Uygun Diyet Listesi ve Kan Şekeri İlişkisi
Her konuya salça olmak gibi algılamayın ama diyabet (Şeker Hastalığı) hastalarının yapması gereken en önemli adımlardan biri diyet şekillerini değiştirmektir…
Diyabet aslında bir ”evrimsel uyumsuzluk” hastalığıdır..İnsanın atası olan primatlar yaklaşık olarak 5 milyon yıldır et ağırlıklı beslenmekteler..Sürekli avcılık ve toplayıcılık ile yaşamışlardır..
Temel gıdaları et, balık, sebze, düşük şekerli meyveler ve kuruyemişler olmuştur.. İnsan DNA’sı da bu beslenme şekline adapte olmuştur..Oysa günümüz beslenme düzeni tamamen insanın DNA yapısına ve iç organlarının düzenine aykırı bir beslenme biçimidir..Aşırı derecede karbonhidrat, şeker ve kalori içeren günümüz gıdaları sayesinde insan pankreası yetersiz kalmaktadır..
Zavallı pankreas ortamı hala binlerce yıl önceki gibi sanmakta ve ona göre görevini sürdürmeye çalışmaktadır..Diyetteki bu bozulma insülin direncine, obeziteye, kansere, kalp hastalıklarına ve diyabete yol açmaktadır..Bazılarında bu evrimsel uyumsuzluğun sonuçları çok erken yaşta görülürken, bazılarında çok geç ortaya çıkar..Bazı insanlarda bu sonuç diyabet olarak ortaya çıkar, bazılarında kanser olarak, bazılarında ise ani bir kalp krizi olarak ortaya çıkar..Yani bataklık aynı bataklıktır..Sadece bataklıktan nemalanan sinekler farklıdır..
Özetle size ve tüm diyabetlilere tavsiyem et ağırlıklı beslenmedir..Bir porsiyon ete karşılık 3 porsiyon değişik sebze yenirse, fazladan et tüketiminin yaratabileceği küçük çaptaki olumsuzluklar da engellenmiş olur..Bu şekilde beslenme hem zamanla açlık kan şekerini düşürür, hem insülin dozunuzu azaltır hemde kan şekeri kontrolünü kolaylaştırır..Çünkü insülin direncini tamamen ortadan kaldırır..Hiçbir ilaç, bu yöntem kadar etkili değildir..
Dukan Diyeti yada Karatay Diyeti gibi bu mantığı temel alan birçok diyet türü vardır..Bence bu konuyu her diyabetli araştırmalıdır..
Maalesef bu tür diyet şekilleri uygulayan hastaları doktorları ”kolesterol yüksekliği” ile korkutuyorlar..Buna hiç aldırış edilmemeli..Çünkü gıdalarla alınan kolesterolün, serum kolesterole etkisi yüzde 25′den fazla değildir..Ayrıca belli bir zamandan sonra siz kolesterollü besin tükettikçe, karaciğer kolesterol üretimini azaltacak ve gene denge sağlanacaktır..Bu dengenin sağlanması 1 seneyi buluyor genelde..Serum kolesterol değeri 400 mg/dl’yi geçmedikçe de sağlık için bir risk faktörü teşkil etmez..
Bu konuyu konuşalım bence..Çok çok önemli bir konu.. (Bu yorum http://www.diyabetimben.com/gunluk-yemek-listem linkinde bulunmaktadır.)
Eyüp Bey’in bu konuya benzer ikinci bir yorumunu daha paylaşmak istiyorum; http://www.diyabetimben.com/hiperglisemi linkindeki yazımda yorum olarak bulunmakta.
Açlıkta da toklukta da kan şekeri 70 – 140 mg/dl arasında olmalı..Bu değerlerin üzeri problemlere yol açıyor..Zaten 160 mg/dl üzerindeki kan şekeri değerleri glukozüriye neden oluyor..Yani böbrek fazla şekeri idrarla atıyor..Tabii bunu yaparken zamanla harap oluyor..Çok yüksek kan şekeri değerlerinde ise (240 mg/dl ve üzeri) böbrek glukozun tübüllerden emilimini bloke ediyor ve glukozüri olmuyor ve bu sefer kan şekeri uzunca bir süre yüksek kalıyor..
Yapılması gereken glukozüriyi kesin olarak engellemektir..Bunun en basit formülü kan şekerini 70-140 mg/dl arasında tutmaktır..Açlık yada tokluk farketmez..Bu ilk başta ”zor bir hedef” olarak görülse de aslında hiç de zor değildir..
Dukan Diyeti tarzı bir diyet + İnsülin Tedavisi ile bu hedef çok rahat tutturulabilir..Genelde kontrolsüz şekeri olan hastalarıma dukan diyeti tarzında ketojenik diyetler önerdiğim zaman ”ama kolesterolümüz çıkar” falan diyorlar ve beni çokça güldürüyorlar..Yani ortada şeker gibi bir bela varken, kolesterolden endişe etmek herhalde aslandan korkmayıp tilkiden korkmaya benziyor..Yani yapılan sayısız bilimsel araştırmada kolesterol, aşırı yüksek değilse ( 400 mg/dl ve üzeri) kalp ve damar sağlığı için bir risk faktörü oluşturmadığını gösteriyor..Hal böyleyken bir diyabetlinin ketojenik diyetlerden korkması için hiçbir sebep yok..Tam tersi bu diyetlere can simidi gibi sarılmalılar..
Bu diyetle sınırlı karbonhidrat alındığı için zamanla karaciğer glikojen depoları azalacak ve açlık şekeri de kendiliğinden düşecektir..Yani karaciğerin glukoz üretme kapasitesi azalacaktır..Belki de sadece tokluk şekeri için çok cüzzi bir miktarda insüline gereksinim duyacaksınız.. (http://www.sabah.com.tr/Yasam/2011/03/03/tas_devri_diyetiyle_insulini_biraktilar)
Takipçimiz : Dr. Eyüp Aybek
Sizlerden ricam yukarıdaki konular üzerinden beyin fırtınası yapmak. Kan şekerimiz daha düzgün olsun diye beslenme stillerimizde köklü değişiklikler yapmalı mıyız? Eyüp Bey’in bu iki yorumu da bence önemli bakış açıları içeriyor.
Bakalım bizlerden ne tarz yorumlar gelecek? (Görsel vejateryenkulubu.com’dan alınmıştır.)
Eyüp Bey Merhaba,
Hiperglisemi yazıma yaptığınız yoruma verdiğim cevabın aynısını burada da size yanıt olarak vermek istedim tekrar tekrar yazmamak adına.
Biyolojideki önemli bir konudan bahsediyorsunuz. O zamanki yaşam koşullarına insanoğlu ‘adaptasyon’ sağlamış. Elbetteki o zamanki yaşamsal koşullarla şimdiki koşullar aynı değil. Yaşam tarzlarına gün geçtikçe daha bir alışmaya çalışsak ta elbette organlarımız alışamadığı için de bu tarz hastalıklar ortaya çıkabiliyor.
Bunun yanından kapitalist sistem her gün yeni şeyler üretiyor ve bizler de değişen dünya koşullarında daha çok tüketen bireyler oluyoruz. Elbette hastalıklar da beraberinde geliyor.
Siz profesyonel tarafta olduğunuz için bizden daha iyi kritik yapacağınıza eminim.
Şekerimiz direkt şeker ve karbonhidratla yükseltiyor. Protein içeren et gibi besinler ve bazı sebzeler de çok alındığı takdirde kan şekerini yükseltebiliyor. Tamamıyla bireysel olarak Dukan Diyeti’ne baktığımda gerçekten protein ağırlıklı beslenmeniz olursa elbette kan şekerini yükseltmeden hayatınıza devam edebilirsiniz. Çünkü kan şekerini yükselten diğer birçok besinlerden uzak duruyorsunuz.
Biz diyabetlilerin diyet listeleri hangi yönteme göre ayarlanırsa ayarlansın içerisinde protein, karbonhidrat, dolaylı meyve şekeri içeren besinler ve vitaminler mutlaka bulunuyor. Ben hayatımdan bunların birini çıkardığımda vücuduma lazım gelen şeyleri almamış ve diyabetten daha kötü olmasa da bazı ufak hastalıkları kendime çekmiş olacağım. Ki zaten diyabeti merkez edinmişken hayatımda ufacık bir rahatsızlıkla bile bireysel anlamda uğraşmak istemem. Örneğin haşimatom da var benim. Ve her sabah rutinde 2 adet ilaç almak bazen canımı sıkmıyor değil.
Dolayısıyla ben en azından karbonhidrat sayarak ve iradeli bir yaşam stili ile, kan şekerimiz ara sıra da olsa yüksek gitse bile, bu şekilde yaşamayı daha uygun buluyorum.
Bu benim bir hasta olarak görüşüm elbette ki.
sevgiler
Arkadaşlar,
Eyüp Bey’in iki yorumuna da yorum yapmıştım ama yukarıdaki yorum iki yorumun ana içeriği. İki yorumu da yazmak istemedim.
Bence bu konuları hasta tarafında bizler de tartışalım.
Bakalım neler düşünüyoruz.
sevgiler
Eyup Bey’e kesinlikle katilmiyorum.
41 sene diyabetten sonra hicbir komplikasyonum da yok. Turkiye de, Hollanda da, Amerikada yasadim. hicbir endokrin doktorundan boyle bir tavsiye duymadim.
Belki de Eyup Bey’in bizlere ne tavsiye ettigini anlamamis olabilirim diye kendimi inandirmaya calisiyorum zira diyabetlilere boyle bir diyeti haicbir doktorun tavsiye edebilecegine inanmakta zorluk cekiyorum.
Bizler dengeli beslenmenin disina ciktigimiz zaman sonumuzun hic iyi olmayacagini da gayet iyi biliyorum.
tecrubemle sabittir.
Merhabalar,
Nimet egeli woodham ‘kesinlikle katilmiyorum’ demişsiniz.
Benim de her öğünümde mutlaka protein için et ve yanında bi sebze, karbonhidrat için ise ekmek ve meyve oluyor…
Olması gereken bu mudur veya siz nasıl besleniyorsunuz?
Bu konuda bize de bilgi verirseniz sevinirim…
Tşkler.
Şöyle beslen böyle beslen laflarına en azından tip 1 diyabet açısından katılmıyorum. Tip 2 diyabet uzmanlığım yok o nedenle o kısma girmiyorum. Ben doğru olanın hiçbirşeyi abartmadan herşeyden doğru miktarda tüketmek ve tükettiğimize göre doğru insülin almak olduğunu düşünüyorum. Ayrıca kendi görüşümdür ama hasta olan kişilerin de ağız tadı, psikolojileri, sevdikleri ve sevmedikleri vardır. Öneml olan onu bir kalıba sokmak değil onun zevklerine uygun bir beslenme çeşidi bulmaktır. Senelerce sadece kahvaltı etmiş bir insana günde 6 öğün yedirtmek neredeyse imkansızdır. Aynı şekilde senelerce bulgurla doymuş bir insana da sadece et yedirmek ütopya. Taş devrinde insanlar etle beslenirken neden öldüklerini ve kaç yaşında öldüklerini bilmiyoruz. Ama bundan 100 yıl önce diyabetin daha az görülme nedeninin köyde tarım toplumunda yaşamak olduğunu düşünüyorum. Bütün gün çapa yapan, çalışan kişi zaten pankreasını yoramıyodu diye düşünüyodum. Bence önemli olan et mi karbonhidrat mı yediğimizden çok ne kadar hareketli yaşadığımız.
merhabalar;
eyüp beyin yazısını büyük bir merakla okudum ve kesinlikle bilgi olarak katıldığım şeyleri var… ancak esra hanımın özellikle belirttiği üzere herkesin bünyesi kendisine ait bir yapı..en azından hepimizin parmak izleri bile birbirinden farklı; evet vücudumuz motor sistemi ortak dizeliz veya benzinli ancak motor şase numaralarımız farklı ki kimimizde boızulma şeker kimimizde kalp kimimizde kanser veya çok daha farklı şekillerde gösteriyor kendisini. ben naçizane soruyorum dukan denilen diyeti yaptığım da o proteinleri kas yapacak enerjiyi nereden yaratacağım.. yani ilk hareketi verecek marş motorunu söküp attığımızda motoru nasıl hareket ettireceğiz o zaman yine birilerinden yardım istemek zorunda kalmayacakmıyız arabayı ilerletmek için. ben hastalığa yakalanmadan önce zayıflamak isteyen bir arkadaşımdan duyduğum bu dukan diyetine kesinlikle bizim ülkenizin diyeti değil dedim… hem ekonomik olarak; hemde denetlemenin sıfır olduğu ülkemizde böyle bir talep yaratırsak düşünün yediğimiz etler ne hale gelecek. zaten geldiği kadarda gelmiş durumdayken….bence doktorların karşı çıkması varolan sorunların üzerine yoğunlaşmaktansa ; bilirkişler olarak ve hala bu ülkede bilgilerinden dolayı saygın insanlar olarak görüldüklerinden; nasıl bir hayat tarzı sürersek hastalanmayacağımızı anlatmak ve hatta yanlış bir hayat tarzı süren insanları muayene bile etmeyi reddetmek ki bakın o zaman korkudan bazı işler insanlar da nasıl sonuçlar veriyor şuan sadece bağımlılıklarının kurbanı olan insanları bağımlılıklarını kaldıkları yerden devam etsinler diye ayakta tutmaya çalışmakla geçiyor bence mesaileri….bakın 4 ayda açıkça benim öğrendiğim ve kendimde uyguladığım yöntemler şunlar…
kurallar basit mesela;
eğer hareket edeceğin kesinse istersen bir ekmek ye dozunu düşük tut karaciğeri işe karıştırma. ama hareket etmeyeceksen de ona göre beslen enerji kaynaklarından uzak dur dozu yine yükseltme ve yine karaciğeri işe karıştırma..
tuvalete çıkmadan yani yükünü boşaltmadan yemek yeme yani yük üstüne yük bindirme;
tuvalete çıkamadın mı bunu yapabilmek için hareket et (hareket için bir üstte yazdığıma bakıyorum); hareket alanın az mı bağırsaklarının eksik olan bu hareketi yaptıracak yiyecek gruplarını tedarik edecek şekilde beslen; o zaman egzos borusu tıkalı ve hala çalışan motora benzin yollamamış olursun; ve filmlerde gördüğümde bu tarzla arabada intahar eden çok insan vardı ; boğulursun boğuluruz boğuluyoruz da zaten…
ayrıca hazır gıdalardan uzak dur….bunu demeye kimse cesaret edemiyor… şu bilinci yerleştiremedik topluma arkasını okumadan kullanmamak lazım hiç bir şeyi .. içinde ne var; bu varsa ileride bana şu hasarı verir hesaplaşmasını yaratamadık kendimizde. çünkü hala şeker hastasına geçmiş olsun diyebilecek kadar başımıza gelecekleri hak eden cahilleriz biz.. ve esra hanıma yeniden katılıyorum; kapitalizimin sonuçlarını fruktoz ve glikoz şuruplarının etkilerini her geçen gün daha fazla görmeye başlamakta olduğumuz gerçeğini…
insanlara vücütlarının nasıl hareket ettiğini ta en başından anlatmazsak çok saygıdeğer doktorumuz eyüp beyin haklı olarak değindiği ve hatta kendisinin beraber düşünülebileceğinden ve anılabilineceğinden bile hicap duyduğu istismarcıların eline kalırız; bundan nemalananlarda ekonomik olarak rahat olacaklarından bol bol dukan dieti yaparlar herhalde…
Ben diyabetli değilim ama aort kapatk replasmanlıyım ve 47 yaşımda 54,5 – 55,0 kg. arasında gidip gelip korumaya gayret ediyorum. Kilo hiç kimse için yararlı bir şey değil maalesef. Ama ben kolesterolden de korkuyorum maalesef, kafam yeterince karışık ama henüz ondan korkmayacak kadar rahat değilim açıkçası. Protein elbet önemli ama fazlası değil bence..
Serap Hanım Merhaba,
Bazı hastalıklar için eminim kolesterol daha önemlidir.
Biz diyabetliler zaten hemen hemen her şeyden istediğimiz oranda yiyebilmekteyiz. Bu sebeple bazı besin maddelerine yoğunlaşmanın bence bir anlamı yok.
Fazlası zarar demek en önemlisi.
Yorumunuz için teşekkürler.
sevgiler
Evrime inanmıyan biri olarak yazıyorum… Yaratıcı otu da eti de bizim için yaratmış. Hepsinden kendimiz için uygun oranlarda yiyerek beslenmenin doğru olduğuna inanıyorum. Kan şekerimi, az insülinle proteine yüklenerek düşük tutmak ve bunu hayatımın sonuna kadar yapmak zorunda olmak inanın bana çok zor geliyor. Karbohidratımı saya saya yerim, insülinimi yaparım. sloganım budur:)
Mehtap Hanım,
Hızlı bir giriş yaptınız. Hoş geldiniz 🙂 .
Slogan harika 🙂 . Bunu bir karbonhidrat sayımı yazımda başlık olarak kullanırım.
sevgiler
merhaba, ben 18 yaşındayım ve 5 yıllık tip 1 diyabet hastasıyım.. boyun 1.70 kilom ise 86 , dukan diyetinin diyabetlilere uygun olup olmadığını araştırırken bu yazıyı buldum çünkü kilo vermek istiyorum..dukan diyeti proteinle başlayan sonrasında diyete sebzeler ve karbonhidratların eklendiği bir diyet kilo verebilmek için bu diyeti uygulasam bana ne gibi bir zararı olur ? uygulamam sağlığım açısından çok büyük sorunlr oluştururmu ? bana yardımcı olursanız sevinirim 🙂
Merhabalar bende dukan diyetini araştırırken bu siteyi buldum.6 yıldır tip 1 diyabetliyim ama dukanda tecrübeli bir arkadaşım aracılığıyla 2 gündür ducan yapıyorum ve insüline ihtiyacım kalmadı şekerimde hiçbir kıpırdama olmuyor nasılmı eminim sürekli kan şekeri kontrolü yapıyorum ve zayıflamam kaçınılmaz 🙂
Elvan Hanım Merhaba,
Öncelikle şunu netleştirmek lazım. Tip-1 diyabetli bireyler sadece protein ağırlı beslenmemeli. Beslenirlerse gut hastalığı gibi birçok hastalıkla karşı karşıya kalırlar.
Vücudumuza girdiğinde şekere dönüşen besin grupları; karbonhidratlar (ekmek, makarna, pilav vb.), süt ve yoğurt grubu ve direkt şekerli besinler. 100 gr ve üstünde et tüketimi de kan şekerini yemekten ortalama 2 saat sonra değil 3-4 saat sonra yükselmesine sebep olur.
Aslında sizin farkına varmadığını bir kan şekeri düzensizliğiniz vardır. Ancak vücudunuza şekere dönüşebilecek bir besin girmezse de kan şekerinizin normale yakın gitmesi elbette kaçınılmaz. Fakat gün içerisinde minimum seviye dahi olsa da yememiz ve almamız gereken karbonhidrat ve süt grubu besinlerini almamız lazım.
Lütfen kulaktan duyma ya da sosyal çevrenizdeki örnekleri kendinizde uygulamayın. Ve doktorunuza danışmadan buna karar vermeyin. Zira farklı problemlerle karşı karşıya kalırsınız.
Ayrıca Lantus gibi uzun etkili insülininizi de yapmıyorsanız kendinize yarardan çok zarar verdiğinizi özellikle belirtmek isterim.
sevgiler
elvan hanım merhaba,yaptıgınız dıyet doktor tavsıyesı uzerıne mı yoksa kendınızmı yapmaya karar verdınız?tip1 dmlı olan bırının ınsulıne ıhtyacı kalmaması bana garı geldı.sonucta yemesenızde bellı bırzaman gecınce yıne sekerınız yukselıyor.tam acıklayabılrsenız sevınırım.tskler.svg.