şöyle bir endişe taşıyorum blogdaki tüm beslenme adına konuşmalarda : Bazı vakalar vardır ki çoğunluğuna yararlı besinler yasak olmalı ya da sınırlandırılmalıdır. Bir dahiliyeci olarak Eyüp Bey bunlara çok fazla örnek yazabilir ancak ben de birkaç örnek vermek isterim.
Örneğin tiroid hastalarına karalahana yasaktır.
Fosfor yüksekliğinde et ve süt ürünleri sınırlarıdır.
Potasyum yüksekliğinde sebze ve meyvelerle kepek ve bulgur önerilmez.
Nefropatisi olan diyabetlide ilk zamanlar protein kısıtlaması yapılır.
Nefropatinin ilerleyen dönemi ve diyaliz aşamasında yüksek proteinli diyet verilir. vs
Bildiklerimden birkaç örnek verdim. Eminim buna benzer onlarca durum yazılabilir buraya. Endişem diyabet yanında bazı yan rahatsızlıklar da yaşayan ancak eğitimi ve bilinci yeterli olmayan kişilerde yanlış önerileri alması. Yani bazı durumlar vakaya göre değişiklik gösterebilmekte. Bu nedenle bir beslenme ya da pişirme önerisi verirken yanına not düşmek doğru olur kanısındayım. Kimseyi kırmak değil amacım uyarmak umarım yanlış anlaşılmam
bizim kurtuluşumuz düşük karbonhidrat orta seviye protein yüksek seviye yağ ve spor. 30 yılın üzeirindeki tip 1 diyabetlilerin yaşamlarını okudum ( malesef türkçe kaynak yok ingilizce kaynaklardan) , ortak noktaları düşük karb diyeti.Ben şuan deneme yanılma durumundayım günlük karb alımımı 150 ile sınırladım.Zaman içinde 100 e düşmeyi planlıyorum fakat bu sacın bir ayağı diğer ayağı ise doktor bazal bolus+ara öğün ayağında sıkıntı yaşıyorum fakat çözeceğim.Biz bu hastalıkla öyle yada böyle yaşayacağız ( komplikasyonlu yada komplikasyonsuz) tamamen bu uyguladığımız diyete bağlı.
Troy Stapleton kendisi avustralya nın en seçkin üniversitelerinden birinde radyoloji profesörü 34 yaşında tip 1 diyabete yakalanıyor ve düşük karbonhidrata geçtikten sonraki tecrübelerini anlatıyor sensör verileri eşliğinde… keşke zamanım olsaydı da türkçe altyazı ekleyebilseydim yine de ilgilenenler için esra hanım ın izniyle burda linkini paylaşıyorum.. https://www.youtube.com/watch?v=hxs63lOOH0U
Burak Bey Merhaba,
Paylaşımınız için çok teşekkürler. Youtube standart çevirisi varsa işe yarayabilir. Daha bakmadım ama izleyeceğim mutlaka.
sevgiler,
Ramazan Bal Esra hanım , düşk karbonhidrat yuksek yağlı besin diyeti(LCHF) denilen bir diyet hakkında bilginiz varmı? taraflarınının savunusu nedir? eleştirilenlerin savunusu?
Hakan Çelen Evet bnde duymustum glisemik indexle alakali olabilir Yani kana karisma hiziyla birde Scandinavian Diyetiymis yinede arastirin ben öyle rastladim
Hakan Çelen https://www.dietdoctor.com/low-carb burada yaziyor
Esra Avcı Ramazan Bal Merhaba, Geç yanıt için kusura bakmayın lütfen. Aslında beslenmede trend Low Carbohydrate High Fat yönünde. En iyi ama düşük orada karbonhidrat ve faydalı yağlarla beslenme trendi. Tarafların savundukları noktalara değinmem güç çünkü baya detay var. Düşük karbonhidratla beslenirken yüksek protein alımı olacağı için gut hastalığı riski, kolesterol ve karaciğer enzim artışları olacağı savunuluyor. Aynı zamanda kadın ve erkeklerin günlük alması gerektiği bir karbonhidrat miktarı olduğunu ve altında olursa sistemin iyi çalışmayacağı söyleniyor. Ama düşük karbonhidratla beslenen bireylerin daha sağlıklı bireyler olduğıu yapılan testlerle destekleniyor. Çok kısa bahsedeceklerim bunlar. Ama İngilizceniz varsa yabancı kaynakları incelemenizi öneririm. sevgiler,
Bilgiler için teşekkürler.