Sizlerle yıllardır tanıdığım, diyabetli çocuklarla hem bir doktor hem bir arkadaş hem bir anne hem de bir öğretmen gibi ilgilenen Prof Dr İlknur Arslan’ın Facebook yazısını paylaşmak istiyorum.
Türkiye’de özveri ile çalışan birkaç dernekten biri Düzce Çocuk Ve Genç Diyabetliler Derneği. Dernek kurmak, yönetmek ve özellikle devamlılığını sağlamak çok kolay değil. Kendi içinde zorlukları barındırırken bir taraftan da gözlerinin içi gülen çocukları gördükçe müthiş bir tat bırakıyor.
Düzce Çocuk Ve Genç Diyabetliler Derneği’ne tüm süreçlerinde kolaylıklar diliyorum.
Vakit Düzce Çocuk Ve Genç Diyabetliler Derneği Vakti
Sevgili dostlar, bilirsiniz pek bir yazı paylaşmam.
Biraz yapmaktan yazmaya vakit bulamamaktan, biraz anlatmaktansa kendiliğinden anlaşılsın istememden, biraz da obsessif (takıntılı) kişiliğimden: Hani her şeyi eksiksiz paylaşamayacaksam her paylaşım genel gerçekliğin bir saptırması olur gibisinden belki de saçma sapan görünecek bir mantık…
Ama her sene olduğu gibi bu sene de kamp zamanı parasal işerden ne kadar rencide olduğumu, bu çok büyük aşkla, özveriyle yaptığımız işte para konusu araya girince nasıl yaralandığımızı fark edince yine içimden radikal bir dürtü fırladı, bir çok şeyin suyunu çıkardığım gibi, şeffaflığın da suyunu çıkararak, Allah’ın bildiğini kuldan ne saklayayım diyerek hesap vermek…
Zannetmeyin ki olumsuz mesajlar aldık, yaralayıcı sözler atıldı, hayır, her şey çok normal, ama kamp ücreti sorulurken, bize de mi bu fiyat? denirken benim alınganlığım, hayal gücüm boş durmuyor, kendiliğimden cümleleri tamamlıyorum: Nasıl olsa ilaç firmaları sponsor oluyordur… Adamına göre muamele yapıyorlar…Falanca yerden gelenlerden daha çok para alıyorlarmış… Aslında çoğunluk saf kalpli, biliyorum. Biraz benim alınganlığım, biraz toplumun diğer kesimlerinde böyle dernekçilik falan denince neler akla geldiğini bilmemden falan.
Dokuz yıllık derneğimizin ve kampımızın bütün hesabını burada dökemem tabii, ama işlerin nasıl yürüdüğünün tasavvur edilebilmesi için bazı örnekler vereceğim:
Kamp nasıl dönüyor?
Otele yılına göre kişi başı 350 TL ye gelen para ödeniyor. Kişiler 0-350 arası değişen miktarları bağış yapıyorlar. Bizde izlenenlerin kamp katılımını tedavi başarısına katkı saydığımızdan ödenmeyen her kuruşu dernek bütçesinden tamamlıyoruz. Geçen yıl yaklaşık 27.000 TL olan otel ücretinin yaklaşık üçte birini katılımcıların ailelerinden, üçte birini firma bağışlarından, beşte birini dernek yöneticilerinin ve onların evlatlarının, bazı hayırsever kamp ağabeylerinin, ailelerin, diyabet ekibimizin bağışlarından, kalanını da derneğin kasasında kalan tüm paradan karşıladık ve on yıldır ilk defa kasamız 100 TL gibi kaldı. Yıl boyu tekrar bizzat dernek yönetimimizin, diyabet ekibimizin aile-akrabalarımızın bağışlarıyla burs ve diğer giderleri döndürdük.
Bu yıl erkenden Lilly burs ve bağış komitesine 30.000 TL lik destek için başvurduk, 5.000 TL si onaylandı ve hesabımıza yattı. Medtronic 10.000 TL bağış yapacağını bildirdi (henüz yatmadı). Dış katılımcıları şimdilik sayı sınırımızı aşmazsak kabul ediyoruz ama otel ücretini tam ödemek koşuluyla. Bir velimiz (kendisinden özür dileyerek hiç değilse ön adını zikrediyorum), sevgili Taştürk bey, son bir iki yıldır olduğu gibi iki kişilik ücret yatırdı, çocuğu gelirse bile en az bir çocuk onun sayesinde katılacak.
Bizim izlediğimiz çocuklarımızın tümünün kampa katılmasını yürekten istiyoruz. Katılım için hiç sayı sınırlaması getirmedik, ama listemizdeki 600 ü aşkın isimden bir bölümünün zaten yaşı küçük, bir bölümü talip olmuyor, onun için şimdiye dek en kalabalık kampımız geçen yıldı (dış katılımlarla ve liderler dahil 90 a yakın diyabetli). Bu sayı 100 ü aşmadığı sürece katılımı sıraya koymak gibi bir önlem almak istemiyoruz. Aşınca düşüneceğiz…
Bizim çocuklarda ne yapıyoruz? İmkanı olan otel ücretini ödesin diyoruz. Bu sayı çok az oluyor. Yaklaşık dörtte birinden hiç katkı almıyoruz. Geri kalanı ise % 20 den başlayan oranlarla katkıda bulunuyor.
İmkanı olmak ne demek? Olmamak ne demek? Eli çok geniş olmak anlamına gelmiyor tabii. Ama yıl boyunca çocuğun harçlığından bile bir kısmı birikebilir. Her içilen Cola’da, sigarada akla gelebilir. Ama öyle çocuk var ki, yalnız ailesinin imkanları değil, ailesinin onun için özveri yapma isteği de sınırlayıcı etmen. Ama biz hiç birinden, hiçbir çocuğumuzdan vaz geçmek istemiyoruz.
Neden derneğimizin maddi gücünü arttırmak için yöntemler bulamıyoruz? Çünkü şimdilik buna emek ve zaman yatırımı yapmıyoruz. Çünkü şimdilik yaptığımız işler paradan çok gayret gerektiriyor. O da bizde yeterince var. Çünkü şimdilik hiç katkı yapılmasa bile bu işe gönül veren insanlarımız değil bu dernekten çıkar sağlamak, devletin verdiği kendi maaşlarını bile ortaya koymuş durumdalar. Maaşlar bitsin, o zaman düşünürüz. Çünkü sponsorluk müessesini o kadar da sempatik bulmuyoruz. Verenler sağ olsun ama hepten etik, hepten masum olamaz, en azından tümden buna dayalı olursa her şey.
Peki diyabetli çocukların aileleri kampa hiç ücret ödemese daha şık olmaz mı? Bizden çok daha az katkı alan büyük sponsorlu kamplar var. Bu konudaki görüşümü yukarıda açıkladım. Devlet destek olsun mu? Aslında olsun. Hem çocuk endokrinologları olarak meslek derneğimizin çalışma grubundan, hem de kendi moderatörü olduğum Sağlık Bakanlığı için yapılan Sağlık Hizmetlerini Geliştirme Projesi aracılıyla devlete bu konuda önerilerimizi sunduk. Her çocuk için yıllık 500 TL devlet kamp parası ödesin diye. Belki hayata geçer. Ama benim kafamdaki değerler hiyerarşisine göre insanların bu kadar özverili bir hizmeti alırken kendilerinin de aynı derecede sınırları zorladıklarını bilmek isterim. Kolaycı, hep isteyici, hep alıcı erişkin tiplemesi sevimsiz oluyor da, çocuklara gerçekten canlar feda olsun, değil ki paralar…
Prof Dr İlknur Arslanoğlu
Düzce Çocuk Ve Genç Diyabetliler Derneği’nin bu seneki kamp afişini ise sizlerle aşağıda paylaşıyorum.
test