Tip-1 Diyabetliler ve Yakınlarının Hastanelerde Yaşadıkları
Uzun zamandır bu konuya değinmek istiyordum ama dün Hikayeni Paylaş’tan Asena yazınca ben de yazma ihtiyacı hissettim. Bu arada Asena, Ankara’da yaşıyor. Kızı Çağla tip-1 diyabetli. Ve biz galiba 3-4 yıldır Asena, eşi ve Çağla ile tanışıyoruz. Bendeki yerler oldukça önemli ve değerli.
Öncelikle Asena’dan gelen yazıyı okuyalım. Okuyalım da gerçekten sinirlerimize tepemize çıksın, rahatsız olalım, rahatsız edelim.
Asena’dan Gelen Yazı
“Ne zamandır yazacağım bu iyi bir yol gösterici oldu.. Çağla ‘ya sağlık raporu almak için Gazi Üniversitesi Çocuk End. Bölümü’ne gittik. Teşhisimiz orada konmasına rağmen takibimizi oradan yapmıyorduk. Neden mi? 10 dakika muayene olabilmek için 4 saat beklememiz ve bunun için de sıraya girmek adına sabah saat en geç 08:00’de hastanede olmamız gerekiyor da ondan…
Takibimizi yapan sevgili doktorumuz SİBEL KINIK Hocam Başkent Üniversitesi’nden emekli oldu. Başkent Üniversitesi, End. Bölümü’ne yeni bir doktor atayamadığı için de rapor verecek doktor bulamadık . Eeee ne yapalım biz de çileye katlanmak için maalesef Gazi Üniversitesi’ne gitmek zorunda kaldık. Aynen 10 dakika kontrol için 4 saat bekledik. Ben bu kadar organizasyonsuz bir yer daha görmedim diyeceğim lakin tüm devlet ve de üniversite hastaneleri böyle değil mi? Her neyse. Takibiniz burada yapılmıyor, burası rapor kurumu mu diyerek bizi bir güzel azarladıktan sonra 2 yıl rapor alabilme hakkımız varken 6 aylık rapor verdiler bize.. 10 dakika bile ayıramadığı çocuğumun takibini oradan yapacakmışım??? Kaldı ki diyabet takibi için nasıl bir zaman ayrılması gerektiğini hepimiz biliyoruz.
Sonuçları çıktı Çağla’nın ama elim varmıyor gidip almaya. Öyle bir keşmekeş sorma gitsin.. Şimdi özel başka hastaneler buldum. Onlara gideceğim. Umarım anlaşabileceğimiz bir uzman buluruz. Bizim böyle bir imkanımız var hadi de diğer orada bekleyen, beklemek zorunda kalan bir sürü can acıtıcı durumu olan insanlar var. İnsanın yüreği dayanmıyor . Hasta dosyalarını bile saatlerce doktorlar arıyor. Ben arayım hocam ne olur, siz gidin hasta bakın dedim yaaa. Hasta dosyası buldum. İşte böyle Esra.. Gözünü seveyim yaz bunu blogta.. Yaz da biraz sesimiz duyulsun..
Asena “
Esra’nın Söyleyecekleri
Ülkemizde maalesef kronik yaşam şekli olmak hem bireyler hem de yakınları için zorluk yaşatabiliyor. Teşhisiniz konur, hastanede eğitim verilir, tip-1 diyabetli sağlık raporunuz çıkar, ilaçlarınızı, kan şekeri ölçüm çubuklarınızı, iğne uçlarınızın kaliteli ve doğrusunu almak bir eziyet. Daha doğrusu ciddi bir maliyet kalemi. Hastanede eğitim verilir. Ama bence verimli değildir o eğitimler, hastaneden çıktıktan sonra sudan çıkmış balık formatına dönersiniz. Her 2 yılda bir devletin bir hastanesine gitmek zorundasınız. Gidip sağlık raporunuzu yenilemezseniz insülinlerden, iğne uçlarına kadar ücretsiz alamazsınız. Bu arada striplerdeki fiyat farkını da es geçmiyorum. Çünkü striplerde fiyat farkı oldukça yüklü çıkıyor. Sağlık raporunuzu yenilemek aynı zamanda tip-1 diyabetli olduğunuzu tekrar kanıtlama çabası. Sanki tip-1 diyabet geçecekmiş gibi 2 yılda bir hastanede sürünmece. Asena’nın bahsettiği gibi ‘kötü muamele’ görme.
Hele ki tip-1 diyabetin teknolojik cihazlarını kullanıyorsanız, insülin pompasından bahsediyorum, reçete ettirmek, sipariş vermek, SGK geri ödemesini almak için bulunduğunuz ilin SGK Müdürlüğü’ne gitmek. Birçok evrakla ve aynı zamanda bir de form doldurarak geri ödeme talep etmek. Geri ödemenin ortalama 1,5-2 ayda geri ödemesini beklemek. Ya banka şubesine gidip ya da kendi kişisel hesabınıza paranın yatmasını beklemek, para gelince insülin pompası firmasına geri ödeme yapmak.
Yoruldum yazarken. Şunu yap, bunu yap……… Nereye kadar?
Bu arada İzmir’de kadın bir doktor hikayesini de anlatayım size. Çocuğuna X marka CGMs taktırmak isteyen bir aile hastaneye gider ve X marka CGMs’i taktırmak istiyoruz der. Kadın doktorun cevabı; ‘Y firmasının CGMs’i dışında CGMs takmıyoruz der.’ Yani seçme özgürlüğünüz dahi yok. Tercih ettiğiniz marka sebebiyle doktordan hizmet alamıyoruz. Düşünün.
Zaten uzun zamandır; ‘Siz bizim hastanenin diyabet ekibi tarafından takipli değilsiniz. Sizin için bir şey yapamayız.’ diyen sağlık profesyonellerini çok duyuyordum ama Asena’nın bu paylaşımı konuyu gündeme getirdi.
Tip-1 diyabetliler olarak ricamız; Türkiye’deki çoğu endokrin uzmanı, diyetisyenler ve hemşireler bizi takip ediyor. Biliyorum. Lütfen bu çağrıya kulak verin. Sizlerin takip ettiği tip-1 diyabetliler olmasak da; reçete yazdırırken, rapor yenileme dönemlerinde bizlere destek olmalısınız. Özellikle sağlıkta yaşanılan sıkıntıları sizler bizden daha iyi biliyorsunuz. Bunu yaşayan profesyoneller olarak bize yardımcı olmanız gerekiyor.
test
[…] Tip-1 Diyabetliler ve Yakınlarının Hastanelerde Yaşadıkları başlıklı yazımızda hastanelerde yaşanılan sorunlardan bahsetmiş, aynı zamanda da SGK süreçlerinden, rapor, reçete gibi birkaç konuya da değinmiştik. […]
Ergin Cadırcı aynı şeyleri biz adana çukurova üniversitesinde yaşıyoruz aynı şeyler
Bülent Yücel Harika bir paylasim olmus ( Yasananlari dile getirmek adina, icerigi cokta iyi degil) Umarim bu konuda bir gelisme olur diyorum…
Diyabetim Ben Evet, içeriği hoş değil ama bu konuya gerçekten temas ediyor olmak gerekiyor. Umarım bir farkındalık olur ve birilerinin kulağına kar suyu kaçırmış oluruz
Aslında hastane doktorları zaten aşırı hasta yükün den şikayetçi. Bu durumda memnun olmalılar özel Dr lara gidilmesinden. Bunu kompleks yapmak ne kadar saçma. Bi de Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi takipliyiz. Eğitimlerde karbonhidrat sayma diye birşeyden hiç bahsetmediler. Çıkınca duyduk ki böyle bir yöntem varmış. İlk kontrolumuze gidince sordum ” onu öğretecek bir birimimiz yok.” Diye terslendik. Dedim ki ” kızım 16 yaşında ve bu düzenle sosyal hayatında sıkıntı yaşıyor.” “Sosyal hayatını ona göre duzenleyecek” “diye tekrar terslendik. Daha 4. Ayımız henüz. Öğrenecek ve yaşanacak çok tecrübe var sanırım. Herkese sağlıklı günler dilerim. ( hastanenin diğer olumsuz koşullarını yazmadım çok uzar diye ?)
Sevgiler
Ebru
Ülkede çoğu çalışan işini dünya standartlarında yapmıyor. Malesef özel sektöründen devlet çalışanlarına kadar iş ahlakı yok. Tabii ki devlette çok uçuk örneklere rastlayabiliyorsunuz ve cezalandırma sistemi genelde çalışmadığı için insan tamamen çaresiz hissediyor. Aslında bizimde başımıza böyle olaylar geldi işin garibi belli bir süre sonra insan olanları kanıksayıp nasıl olsa bişey değişmeyecek diye sesini çıkarmamaya başlıyor. Bu vergi dairesinde de oluyor, hastanede de, adliyede de … tabii ki özellikle küçük bir çocukla oralarda saatlerce beklemenin ne demek olduğunu bu işi organize eden yöneten insanlar ya bilmiyor yada umursamıyorlar…